Birkaç kargaşa oluşmuş ve en son polislerden biri onu açık alanda bulunan demirlerin arkasına kapatırken bir diğer polis ise sandalyede oturan bana su uzattı. Adama bir bakış attım. Bana sinirle bakıyordu. Ne işi olursa olsun şu an hayatından değerli başka bir şey yoktu. Bakışlarına dayanamayıp kafamı indirdim.
Bir süre sonra Minho'nun sesini duydum. "Felix?" Onu görmem ile hemen ayağı kalktım ve yanına gittim. Kolundan sıkı sıkı tutarak "Biraz konuşabilir miyiz?" dedim. Kafasını salladı.
Odasına girer girmez hemen konuşmaya başlamıştım. "Özür dilerim bu şekilde yapmamam gerekiyordu ama tek çarem buydu. Hayatı önemli şu an. Beni deli sanması umrumda değil." Ellerini omzuma koydu.
"Felix sakin ol ve tane tane her şeyi anlat bana" Kafamı salladım ve yönlendirmesiyle karşı karşıya oturduk.
"Marketten çıkınca o adam ile çarpıştım. Yüzü... Yüzü çok kötüydü Minho. Gözleri ve ağzı. Ölümünü gördüm. Sırf gerçekleri gördüğü ve anlattığı için öldürülüyor. Onu öldürecek olan adam onu takip ediyordu. Onu buraya getirdim ama gitmesine engel olamayınca polise ona sapık ve ya katil olduğunu ve beni takip ettiğini söyledim. Ondan şikayetçi olunca ise adam sinirlendi. Ben her şeyi batırdım. Nasıl toparlayacağımı bilemiyorum." Anlımdan akan terleri elimin tersi ile sildim.
"Tamam öncelikle onu buraya getirmen iyi olmuş çünkü mantıken bakarsak kendisinin kalması için bir olanak olmadığı için zorla tutulacak tek yer burası. Bence en iyisini yaptın ama adamı şimdilik korumaya almak olur bu. Katili yakalamamız gerek."
"O hala kapıda adamın çıkmasını bekliyor olmalı. Çünkü gece evine gidince öldürecek onu. Yani hala peşinde." Minho bir süre elini dizlerinin üzerinde birleştirerek yere baktı. Daha sonra birden kafasını kaldırarak gülümsedi. "Buldum."
"Lütfen onu affedin. Psikolojik rahatsızlığı yüzünden hala insanların ona zarar verdiğini düşünüyor. Bu onun suçu değil" Ah şu an acayip utanıyordum. Psikolojik rahatsızlık ha.
Minho isminin Jung Ha olduğunu öğrendiğim adama benim resmen bir deli olduğumu söyleyerek özür dilemişti. Planı ise katilin adama saldıracağı zamanı bekleyerek adamı suç üstü yakalamaktı. Her ne kadar karşı çıksam da bu mantıklı bir yoldu. Ama Jung Ha'nın ölmesinden hala korkuyordum. Son bir saat.
"Öyle her önünüze geleni şikayet etmeyin lütfen. Özellikle de sapık ve ya katil demeyin." Jung Ha Minho'ya dönerek "Bir hastaneye yatırmanızı öneririm" dedi ve hızla merkezin önünden ayrıldı. Arkasından bakarken utancımdan eğdiğim başımı kaldırarak Minho'ya baktım.
"Asıl deli sensin. Şu düştüğüm hale ve yediğim azara bak. Tek istediğim onu kurtarmaktı." Bana bakarak sırıttı ve belimden iterek "Çok konuşma da yola koyulalım ve onu kaybetmeyelim." dedi önde ilerleyen adamı göstererek. Onun arabasına bindik ve yavaş yavaş Jung'u takip etmeye başladık. En son ara sokaklara girdiğinde ise arabayı bırakarak yayan bir şekilde takip etmeye başladık. Kimseye bu durumu anlatamayacağımız için bu operasyonu tek başımıza yürütüyorduk. Ona bir bıçağının olduğunu söyledim ama bana bir silahı olduğunu ve polis olduğunu söylemişti. Kendine güveniyordu. Umarım öyle olurdu.
Bir iki sokak daha ilerledikten sonra katil elinde büyük bıçağı ile Jung Ha'nın karşısına çıktı. Ne yapacağını bilemeyen Jung tam kaçacağı sırada adam onu kolundan tutmuştu. Tam da gördüklerim gibi ilerliyordu. Bıçağı tam kaldıracağı sırada Minho bana dönerek "Sakın yerinden kımıldama" dedi ve öne çıkarak belinden silahını çıkararak adama doğrulttu. "Kımıldama polis!"
Katil şaşkınlıkla Minho'ya baktı. Jung'u kolunun altına alarak bıçağı boynuna dayadı.
"Sen nereden çıktın lan. Sakın yaklaşma acımam keserim. Hem seni hem onu." Katil bıçağı daha fazla bastırınca Jung korku ile bağırdı. "Lütfen kurtarın beni" Burada böylece duracak mıydım? Tabi ki de hayır. Hemen olduğumuz sokaktan çıkarak bir yan sokağa girdim ve oradan ise katilin olduğu sokağa girdim. Bu sefer onun tam arkasındaydım. Minho bana çok kısa bir bakış atarak adama geri döndü.
"Bak eğer o bıçağı bırakırsan sana yardım ederim." Katilin tam arkasından ona ilerlerken alaycı kahkahası iler durdum. Bu gördüğüm ölümdeki kahkaha. Hayır.
"Benim yardım edilecek bir tarafım kalmadı. Battım ben. Ve beni batıran adamı da benimle birlikte batıracağım" diyerek tam bıçağı kaldırmıştı ki hemen koşarak arkadan kolunu tuttum. Minho'nun önünde Jung olduğu için ateş etmeyeceğini biliyordum.
Kolundan tutmam ile şaşkınlıkla arkasına dönmüştü. Birbirimizi çekiştiriyorduk. Benden güçlü olduğu için fazla etki edemiyordum ve Jung hala elinde olduğu için Minho ateş edemiyordu ama hızla yanımıza gelerek Jung'u adamın elinden kurtarınca adam bende olan elini hızla çekmişti. Elindeki bıçak elimi kesmişti. Sarsıntıyla geriye savruldum ve duvara çarptım. Adam Minho'ya dönerek onun bile anlayamayacağı bir hızla tekme atarak elindeki silahı düşürmüş ve yüzüne yumruk atmıştı. Minho da yere düşünce adam tekrar eline bıçağını alarak Jung'a yaklaştı. Hayır.
Adam yüzündeki pis sırıtış ile ona yaklaşırken tam elini kaldırdığı anda üzerine atladım. Kene gibi ona yapışmışken kollarımdan ve bacaklarımdan tutarak beni kendisinden ayırmaya çalışıyordu ama ben ısrarla bırakmıyordum. Hatta vücudumda hissettiğim bir iki kesik bile buna engel olmuyordu. En sonunda bir elimi saçına atarak çektim ve adam kendini acıyla kurtarmaya çalışırken diğer elimle de bıçağı yakalamaya çalıştım. Oluşan kargaşadan dolayı bıçağın keskin tarafından tutmuştum ama umursamadan bir anda çektim elinden bıçağı ama beni duvara çarpması ile birlikte üzerindeki kol ve bacaklarımı çektim. Yere düşünce sinirle üzerime gelen adam duyduğum bir el silah sesiyle acıyla yere yığıldı. Bacağını tutarak bağırırken arkasından hızla bana yaklaşan Minho'yu gördüm.
"Sana sadece sakin bir şekilde beklemeni söylemiştim." Küçük bir gülümseme yerleştirdim suratıma ve kafamı çevirerek bize şaşkınca bakan Jung'a baktım. "Yaşıyor."
"Böyle giderse kanamadan sen öleceksin gerizekalı. Birilerini kurtarmak istemeni anlarım ama böyle değil." Bana sinirini kustuktan sonra Jung'a döndü. "Üzerindeki ceketi ver ve hemen polisi ve ambulansı ara" Jung telaşla kafasını sallayarak ceketini Minho'ya verdi ve cebinden telefonunu çıkardı. Kafamı arkaya yasladım.
"Bu yaşadığım berbat hayat umrumda değil. Daha fazla insanın gözlerimin önünde ölmesini istemiyorum." kolumdaki derin yarayı ceketle sararken bana baktı Minho. Gözlerimi kapattım. Ama geri açtım. Ölmemeliyim. Ölmemem lazım. Onu kurtarmalıyım.
Hyunjin.
Onu kurtarmadan ölmek istemiyorum. Nedenini bilmiyorum ama onun yaşamasını her şeyden çok istiyordum. Onun için yaşayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See Deaths ~Hyunlix~
FanfictionHayatım boyunca bir çok insanın ölümüne şahit olmuştum. Ve hiçbir şekilde ölmelerine mani olamamıştım. Ama onunkini durdurmak istiyordum. Ölmesini istemiyordum. -Hyunlix- "See The Series" 'ın 2. kitabı olan "See Memori...