"Gerçekten çok iyi birisin Felix." Söyledikleri beni utandırıyordu. Ona verecek cevap bulamıyordum. Sadece "teşekkür ederim" diyerek susuyordum. Yol boyu biraz muhabbet etmiştik. Onun hakkında daha çok bilgi edinmiştim. Benim evime yaklaştığımızda elimle kaldığım binayı gösterdim. "Burada kalıyorum ben" dedim.
"Yalnız mı yaşıyorsun?"
"Evet" diye yanıtladım ona bakarken. Ama daha sonra aklıma gelenlerle ne yapacağımı bilemedim. Hyunjin'in önüne geçerek onu durdurdum. Şirince bir gülümseme yerleştirdim suratıma. "Şöyle yapalım istersen. Sen biraz beni burada bekle. Banklardan birine otur mesela. Bende her zamanki bekar evlerinden biri olan evimi biraz toparlayayım. Ne dersin?" Dediklerim ile gülümsedi. Çok güzel gülüyordu gerçekten.
"Sorun değil yardım ederim birlikte toplarız." Tam ilerleyeceken elimle onu durdurdum. "Hayır hayır ayıp olur ben hemen toparlarım" diyerek hemen onu orada yalnız bırakarak yukarı çıktım. Eve girer girmez salondaki büyük tahtaya baktım. Dün onu öldürebileceğini düşündüğüm bütün şüphelilerin listesini hazırlamıştım. Resimleri ve edinebildiğim bilgileri. Ne bulduysam hepsini bir proje gibi ortaya koymuştum. Hemen tahtayı alarak en olası yer olan yatağımın altına ittim. Her ne kadar tek odalı bir daire olsa da birçok eşya vardı. Hemen kalem ve kağıtları toparladım. Bilgisayarımı kapattım ve boş kağıtların hepsini toparlayarak çöpe attım. Evden çıkarak aşağı indim ve Hyunjin'in yanına gittim.
"Hadi gel." gülümseyerek önden yürüdüm.
Eve geldiğimizde etrafa bakındı. "Bende fazla dağınık sandım. Az olmalı ki toplaman kısa sürdü." Oldukça zekiydi. Kafamı salladım. "Evet öyleydi." Elimle boş koltuğu gösterdim. "Otursana." Evi biraz daha inceleyerek oturdu. Bende mutfağa ilerleyerek dolaba baktım içecek bir şeyler var mı diye.
"Kola mı, kahve mi yada meyve suyu?" Bana döndü. Biraz düşünür gibi yaptı. "Kola daha iyi" Kutu kolaları elime alarak birini ona verdim ve yanına oturdum. Ne konuşacaktık?
"Bütün hayatını bu evde tıkanıp tasarım yapmakla harcamayacaksın değil mi? Bir hayalin var mı?" Ona baktım. Sadece suratına. Bir an yine kanlar içinde görünen pürüzsüz ve güzel yüzüne. Evet vardı. Şu anki tek hayalim yetenek denemeyecek kadar kötü olan insanların görme olayından kurtulmak istiyordum. Bir anda ortaya çıkmıştı ve bir anda da kaybolmasını istiyordum. Mümkünse en kısa zamanda.
"Var." Beklentiyle yüzüme baktı. "Mesela ne." Bana biraz daha yaklaşmıştı." Gergin hissediyordum. Yanında yanlış bir şey yapmaktan ve ya kötü bir söz söylemekten korkuyordum. Aslında benden uzaklaşacağı düşüncesinden korkuyordum.
"Birçok şeyden kurtulmak istiyorum." Söylediklerim ile kaşlarını çattı. Biçimli ve güzel kaşlarını. İstemsiz bir şekilde onu fazlasıyla övüyordum. Ona çekiliyordum. Kalbim bana yaklaştığı her saniyede hızını arttırıyordu. Nefes alamayacak gibi oluyordum. Özellikle de karnımda oluşan tuhaf his. Bu da ne?
Ona bağlanıyor muyum?
"Felix?" Gözümün önünde sallanan ellerle kendime geldim. "Daldın"
"Ah evet. En son ne sormuştun? "
"Neyden kurtulmak istiyorsun? Ama özelse anlatmayabilirsin. Sıkmak istemem."
"Hayır ondan değil gerçekten. Ben sevmediğim birçok özelliğim var onlardan kurtulmak istiyorum."
"Bunlar hastalık derecesinde falan mı ki kurtulmayı bu kadar çok istiyorsun?"
"Aslında intihar etmeme neden olacak kadar çok büyük bir özellik." Söylediklerimle şaşkınlıkla bana baktı. İçimi ona döküyordum. Hem rahatlamak için hem de yakınlaşmak için. Oturduğu yerde dikleşti.
"Hiç bundan kurtulmaya çalıştın mı?"
"Aslında isteğim dışında olan bir şey olduğu için kendim buna bir çözüm bulamıyorum. Başkasının da bulabileceğini pek sanmıyorum. Tek isteğim bundan kurtulmak. Geldiği gibi gitmesini istemekten başka çarem yok." Hyunjin koltukta bana daha çok yaklaştı ve elini bacağıma koydu. Bu hareketi ensemden boncuk boncuk terlememe neden oluyordu.
"Ben ne zaman istersen sana yardımcı olabilirim Felix. Hatta elimden gelen ne varsa yapabilirim. Arkadaşlarım için her şeyi yaparım."
'Arkadaş' ha. Daha önceden arkadaş olduğuma sevindiğim Hyunjin ile şu an neden bu sözün canımı acıttığını bilemedim. Fazla kafa yormamalıydım.
"Teşekkür ederim. Gerçekten"
Bir süre konuşarak muhabbet etmiştik. Bana olan yakın tavırları beni fazlasıyla terletmişti. Ama onunla konuşmak bana çok iyi gelmişti. Bunu sevdim. Ve tekrarlamak istiyordum. Onu kapının önünde geçirirken bunu söylemekten de çekinmemiştim.
"Bu güzeldi. Tekrarlayalım." Gülümseyerek "Tamamdır" dedi ve gülümseyerek arkasını döndü. Sokağın köşesinden dönene kadar onu izledim. Daha sonra karnımdan gelen sesle evde yiyecek bir şeyler kalmadığı için markete gitsem iyi olurdu. Hemen telefonumu yanıma alarak dışarı çıktım. En yakınlardaki markete doğru ilerledim. Kafam yine yere eğikti. İnsanların yüzleri hala beni korkutuyordu. Bakamıyordum. Hızla markete girdim. Reyonlarda çok dolaşmadan hazır ramenlerin olduğu yere gittim ve beni bugünlük idare edebilmesi için üç ramen aldım. Bir de çikolata aldım ve kasaya gittim. Elimdekileri alıp marketten çıktım. Önüme bakmadığım için birine çarptım. Kafamı kaldırıp özür dileyecektim ki yüzünü görmem ile sadece koca bir çığlık atabilmiştim. Adam bana şaşkın bir şekilde bakıyordu Ama ben ise korkuyla çığlık atarak geriye doğru kaçmıştım. Bu iş gittikçe daha kötü bir hal alıyordu. Gördüğüm her beden birbirinden kötü bir durumda oluyordu. Bilerek mi karşıma böyleleri çıkıyordu.
"Hey iyi misin?" Adamın bana seslenmesi ile kendime geldim. Düzelen suratına baktım. oldukça yakışıklıydı. Ve iyi birine bekliyordu. Ama böyle bir ölümü haketmiyordu. Kimse gözleri çıkarılıp, dili kesilerek ölmeyi hak etmiyordu. Sadece gerçekleri görüp konuştuğu için hem de.
Adama yaklaştım. Bir elimle kolundan tuttum. Gözden kaçırmasam iyi olurdu. Etrafıma bakındım. Takip ediyor olmalıydı. Evet. Tam da düşündüğüm gibi. Onu öldürecek olan adam onu takip ediyordu. Onu kurtarabilirdim. Onu kurtarmalıydım.
"İyi misin?" Adama döndüm. Merakla bana bakıyordu. Onu bir şekilde kalabalık bir yere mi götürmeliydim. Belki bir şey yapamazdı. Ama mutlaka evine giderken yakalardı. Bugün içerisinde ölmesini engellesem daha iyi olurdu.
"Acaba beni yakınlardaki polis merkezine götürebilir misiniz?" Şaşkınca bana baktı. Yüzümü korkmuş bir hale soktum. Ama hala bana bakmaya devam edince yaklaştım ve "Biri beni takip ediyor korkuyorum lütfen" dedim. Kafasını sallayarak sırtımdan destek vererek ilerlemeye başladı. Ona ayak uydurarak Minho'nun olduğu merkeze gelmiştik en kısa sürede. Peki içeri girince ne diyecektim. Adam beni buraya bırakıp geri gidecekti muhtemelen. Tüm gün beni bekleyemezdi. İlk gördüğümüz boş bir polisin yanına doğru ilerledik. polisin kolundan tutarak yüzüne baktım. Kötü değildi.
"Ben bir şikayette bulunacaktım." Polis bana baktı ve eli ile bir masayı göstererek "Buyurun konuşalım" dedi. Yanımda olan adam ise "Ben artık gideyim o zaman diyerek benden uzaklaşınca ise Ne yapacağımı bilemeden aklıma ilk geleni yapmıştım. Özür dilerim.
"Bu adam tüm gün beni takip etti. Sapık ve ya katil olmasından korktum ve kandırarak buraya getirdin. Ondan şikayetçiyim." Bütün merkezin içinde bağırmıştım resmen. Ah ne yaptım gerçekten. Adam arkasını dönerek şaşkınlıkla bana baktı "Ne?"
"Ondan şikayetçiyim onu tutuklayın." Yanıma gelen polise söylediklerim ile adam şaşkınlıktan çıkarak hızla üzerime doğru gelmeye başladı. "Ne saçmalıyorsun sen. Seni hayatımda ilk defa gördüm ve korktuğunu düşünerek yardım ederek seni buraya kadar getirmişken beni mi şikayet ediyorsun?" Gerçekten özür dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See Deaths ~Hyunlix~
FanfictionHayatım boyunca bir çok insanın ölümüne şahit olmuştum. Ve hiçbir şekilde ölmelerine mani olamamıştım. Ama onunkini durdurmak istiyordum. Ölmesini istemiyordum. -Hyunlix- "See The Series" 'ın 2. kitabı olan "See Memori...