Sezen Aksu- Yalnızlık Senfonisi
⛅
5.BÖLÜM: ŞûrideGünler su gibi akıp geçiyordu. Zaman, geçmişin üzerini bir çarşaf misali örterken yaralarım iyileşmişti. Şimdi ardında izler bırakarak yok oluyorlardı.
Dün akşam, Sarp beni ziyarete geldiğinde hatırlatmıştı dikişlerimin alınma vaktinin geldiğini. O olmasa unutacaktım. Artık dikişlerimden kurtulmuştum. Karnımda uzun ve kavisli bir çizgi bana armağan olarak kalmıştı. Yaramın iyileşmesini beklediğim günlerde kendime bir söz vermiştim. Dikişlerim alınır alınmaz koşmaya başlayacaktım, eskisi gibi. Koşmak, özgürlüktü…
Adımlarımı hızlandırmaya karar verdim. Artık biraz daha seri adımlar atmalıydım. Yeterince ısınmıştım. Bacaklarım çok kötü bir vaziyetteydi. Ziyadesiyle hamlamıştım. Bugünün ardından ağrı çekeceğim, daha ısınma hareketleri yaptığım esnada bacaklarımın yanmaya başlamasından belliydi.
Denizin üzerinden doğan güneş yüzümü ısıtıyordu. Hava artık eskisi kadar soğuk değildi. İlkbahar geliyordu. Ölü toprak yeniden dirilecekti ve güzel şeyler doğurmaya devam edecekti.
Kulağımda bangır bangır çalan müzikle denizin sesini işitemesem de kokusunu almak benim için yeterliydi. Sahil boyunca koşarken yalnız değildim. Benimle birlikte, bu temiz havada koşan insanlarda vardı. Tıpkı onlar gibi koşmayı seviyordum. Ve ardı ardına açılan yaralarımın kapanmak bilmediği sürede sahil kenarında koşmayı çok özlemiştim.
Bir tür tedavi gibiydi, koşmak. Koşarken hiçbir şeyi düşünmüyordum. Düşünceleri bertaraf ediyor ve temiz havanın güzelliğine kapılıyordum.
Tersi yönüme dönerek ilk turumu tamamlamayı amaçladığımda ayak bileğimi kırbaçlarcasına vuran bağcığımın bağlarının çözüldüğünü fark ettim. Başımı eğerek ayakkabılarıma baktım. Bağcığım ben koştukça sağa sola savruluyordu. Az sonra bir banka oturup bağcıklarımı bağlayacaktım. Başım öne eğik koşmayı kesmek için başımı kaldırdığımda az kalsın birine çarpıyordum. Önümdeki adama mahcup bir gülümseme gönderdim. Aynı şekilde karşılık almıştım. “Kusura bakmayın. Bağcıklarım açılmış, onlara bakıyordum.”diye bir açıklamada bulunduğumda koşmaya devam ederken “Sorun değil.”diye beni cevapladı.
İnsanlar böylesine nazik olduğu sürece ne gibi bir sorun olabilirdi ki?
Yanımdaki banka oturup bağcıklarımı bağlamak için eğildim. Zeminde gezinen ayaklar yanımda durduğunda kimin sosyal alanıma müdahil olduğunu merak ederek başımı çevirdim. Sarp elindeki suyunu yudumlarken şişenin üzerinden bakışlarını bana dikmişti. Gördüğüm ilk anda afallasam da gülümsemiştim. “Sanki biraz sakarsın.”dedi. Yorumuna gülerek önüme geri döndüm. Benim için gayet doğru bir tanımdı. Bağcıklarımı bir daha açılamayacak şekilde sıkıca bağladım. Bana uzattığı ağzı kapalı şişeyi alarak dudaklarıma yasladım. “Uzun zamandır bu sahil sensiz. Manzaradan biraz eksik.” Sarp’ın içtenlikle kurduğu cümleyle gülümserken utanarak ayağa kalktığımda benimle birlikte doğruldu. Koşmaya yavaş adımlarla başladığımda Sarp yanımda belirdi. Şaşkınlığımı gizleyemeden kulağıma kulaklığımın birini takıp sordum. “Bana eşlik mi ediyorsun?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezarlık Gülü |DİLHUN
Teen FictionMezarlık Gülü... Acının, boynuna dolandığı kadın. Gece bakışlı kadın... Bağrındaki acılarını görebilen, dahası susuşlarından bile anlayabilen bir adama rast geldi. Bu, uzun süreli bir rast gelişti ama o kanlı günde; kadın acının çıkmazındayken adamı...