XXI- Kül Olan Çiçekler

22 2 5
                                    

Cihan Mürtezaoğlu-Bir Beyaz Orkide

Cihan Mürtezaoğlu-Bir Beyaz Orkide⛅

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

21. BÖLÜM: Kül Olan Çiçekler

Yerdeydim.

Ellerimin yerden aldığı destek sayesinde yıkılmadan durabiliyordum. Ama o benden daha kötü bir haldeydi.

Şimdi ben yerlerde, o ise dipteydi.

Bana sığınmıştı, Sarp. Limanı bilmişti beni; sert poyrazlardan kaçıp saklanacağı. Kırgın kalbini ellerime bıraktığında yaralarını saracağımı ummuştu. Kalbimin de yapmak için yanıp tutuştuğu buydu. Belki başarmıştım, yaralarına kabuk bağlatmayı. Hatta bir yarasını iyileştirirken en güzeline de ben sebep olmuştum.

Hayal ediyordum şimdi kalbini. Avuçlarıma durmadan kanayan yaralı bir kalp vardı. Etrafındaki tüm yara izleri nutku tutulmuş bir edayla seyre dalmıştı, benim açtığım ihanet yarasının kanayışını.

Bana güvenip gövdeme yasladığı sırtındaki yaraları kapatmama izin vermişti. Oysa ben onun yaralarını sararken en güzelini açmıştım sırtına; aşkına ettiğim ihanetin yarasını. O, benim sırtıma tenin sıcaklığının emaresini mühürlemişti. Benim onun sırtına bıraktığım emareyse, hain bir bıçak yarasıydı. Şimdi ben o yaraları nasıl saracaktım? Sahi sarmama izin verecek miydi?

Dudaklarım histerik bir gülüşle aralanırken benliğime küfreden kalbimin sesi yükseldi boğazımdan tıslarcasına. Bu saatten sonra yanına yaklaşmama bile izin vermezdi. Bırak yaralarını bana açmayı, yüzünü bile göstermezdi artık. Bu, benim bildiğim en acı gerçekti.

Mezarlık Çiçekçisi gitmiş, bir ölünün bağrına diktiği Mezarlık Gülü kendini kaybetmişti.

Gitmişti. Beni bırakıp gitmişti. Terk edilmiştim. Yüzümün olmayışından boynuna sarılıp gitme diyememiştim. Oysa ne çok istemiştim, son kez kokusunu solumayı. Yüzünü okşamayı, kollarının etrafımı sarmasını… Delicesine arzulamıştım bütün bunları ama ellimde avucumda ona dair bir şey bırakmadan gitmişti. Hatta benden hislerimi ve sol yanımı da alarak gitmişti.

Bacaklarım peşinden koşup onu durdurmak istiyordu. Arabasının önüne kendimi atıp ezilmek pahasına onu durdurmak istiyorum ama bedenime çöken hissizlik yanaklarımdan akan gözyaşlarımı bile hissetmeme engel oluyordu. Ki ben onun peşinden hangi yüzle koşacaktım?

Başımı önüme eğerek gözyaşlarımı akıtmaya devam ettim. Soğuk yere yasladığım avuç içlerimle omuzlarımı anca ayakta tutabiliyordum. Yoksa yere kapaklanmam an meselesiydi. Kollarımın da takati kalmamıştı. Bedenim hissizliğin ellerinde esirdi.

Hislerimi bile alıp gitmişti, mavi gözlü adam. Ondan ve benden ne kalmıştı geriye?

Yokluğunda bana en iyi arkadaş olacak yalnızlık mı?

Mezarlık Gülü |DİLHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin