2. BÖLÜM- PROLOG 2/2

1.2K 248 606
                                    

İnsan ne garip bir varlık. Dün geceden kalma yorgun gözlerini, solgun yüzünü gördü Hünkar aynanın karşısında. Yinede güzel olduğunu biliyordu. Hafif bir makyaj yaptı ve her gün olduğu gibi mutluluk maskesini taktı yüzüne.

Dışını bir güzel halletide, içini ne yapacağız?

İnsanın içi öyle yabancıdır ki kendine, sadece geçerken uğrarsın, ve ya uğramaya tenezzül bile etmezsin, bakıp geçersin. Hünkar'ın içini kimse görmedi ki. Gelen dağıttı, giden yaktı. Harabeye dönüştü orası. Sonuç da işte kendisini yok sayıp bir oğlu için yaşamasıydı. Demir- Hünkar'ın canı, kanı, yaşama sebebi, ve de...

Neyse, her sabah olduğu gibi kahvaltıdaydı Yamanlar, lakın Demir Fekeli'nin Çukurova'ya dönmesinden, üstelik birde Yılmaz'ı manevi oğlu saymasından aşırı huzursuz ve sinirliydi. Züleyha ise bu altın kafese bir türlü alışamıyordu, hayataydı isyanı, en büyük nefreti ise Hünkar'a ama kalbinde hep Yılmaz vardı, yanıbaşında ona aşkla bakan Demir olmasına rağmen. Bir diğer alışma çabası ise oğlu Adnan'dı. Tıpkı Demire benziyordu, oysa Yılmaz'da ne çok istiyordu baba olmak ama Hünkar almıştı o şansı onların elinden. Böyle düşününce nefret dolu gözlerini çevirdi Hünkar'a.

Baktı bakmasına da sanki fazla düşünceliydi bu sabah...kim bilir yine ne oyunlar peşinde diye düşündü. Tam o anda Haminne Hünkar'a kızmaya başlamıştı:

"Ayy, bıktım artık Hünkar, toparla kendini! Beni babana mahcup ediyorsun! Bitti, yok! Ali Rahmet diye biri artık yok! Sen Adnan'ın eşi olacaksın!"

O öyle deyince Hünkar bir anda nasıl davranacağını şaşırdı. Sonra hemen:
"Aman anne, gene aklın karıştı senin! Nerden uyduruyorsun bunları?"

Bu kadar kolaydı işte kendini kandırmak. Gülümsemeye çalışarak arkasına yaslandı Hünkar. Masada kimsenin yüzüne bakmaya canı istemiyordu. Çay bardağına dikti gözlerini. Bu arada ne Demir ne Züleyha olanları anlayamamıştı. Birbirlerine bakıp yemeğe devam ettiler.

Ama Haminne belliki susmayacaktı bugün:
" Tamam, üzülme artık bu kadar." Elini kızının eline koydu, okşarken devam etti "Söz verildi bir kere, umudunu kes artık. Hiç bir şey de yemiyorsun, kaşık kadar kaldı yüzün. Ali rahmet' de Ali Rahmet!"

Son dediklerinden sonra Hünkar birden annesine şaşırıp kaldı. Bunca yıl sonra o unutmak isterken her şey, herkes ona hatırlatıp duruyordu sevdasını. Birden nefesini tuttu, gözlerini sımsıkı yumdu.

"Anne, ne diyo Haminnem böyle?" diye sinir ve hırs barındıran sesiyle sordu Demir.

Dizlerinin bağı çözüldü sanki Hünkar'ın ama yüzünde mimik oynamadı, ne de olsa yıllardır " çok mutlu".
"Demir, Haminneni bilmezmiş gibi konuşma. Çalışanlardan Fekeli'yi konuşurken duymuştur, uyduruyor işte .. Ayrıca ne bu sinir böyle?"

"Aaa, bunak mıyım ben ne diye uydurucakmışım bas baya doğruyu söylüyorum! Yeter artık o çulsuz için döktüğün göz yaşları!"

Hünkar işlerin iyice karışacağını düşünerek panikle:
"Anne...tamam! Hadi ye! Daha ilaçlarını içeceksin, hadi!" Neyse ki Haminne yemeğe dalmıştı.

Tam Demir bu konuyu daha da deşecekti ki, Hünkar:
"İlaçlarını değiştirmek lazım. İyice aklı gitti! Ben biraz rahatsızım çoçuklar! Dinleneceğim, size afiyet olsun!" deyip kimsenin ne dediğini dinlemeden çıktı odasına.

Bu arada Fekelilerin konağında da kahvaltı serüveni devam ediyordu. Yılmaz sevgisinin bedelini ona göre ihanetle öderken, Fekeli onu teskin etmeye çalışıyordu. Tabi Yılmaz'a Yamanlar'ı bitireceğiz diye söz vermişti de, nasıl olacaktı o iş Hünkar'a rağmen, gerçekten bilmiyordu. Kendi evlatlarının acısıyla kavrulurken, hapishanede Yılmaz ona evlat olmuştu, tabi o da ona baba. Tıpkı Ali Rahmet gibi Yılmaz'ında Yamanlar yakmıştı canını, almıştı sevdasını. Ondandır bu çabuk benimseme. O kadar iyi anlıyordu ki Yılmaz'ın acısını.

Af çıkınca, Yılmaz'ın Çukurovaya geleceğini de anlayınca, o da takıldı peşine, düştü aklına mazi. Hapiste insan zamanı o kadar acımasızca öldürüyordu ki...bazen ruhunuda öldürmüyor değildi. Taaa ailesini kaybettiğinde girmişti diri diri mezara Alı Rahmet, cenazelerine bile gidememişti. Dört duvarı olan bir mezar. Belkide daha o gece ölmüştü, Adnan'ı vurduğu gece... üzerine toprak atmamışlardı, ama o mezardaydı. Öldü sandığı ruhu kanıyordu buraya geldiğinden beri.

Kendine gelmen adına bi silkelendi.
"Evlat, hazır mısın bu gece için?

"Hazırım hazır olmasına baba da, nasıl dayanacağım Züleyha'yı o adamın yanında görmeye? Onu bilemiyorum!"

"Bak evlat!" dedi Ali Rahmet elini Yılmazın omzuna atarken" Sen sakin olacaksın! Uhuletle ve suhuletle haraket edeceğiz. Sabredeceksin! Senin de imtihanın buymuş! Hadise çıkarmak yok ha, ona göre!"

Gülümseyerek ekledi Yılmaz" Tamam, baba!" Ve düşünceleri eşliğinde yemeğe devam ettiler.

Bu akşam şehir kulübünde Hünkar'ın da üyesi olduğu dernekte yardım kampanyası düzenleneceğinden, o da olanları askıya almaya çalışarak hazırlanmaya başladı. Tabi Fekeli ve Yılmaz'da katılacaklardı o malum geceye ama bundan Yamanlar'ın haberi yoktu.

Elindeki açık mavi saten gömleği dolabın bir köşesine savurdu Hünkar. Oldukça kalabalık ve karmaşık olan dolabından bir şeyler seçmek  bugünlerde her zamankinden zor geliyordu. Üstelik tüm gece uyuyamamasının verdiği gerginliği de yaşıyordu. Etrafında saçık olan renkli kıyafetlerin arasında ufak çaplı bir hengame yaşarken, gözleri aynadaki yansımasına çarptı.

Öyle bir çarptı ki, şiddetli bir deprem yaşadı dese yalan olmazdı. Tüm bu saçmalıklarla uğraşanın kendisinin olduğunu idrak edince, kendisiyle alay edercesine bir gülümseme bahşetti aynadan aynadaki aksine.
"Hadi ama Hünkar Yaman. Gerçekten de düşündüğün bugün orada ne giyiyor olacağın mı?"

Her canlı hücresi buna olumsuz bir cevap sunarken hızla eline siyah bir tulum aldı:

Her canlı hücresi buna olumsuz bir cevap sunarken hızla eline siyah bir tulum aldı:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uzun ipeksi saçlarını da tepeden at kuyruğu yapmıştı."Hadi bakalım, sorunsuz bir gece olsun, lütfen...!"

Bakalım neler olacak?😆😁😆
Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen. Seviliyorsunuz! ♥️💫

DİĞER YARIM 「DY」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin