IX- Ruhun Derisini Yırtan Hissiyatlar

30 3 2
                                    

Cem Karaca- Ay Karanlık

Cem Karaca- Ay Karanlık⛅

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

9.BÖLÜM: Ruhun Derisini Yırtan Hissiyatlar

Önyargılarımız, başta bizi mahveden baş düşmanlarımızdır.

Ona olan bütün önyargımı kırmıştı sözleriyle. Güveniyordum ona, her koşulda. Hiç güvenmediğim an olmamıştı ki. Bıçaklandığım o günlerde bile güvenmediğimi sanırken herkesten çok ona güveniyordum aslında.

Beni aldattığını sanmıştım, benim için çırpındığını görmediğim dakikalarda. Haklıydı esasında. Bu yakınlığımız dikkat çekiyordu, kimilerince. Biraz mesafe koymalıydık aramıza. Hiç yakınlaşamadan…

Onu anlıyordum şimdi. Çünkü konuştuğumuzda anlamıştım sorunu. Konuşulduğunda anlaşılmayacak hiçbir şey yoktu. Siz, anlamak istediğiniz sürece.

Bir de Nazlı konusu vardı. Fütursuzca savurduğum sözlerime içerlenmişti. Bana tokat gibi bir cevap vermişti:

“Geleceğe doğru gidiyoruz neden geçmişin insanlarıyla meşgulsün?”

Nazlı her kimse onun için geçmişte kalmıştı. Bu sözleri söylediğinde değil o gün, ben yanındayken içinde öldürdüğünde.

Ayağımın tabanını bastırarak bedenimi geriye doğru ittim. Öne doğru salındığımda başım çevirip yanımdaki Sarp’a baktım. Ellerini salıncağını zincirine sarmıştı. Soğuk demir üşütüyor muydu parmaklarını acaba?

Bakışları beni bulduğunda ışıldadı mavi gözleri. Onun hızına yetişmek için salıncakta ileriye doğru meylettim. Ayça ile birlikte kaldığımız evimizin olduğu apartmanda çocuklu kimseler vardı. Apartmanın geniş bahçesine bir salıncak bir de kaydırak yaptırmışlardı, çocuklarını düşünen ebeveynler. Şimdi soğukta, çocukların olmamasından faydalanarak salıncaklara konmuştuk. Ben koşarak ikili salıncaktan birine oturduğumda Sarp’ta peşimden gelerek yanımdaki salıncağa oturmuştu. Yaşımız çocuk yaşı olmamasına rağmen benimle birlikte eğleniyor olması hoşuma gitmişti. İçimi sıcacık etmişti. Şimdi yüzümüze vuran kış rüzgârını daha da keskinleştirerek çocuklar gibi şen bir şekilde sallanıyorduk.

Sarp, benim ruh ikizim gibiydi. Ben söylemeden kendi gelip sallanmaya başlamıştı benimle birlikte. Şimdi salıncakta sallanırken ulaştığı yüksekliğe bakıyordum. Yanında, onun kadar olmasa da hızlı bir şekilde sallanıyordum.

Salıncak geriye doğru salınım yaptığında uzun bacaklarını öne doğru uzatarak hızını arttırdı. Yüzünde oluşan gülümsemeyi gördüğümde gülümsemeden edemedim.

“Yavaşla. Biz çocuk değiliz, taşımaz bizi. Düşeriz.”

Salıncaktan yükselmeye başlayan gıcırtılar beni tedirgin etse de dudaklarımdan dökülen şen kıkırtıma engel olamadım. “Düşersen, tutarım.”dedi melodik bir sesle. Dilini dudaklarında gezdirerek şevkle geriye doğru sallandı. Salıncak ileriye doğru atıldığında Sarp’ın bedeni salıncaktan aniden ayrıldı. Havalanan bedeniyle ceketinin etekleri omuzlarına geçti. Gözlerim irice açılırken havada çırpınan kolları ve bacaklarıyla ayaklarımın tabanını yere bastırarak salıncağı durdurdum. Sarp ayaklarının üzerinde yere bir kuş gibi kondu. Sırtı bana dönüktü. Bedenini yan çevirerek ellerini iki yana açtı ve dişlerini göstererek “Ta da.”dedi. Ellerim dudaklarıma örtünürken şaşkınlıkla kıkırdadım. “Düştün sandım.”dedim hayretle. Ceketini düzelterek yanıma doğru koştu. Salıncağımın arkasına geçerek parmaklarını zincirlere sardı.

Mezarlık Gülü |DİLHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin