Gözümün önünde bir anda beliren beyaz parmak ile ne olduğunu anlamadan burnumun ucuna parmaklardan biri dokunmuştu. Şaşkınlıkla parmakların sahibine döndüm. Hyunjin kahkaha atarken beyaz boyaya batırdığı eline baktım.
"Yüzünün hali neydi öyle. Çok tatlı." Söyledikleri ile bende kahkaha attım. Daha sonra onun kendinden geçmiş şekilde gülümsemesinden yararlanarak elimi yanımdaki siyah boyaya batırdım ve yanımda hunharca gülen Hyunjin'in burnuna dokundum. Bir anda gülmeyi keserek şaşkınca bana bakması ile hem burnunda oluşan boya izine hem de tepkisine kahkaha attım.
"Haklısın böyle yapınca yüzün çok tatlı oluyor." Gözlerini kısarak elini yanağıma sürdü. Bu hareketi ile yine rolleri değişmiştik. Duvarın dibine oturmuş birbirimizin suratına boya sürerken kahkahalarla yere serildik. Daha doğrusu en son yüzüme saldırmak için atılan Hyunjin'den kaçarak geriye uzanmıştım ama o da boşluğa gelerek üzerime yıkılacaktı ki ellerini her iki yanıma koyarak durdu. Birbirimize bakarak gülmeye devam ederken yavaş yavaş gülmelerimiz kesiliyordu. Yerde öylece gözlerinin içine bakıyordum. Sanırım zamanı gelmişti.
Gülümsedim. Bütün duygularımı gözlerime aktardım ve en güzel şekilde ona gülümsedim. Beni anlamasını bekledim. Bana karşılık bir harekette bulunmasını bekledim. Geçirdiğimiz bütün bu zaman boyunca hala içinde bir şeyleri netleştirip netleştirmediğinin cevabını bekledim. Uzun bir süre kolları iki yanımda olacak şekilde üzerimde durdu. Gözlerime baktı. Hiç bakışlarını çekmedi. Arada bir belinden tutarak kendime çekip öpmek geçti içimden ama ben onu bekledim. Her geçen saniye kalbim daha çok hızlı çarpıyordu ama her dakika korkum artıyordu. Ya bana karşılık bile veremeden ölmesine neden olursam. Yinede gülümsedim.
Beklediğim hareket kollarını yavaş yavaş bükmesi ile geldi. Kollarını kapattıkça bedeni bana yaklaşıyordu. Yüzü bana yaklaşıyordu. İyice bana yaklaştı ve yüzlerimiz arasında santimler kala durdu. Vazgeçmiş olmasından korkmama fırsat bile vermeden en güzel şekilde gülümsedi.
Aramızdaki santimleri saniyeler içinde kapatarak dudaklarını benimkilere bastırdı. İlk başta sadece üst üste duran dudaklarımız alt dudağımı hareket ettirmem ile ahenk içinde dans etmeye başlamıştı. Yerde duran ellerimi kaldırıp boynuna sardım ve en çok yapmak istediğim şey olan uzun sarı saçlarına ellerimi daldırdım. Hyunjin de elini yanağıma koydu ve daha hızlı şekilde öpüşmeye başladı. Ona ayak uydurmaya çalışıyordum.
Uzun öpüşmemiz dudağımı ısırıp üzerine küçük bir buse kondurması ile sonlanmıştı. Deli gibi hızla nefes alıp verirken alınlarınızı birleştirdi. Ana ayak uydurdum ve gözlerimi kapattım aynı onunkiler gibi.
"Uzun zamandır bana böyle baktığını ve benden cevap beklediğini biliyorum Felix. Umarım cevabım hoşuna gitmiştir." Kılırdayarak gözlerimi açtım.
"Hem de en güzel cevabı verdin Hyunjin." Üzerimde olan gözlerine bakarken elimi yanağına indirdim. Kızarmış ve şişmiş dudağının üzerinde parmaklarımı gezdirdim.
"Her ne kadar bazen garip davranışların bile olsa bu tatlı hallerin çok hoşuma gidiyor Felix. Seni ilk gördüğümde beni etkilemeyi başarmıştın. Ama sana yaklaşmaktan korktum. Eğer bir gün seninle birlikte olursam daha sonra beni terkedip gitmenden korktum. Senin de benden etkilendiğini biliyorum. Hem de benim gibi ilk andan beri. Sen duygularını bana yansıtmakta ne kadar çekinmediysen ben de o kadar çekindim. Kaçtım. Hislerinden emin olmak istedim. Çevremde çok fazla insan var çünkü bir gün biri beni bırakırsa giden kişinin ardından yanlız kalmak istemediğim içindi. Ama eğer seninle olursam ve sen beni bırakırsan senin yokluğunu kimse dolduramazdı. Ve şimdi söylüyorum sana.
Seni seviyorum Felix. Benimle birlikte olur musun? Beni bırakma olur mu?"
Açıklamasını dikkatle dinlemiş ve sonlarına doğru gözlerim dolmuştu. Sonunda ise uzun zaman sonra bir ilk olmuş ve gözlerimden mutluluktan dolayı bir yaş düşmüştü. İlk defa mutluluktan ağlamıştım. İlk defa biri beni bu denli mutlu etmişti. Benden cevap bekleyen Hyunjin'e ise hiç düşünmeden cevabımı vermiştim.
"Hayatımın sonuna kadar bile seninle olurum Hyunjin. Lütfen sen de beni bırakma olur mu?"
İki elinide yanağıma koyarak tekrar dudaklarıma bir öpücük kondurdu Hyunjin. Kafasını yukarı aşağı sallayarak kocaman gülümsedi.
"Asla bırakmam Felix. Bırakamam." Boynunda olan kollarımı daha da sıkılaştırdım ve ona sarıldım. Tekrar ellerimi saçlarına koyarak oynamaya başladım. Ölmeden önce bu saçlarla oynamak çok güzeldi.
Ölmeden önce.
Göz yaşlarım artmış ve içimdeki mutluluk acıya dönüşmüştü. Hyunjin'i kaybetmek gibi bir şey söz konusu değildi artık. Kesinlikle bunu yapanı bulmalıydım. Buna engel olmalıydım. Çünkü eğer onu kaybedersem yaşayabileceğimi sanmıyordum. Bana iyi gelen sarı tutamları ve bütün günümü aydınlatan gülümsemesi olmazsa yapamazdım.
Ağlamam daha da şiddetlenirken ona sardığım ellerimden birini ağzıma bastırdım. Eğer elimi gevşetirsem hıçkırarak ağlardım çünkü. Şu an kollarımda olan beden ile huzurlu olmam gerekirken onun ölebilecek olması ihtimali beni kahrediyordu.
Elimi o kadar çok bastırmıştım ki nefes dahi anlamıyordum. Kıpkırmızı olduğuma emindim. Ona belli etmek istemiyordum ama birbirimize sarılıyorken gizlemek imkansızdı. Nefes almak için bir parmağımı kaldırmış ve burnumu çekmiştim. Akan burnumdan gelen ses ile birlikte boynuma kadar inen yaşlar çoktan fark edilmiş olmalıydı. Elini boynuna atarak hissettiği ıslaklıkla bana döndü. Şaşkınlıkla ve korkuyla bana bakarken hızla üzerimden kalktı Hyunjin.
"Felix ne oldu iyi misin? Felix?"
Elimi ağzımdan çekti ve kızarmış yüzümü elleri arasına alarak göz yaşlarımi sildi. Uzandığım yerden kalkarak sıkıca ona sarıldım. Boğazımda tutmaya çalıştığım hıçkırıkların zinciri kopmuş ve birer birer ağzımdan kaçmıştı. Kollarını bedenime sararak korkuyla ismimi sayıklayan bedene daha çok sarıldım.
"Felix? Felix iyi misin? Bir yerin mi ağrıyor ya da ben mi bir şey yaptım. Felix?"
Kafamı yasladığım göğsünde buğulu çıkan sesimle onunla konuşmaya çalıştım.
"Hyunjin... Hyunjin bana söz ver. Beni bırakmayacağını söyle. Hyunjin lütfen beni bırakma."
"Felix seni bırakmayacağım. Tamam mı? Lütfen ağlama. Ayrılıcakmışız gibi konuşma. Söz veriyorum seni bırakmayacağım."
Az da olsa rahatlamıştım. Beni bırakmayacağını ondan duymak güzeldi ama onun da elinde olmayan şeyler vardı. Kollarımı gevşeterek ondan ayrıldım. Yüzümü gelişigüzel sildim ve ona baktım.
"Söz verdin."
"Evet söz veriyorum. Lütfen bir daha böyle yapma."
Elini uzatarak düzgünce göz yaşlarımı silerken kafamı salladım. Dağılmış saçlarımı karıştırdı ve yanaklarımdan tutup kafamı kaldırarak ona bakmamı sağladı.
"Şu haline bak. Bir domuza benzemişsin."
Moralimi düzeltmek için gülümseyerek söylediği şey ile yakınarak küçük bir yumruk atmıştım koluma.
"Ne demek istiyorsun ben çirkin miyim?"
"Hayır. Sadece ağlayınca bir domuza benzediğini söyledim. Tabi domuzlarda tatlı hayvanlardır. Ama kediler daha tatlı. Tıpkı senin gülümsediğin halin gibi." Yaptığı imayı bir iki saniye sonra anlamıştım ve gülümsemiştim.
"İşte böyle"
Yanağımda olan elleri ile yanaklarımı sıktı.
"Yaaa." Gülümseyerek kafamı ondan geri çektim ama o beni kendine çekerek yanaklarıma birer öpücük kondurmuştu.
"Ne dersin duvarlar bitmiş gibi. Yemek yemeye gidelim mi sevgilim?"
Büyük bir ilgiyle onu dinlerken cümlenin sonunda duyduğum kelime ile hem utanmış hem de sevinmiştim. Evet sevgili olmuştuk. Ama ben sevgili olur olmaz ona sarılarak ağlamış ve beni bırakmamasını söylemiştim. Bu biraz utanç vericiydi tabi ama iki hafta sonra ölmesi ihtimali vardı. Benim için gayet normlaldi. Elbette ölmemesi için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
___
Ayy bu bölümü yazarken soft yazıyorum diye heyecanla bir yerden kalkıp başka bir yere oturdum. Aşırı hoşuma gitti bölümde. Azıcık acıklı ama olsun. Bölümler en kısa zamanda yayında olucak. Bekleme de olur ;))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See Deaths ~Hyunlix~
FanfictionHayatım boyunca bir çok insanın ölümüne şahit olmuştum. Ve hiçbir şekilde ölmelerine mani olamamıştım. Ama onunkini durdurmak istiyordum. Ölmesini istemiyordum. -Hyunlix- "See The Series" 'ın 2. kitabı olan "See Memori...