-4-

1.6K 219 75
                                    

"Peki öleceklerini nasıl biliyorsun Felix?"

Yüzüne baktım. Beni kandırmıştı resmen. Ağzımdan laf almıştı. Şimdi ne cevap verecektim.

"Bak Felix eğer başın dertteyse ve ya bir olay varsa bana anlat. Sana yardımcı olurum bu şekilde kimse ölmez. Kimsenin ölmesini istemiyorsun öyle değil mi?" Söylediği üzerine kafamı salladım.

"Tamam o zaman bize ortada her ne varsa anlat. Her ne olursa olsun. Yoksa seni hapse atar ve bir daha çıkmamanı sağlarım." Tehditle karışık söylediği sözler tamamiyle endişe doluydu. Birilerinin öleceğini biliyordu ama hiçbir şey bilmiyordu.

"Hiçbir şey bilmiyorsun. Anlamıyorsun. Ve anlayamazsın da." Dik bakışlarında ona ve çevremizdeki bir iki polise baktım.

"Anlat o zaman. Seni anlarız. Her ne olursa olsun." Söylemeli miydim? Hapse girmektense söylemem daha mantıklısı. Hem bana inanırsa ondan yardım bile isteyebilirdim. Sonuçta o bir polisdi.

"Daha sessiz bir yerde konuşabilir miyiz?" Sorum üzerime durdu. Sonra yerinden kalkarak kolumdan tuttu ve çekiştirerek bir odaya görürdü. Sorgu odası. Bir suçlu gibi muamele görüyordum. Sandalyeye otururken yan taraftaki cam bölmeye bir bakış attı. Kapıyı kapatarak sandalyeye oturdu.

"Anlat. Herşeyi."

Tereddütle ona baktım. Gerçekten yapmalı mıydım? Ne kaybederdim ki. Ellerim kelepçeden dolayı ağrıyordu.

"En azından kelepçeyi açamaz mısın? O kızı kurtarmak için o adamlarla kavga ettim ve üç kişiydiler. Canım yanıyor." Söylediklerim ona mantıklı gelirken yerinden kalkarak yanıma geldi. Kelepçeyi açarak yerine oturdu. Yüzüne baktım. Ciddi bir ifadeyle beni bekliyordu.

"Ben insanların ölümlerini görebiliyorum." Minho kaşlarını çatarak sandalyede oturuşunu düzelterek bana baktı. Daha sonra yüzüne sinirli bir gülümseme yerleşti.

"Benimle dalga mı geçiyorsun Felix. Sana burada oyun oynuyor gibi mi duruyoruz."

"Hayır ben ciddiyim. Bundan önce ölen insanlar öldürüldü bunu biliyorsun. Onlar öldürüldüğü için ölmelerini engellemek istedim. Sonuçta kimse birileri tarafından öldürülmeyi hak etmiyor. Ama hiçbir zaman başaramadım. Bu sefer o kızı ilk gördüğümde kurtarmaktda çok kararlıydım. Ve başardım. Kurtuldu." Yüzümdeki gülümsemeyle ona bakarken onun suratında ki ifadeyi okuyamıyordum. Muhtemelen beni deli sandı. Bu umrumda değildi.

"Kendini deli göstererek işten kurtulmaya mı çalışıyorsun? Bana gerçekleri anlat Felix." Kafamı iki yana sallayarak aynaya baktım. Yüzüne daha fazla bakamıyordum. Çünkü bedeninin yanmış hali gözümün önünden gitmiyor. Sıkıntıyla nefes aldım ve ellerimi saçlarıma atarak saçımı çekiştirdim. Asıl burada deli oluyordum.

"Peki eğer bunu kanıtlarsan seni serbest bırakırım." Söyledikleri ile sadece kafamı salladım. Odadan çıkmadan önce söylediklerimle bir süre durdu ve kapıyı açarak dışarı çıktı.

"Bundan kimseye anlatmasan sevinirim."

Yanımdaki aynaya döndüm. Adamla boğuşurken tırnakları derinin birçok yerine girmişti. Yerimden kalkarak aynaya yaklaştım. Sweatimin eteklerinden tutarak yukarı kaldırdım. Karnımdaki çiziklerin yansımasına baktım ve geri yerime oturdum. Minho elinde iki resimle içeri girdi ve sandalyesine oturdu. Kaşları çatık bir şekilde suratıma baktı. Daha sonra elindeki iki resimden birini masaya bıraktı. Gördüğüm yüz ile hafızama giren görüntülerle şaşkınlıkla resime baktım.

"Nasıl öldüğünü bana söyleyebilir misin?" Konuşamıyordum. Daha fazla resime bakamayarak kafamı çevirdim.

"Kocası tarafından dövülüp kafası çekiçle eziliyor. Çekiş kırmızı siyah. İki ay önce" Tepkisini ölçmek için yüzüne baktım. Şaşkındı. Beklediğim bir tepkiydi. Önümdeki resmi alıp diğerini önüme itti. Bu seferki resim öğürmeme neden olmuştu. Gözlerimdeki yaşlar bu defa yanaklarımdan akmaya başladı. Gözlerimi sıkı sıkı kapatarak midemin sakinleşmesini bekleyip gözlerimi açtım.

"Babası tarafından iple boğulup küçük bedeni bavula konularak suya atılmış. Bir hafta önce bulunmuş ama iki haftadan fazladır suyun içindeydi." Daha sonra sinirle yüzüne baktım. "Neden önüme bu kadar kötü cesetler koyuyorsun. Sıradan bir bıçaklama ve ya intihar vakası koyabilirdin. Zaten her gün yeterince ceset görüyorum. Mahvolmuş bedenler. Şimdi inanıyor musun peki bana? Bu zamana kadar en azından öldürülen insanların da normal şekilde ölmelerini isteyerek kurtarmak istemiştim. Hatta hiç ölmemelerini istediğim insanlar bile oldu. Ama başaramadım. Ve sen her seferinde beni bir katil gibi gördün. Ve bir katilmişim gibi davrandım bana. Hatta şu an bile." Dolu gözlerimle az çok görebiliyordum onu. Bütün sinirini üzerine kusuyordum. Küçük bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma ve arkama yaslandım.

"Bugün başardım. İlk defa birinin ölümünü engelleyebildim. Eğer ben olmasaydım o kız adamlar tarafından saldırıya uğrayacak ve karşı çıktığı için öldürülüp cesedini suya atacaklardı. Ama gitmeden önce gördüm. En azından ona yaşayacak daha fazla yıl kazandırmıştım. Bundan da oldukça memnunum. Bugün olanlardan sonra asla durmayacağım. İstersen beni hapse at ama yine de durmayacağım." Oturduğum sandalyeden kalkarak kapıya ilerledim. Kapı kolunu tutar tutmaz başıma giren ağrıyla olduğum yerde durdum. Başımın ağrısı çok fena vuruyordu. Minho şoktan çıkarak yanıma geldi. "İyi misin?" Elimle başımı tutarken kafamı iki yana salladım. Bir elini belime koyup diğer eliyle de elimi omuzuna atarak beni odadan çıkardı. Kapıdan çıkınca yanımıza önceden yanımızda duran üç polis geldi. Muhtemelen konuştuklarımızı dinlemişlerd.

Bu sefer normal bir odaya gelmiştik. Kendi odası olmalıydı. Bana uzatılan bir bardak suyu alarak içtim. "Hastaneye mi gitsek?" Adını bilmediğim bir polisten gelen soruyla kafamı tekrar iki yana salladım. "Gerek yok bazen oluyor böyle. Birazdan diner." Bir süre sonra ağrısı azalmış ve dinmişti. Minho yerinden kalkarak dolaplarda birini açtı ve küçük bir kutuyla yanıma geldi. İçini açınca ise ilk yardım çantası olduğunu anladım. Bir pamukla yüzümdeki yaramı temizleyerek yara bandı yapıştırdı. Daha sonra yüzüme bakarak karnımı gösterdi. Muhtemelen aynadan bakarken görmüştü. Karnımı açtım. Bir iki çiziği de temizleyerek yara bandı yapıştırdı. Etrafı toparlayarak kutuyu oturduğumuz koltukların arasındaki sehpaya bıraktı ve elini bana uzattı. Eline uzun uzun baktıktan sonra yüzüne baktım.

"Telefonunu ver." Elimi cebime atarak telefonumu çıkardım ve eline koydum. Ne yaptığını göremezken kendi telefonunu çıkararak bir şeyler yaptı. Elime koyduğu telefona baktım. Kendi numarasını kaydetmişti. "Herhangi bir olay olduğunda ortaya atlamadan önce beni arayabilirsin. Olaya müdahale etme. Ha eğer arayamayacak durumdaysan bana bir mesaj at telefonuna konum takip programı indirdim. Oradan hemen yerini tespit ederek yardıma gelebiliriz." Dikkatle onu dinleyerek kafamı salladım. Ağzımdan küçük bir "teşekkür ederim" lafı çıktı sadece. Çekinmeye başlamıştım ondan. Çünkü az önce sinirle ona bağırmıştım. Ama haklıydım da. Ayağı kalkınca bakışlarım ona döndü.

"Gel seni evine bırakayım." Kafamı sallayarak bende kalktım.

Evimin önüne geldiğimizde arabadan inmeden önce ona döndüm. " Minho sen iyi birisin. İstediğin zaman sana yardımcı olurum ama yaptığım şeylerin delil olarak nitenedirileceğini düşünmesemde en azından kimin üzerinde araştırma yapacağınızı bilirsiniz. Sana söyleyeceğim tek bir şey var." Merakla yüzüme baktı.

"Yangın ve ya patlama gibi olaylardan uzak dur. Şu anlık senin için sadece bunu yapabilirim." Söylediğim şey üzerine gülümseyerek kafasını salladı. "İyi geceler" dedim arabadan inerken. Ben kapıyı daha kapatmadan da cevap verdi. "Teşekkür ederim ve iyi geceler." Kapıyı kapatınca bir süre ilerleyen arabaya baktım ve içeri girdim

See Deaths ~Hyunlix~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin