10. BÖLÜM - SESİNİ GÖRESİM GELDİ

1.3K 256 158
                                    


Herkese merhaba! Keyifler nasıl? Umuyorum ki beğenerek okursunuz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, onlar benim motivasyon kaynağım. 🩸Lütfen esirgemeyiniz. Seviliyorsunuz❕🤍⚡️
Bölüm şarkısı(🖤): REYMEN- AZ SEVİM 🎧

🌗 GECEYE BIRAKTIĞIM EN GÜZEL SÖZSÜN SEVGİLİM- DİĞER YARIM'sın

Bu sırada Ali Rahmet Kozan'a gelmiş, eski günlerdeki gibi Hünkar'a közde kahve pişirme niyetiyle mutlu bir telaş, heyecan içerisindeydi.
Aslında hep yapardı ama şimdiki bir başka geliyordu, çünkü aralarındaki özlem çok büyüktü, yıllar kadar çok .

Vakit gittikçe kolundaki saate kayıyordu gözleri. Erken gelemeyeceğini biliyordu, metanetli olmalıydı ama Çukurova'ya geldiğinden bu yana sevgisini, her gün daha da artan bir coşkuyla beslemişti.

Tırabzanlara dayandığında bir zamanlar aynen buradan karşıya bakıp Hünkar ile gelecek adına verdikleri sözler geldi aklına. Dayanamadı ve artık tiryakisi olduğunu bildiği sigarasına kavuştu dudakları. Karanlıkta iyice kendini belli eden duman, zaman yolculuğuna uğurladı kısa bir an Ali Rahmet'i. 'Çoçukları' olacaktı. 'İkisine ait...minik canlar'.

Kalbine iniltili halde varlığını koruyan hüzün kendini belli etti. Şimdi torun bile seviyor olabilirlerdi. En azından mutlu olabilirlerdi. O zamanlar ne de oluru varmış gibi gelirdi, ne umutları vardı yarınlara yâri ile birlikte. Ama şu an durum böyle değildi.

Hünkar ve Ali Rahmet bu dünyaya fazla gelmiştiler. Galiba birbirlerine olan sevgilerinin büyüklüğü hayatı korkutmuştu.

Yaşanmışlıkların, birbirlerinden koparılmalarının ve şimdiki konumlarının başka bir açıklaması yoktu Ali Rahmet için, çünkü gerçeklere hakim değildi.

Üzerine tüm o gri bulutların sakladığı yağmurun ağırlığı vardı, birde ağırlaşan ruhunun ızdırabı. Nefes almak için çabaladı ama yapamadı. Kendine yardım edemiyordu. Hakikaten şairin dediği gibi oluyordu 🩸"Ve benim, birdenbire yüzünü değil, gözünü değil, sesini göresim geldi."🩸
'Sesini özledim Hünkar...'

Güzel Adana'nın manzarasına birkaç söz bırakıp, içini dökmek istedi:

"O zümrüt gözlerin zaten kalbimde bulduğu pencereden yıllar boyudur beni izlemiyor mu? Zihnimin içinden çıkmayı başarabildiğim vakitlerde bile baktığım her yerde seni arıyorum. Her şey silinip gitse, ben bir gün hafızamı dahi kaybetsem, seni asla unutmam!"
Omuzunda bir el hissettiği an sustu, çünkü o zümrütlerin sahibi ve dahi hikayesinin başrolü gelmişti:

"Unutmaz mısın sahiden?"
Kokusu hafiften burnuna ulaşmıştı Ali Rahmet'in. Vakit kaybetmeden Hünkar'a çevirdi bedenini:
"Hoş geldin?" 'Bir daha gitmesen keşke.'

"Hoş buldum! Ama çok hüzünlü bakıyor gözlerin, niye?" der demez Ali Rahmet'in elinden yarısı içilmiş sigarayı kaptı ve derin bir nefes aldı. Şimdi bu tütün sarılı kâğıt parçasına ikisininde damakları mı değmişti. Evet, öyle olmuştu ama buna anlam yüklemek boştu, o dudaklar birbirine değmesi gerekiyordu bir anlamı olması için.

"Hayır, hayır!" deyiverdi Ali Rahmet. Hünkar'ın kaşları çatıldı. Kendince cevap arıyordu. Aklının göçüp gidenlerde olduğuna varsaymasına ramak kaldı ve bunu hayal edince gülümsemesi soldu.

Ali Rahmet ise Hünkar'ın yüzündeki her bir kas değişimini beyninde analiz edip, kaydedip ve onunla ilgili ayırdığı raflara düzenle yerleştirmekle meşguldü.
Hünkar'ın yaptığına şaşırmıştı ve de kızmıştı:

DİĞER YARIM 「DY」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin