"Şimdi bana ne olduğunu anlatacak mısınız?" Gelen ses ile hepimiz Jisung'a döndük. Minho'ya kısa bir bakış attım. Aslında bir neden olmadan onu işinden etmiş olmamız ona gerçekten bir açıklama borçlu olduğumuzu kanıtlarken bu durumda ise gerçekleri anlatmaktan başka mantıklı bir açıklamamız yoktu. Bize yardımcı olabilecek biri daha olması kötü olmazdı hem. Benden onay bekleyen Minho'ya karşı küçük bir onay verdim. Kapıyı kilitleyerek geri yanımıza gelmiş ve Jisung'un yanına geri oturmasıyla bizde boş bir yere geçmiştik.
"Aslında anlattıklarımız sana saçma gelebilir. Tek istediğim bana inanmam yoksa bu olanların başka bir açıklaması yok." Kaşlarını çattı Jisung. Benim anlatmamı ister gibi yüzüme baktı Minho. Bende nereden başlayacağımı bilemeyerek en baştan başlayarak kısaca anlatmıştım.
"Bir gece ansızın ne oldu bilmiyorum ama bir özelliğim ortaya çıktı. Kimisi için yetenek denebilecek ama bana sorsanız lanet diyebileceğim bir özellik. İnsanların ölümlerini görebiliyorum. Yeri, saati ve nasıl olacağı. Sanki kendim yaşıyormuşcasına ölüm anı gözlerimin önünden geçiyor. Bazen insanlara ilk baktığımda öldükleri hallerini görürüm. Seninle dışarıda çarpıştığım zamanda aynısı oldu. Her tarafına bulaşan ve yüzünden yoğun bir şekilde akan kan ile ilk başta şok oldum. Ne yapacağımı bilemedim. Korktum. Hatta ayakta bile kalamayacak kadar çok korktum. Her ne kadar ikinci bakışımda normal haline dönmüş olsan da dakikalar sonra o hale dönecek olman beni daha çok korkutan şeydi. Birşeyler yapmalıydım. Engellemeliydim. Ne yapacağımı bilemedim. Tek yapabildiğim sana sıkıca sarılıp 'gitme' demek oldu. Ama belkide Minho hyung olmasaydı gitmeni engelleyemeyecektim. Ama şu an ölümünün süresinin ve şeklinin değişmiş olmasını görmek ve kimsenin ölmemiş olduğunu duymak beni rahatlattı. Belki gerçekten bu dediklerimize inanmamış olabilirsin ve ya inanmayabilirsin ama ben bir insanı daha kurtardığım için rahatım." Uzun konuşmam sonunda biterken yerde olan bakışlarımı bana şaşkınlıkla bakan surata çevirdim. Konuşmadı. Sustum.
***********
"Burası olduğuna emin misin?"
Elimdeki telefondan haritaya baktıktan sonra duvarlara bakınmaya başladım. Biraz ilerideki duvarın üstünde yazan yazılar ile burası olduğuna emin oldum. Yazıların bulunduğu duvarın önünde durdum.
"Evet burası?" Duvara bakarken aklıma gelen görüntüler ile kalbim sıkışmıştı. Onun ölümünü görmek beni herşeyden çok üzen ve kıran bir şeydi.
"Adam hangi taraftan geliyordu bir bilgin var mı?" Seungmin yanımda durarak benim gibi duvara baktı. Sonrada kafasını kaldırıp duvarın yukarısına.
"Sağ taraftan gelip tekrar oraya gidiyordu."
"Evet. Geçtiğimiz sokakların çoğunda kamera yoktu ama bu sokakta iki tane var. Hemde çalışıyorlar." Bende onun baktığı yöne baktım. Üstünde kırmızı küçük bir ışık yanan kameralar sokağın her iki tarafında da vardı.
"Herşey daha çok netleşti Felix."
"Evet bu kesinlikle ikisine karşı yapılmış bir tuzak. Biri ikisini de aynı anda ortadan kaldırmaya çalışmış olmalı. Çok iyi bir plan."
"Sağ taraftaki sokakta da bir kamera var. Eğer üzerinde motorcu kıyafetleri ve kask varsa motorla gelmiştir. Tekrar aynı yöne gitmiş olmasına bakılırsa motoru o sokağa bırakmış olmalı." Birbirimizi tamamlarken bulduğumuz bilgilerin onu kurtarıp kurtaramayacağını düşündüm.
"Kan kaybından ölücek demiştin. Bıçak mı?" Derin bir nefes alarak onu onayladım.
"Peki bırakıp mı kaçıyor?" Ve yine konuşmadan ağzımdan çıkan bir 'hıhı' sesi ile cevap verdim.
"Eğer bir motorcuya göre eldivenler taktıysa aldığı bıçağın Lee'ye ait olduğunu söyleyebilirim. Parmak izi alınamaz ama onun bıçağı olduğunu görenler direkt katil olduğunu düşünürler." Doğru. İnce düşünülmüş. Ama bu tek bir anlama geliyordu.
"O zaman bu bir ihanet. Bıçağını ondan alıp cinayet işleyecek kadar ona yakın biri olmalı."
"Felix Lee'nin nasıl öldüğünü gördün mü?" Söyledikleri ile aklım o gece olanlara gitti. Garip bir şey vardı ortada. Suçlunun Lee olup hapse girmesi lazımdı. İki ay sonra bütün arkadaşları ile birlikte bir patlamada ölmesi değil.
"Bu bana biraz garip geldi çünkü biri suçu onun üzerine attıysa hapse girmesi lazımdı. Ama o bütün arkadaşları ile birlikte iki ay sonra bir patlamada ölüyor." Onunda kaşları çatıldı ve yere bakarak bir süre düşündü.
"Ölen kişileri elemeye gerek yok. Kim olduğunu bilmediği için kendisiyle birlikte hepsinide öldürmüş olabilir ya da katil hepsinden bir anda kurtulmak istemiş olabilir." Bu doğruydu.
"Son anda polislerden kaçmış olmalı. Kimin ona böyle bir suç attığını öğrenmek için ise birkaç kişi ile temasa geçmiştir. Ama ölümü garip. Ölmek isteyeceğini sanmam ve ölmek istese bile niye sadece yanında ona suç atan asıl katili öldürmek yerine bütün herkesi öldürmek istesin ki? Peki katil. Ya onların hepsinden bir anda kurtulup kaçmak istemişse? Hem neden hepsini öldürsün ki?"
"Sanırım şüpheli kişilerin arasından sadece iki kişinin ölümünü görmedim. Eğer onları da görürsem bu sefer Lee'nin hepsinden kurtulmak istediğini düşünebiliriz çünkü kapalı bir mekandalardı ve bir anda bomba patlıyordu. Birilerinin görüntüsü sayesinde görmediğim yüzlerinde öldüklerini gördüm ama iki kişiyi göremedim. Onlar da aynı şekilde ölmüşse Lee'den şüphelenebiliriz."
Olaylar fazlası ile karışıktı.
"Felix fotoğraflarına bakarak ölümlerini göremiyor musun?"
"Aslında görebiliyorum ama birinin üniversitenin kayıt listelerinde bile fotoğrafı yokken biri de sanırım üniversiteden atıldığı için sadece disiplin suçlarının olduğu ve bu suçlardan dolayı atıldığına dair olan bir belgeyi gördüm. Eğer Minho'dan suç kayıtlarını alırsak orda resimlerini bulabilirim"
Yavaşça kafasını salladı. Düşünceli bir şekilde sokaktan çıkarken telefonum çaldı. Arayan kişi Minho'ydu.
"Efendim hyung?"
"Suç dosyaları şu an elimde. Siz gelene kadar kopyaları hazır olur."
"Teşekkürler hyung. On dakikaya orada oluruz."
"Şey Felix." Telefonu kulağımdan çekmeden önce duyduğum sesle telefonu tekrar kulağıma yasladım.
"Asıl ben teşekkür ederim. Jisung benim çok yakın bir arkadaşımdır. Bugün onu kurtardın. Sana çok minnettarım. Hatta onunla birlikte üç polisin daha hayatını kurtardın. Gerçekten teşekkür ederim."
"Teşekkür etmene gerek yok hyung. İnsanların kendi ölümleri dışında cani bir şekilde ölmelerini istemiyorum. Onları kurtardığım için mutluyum."
Yüzümde küçük bir gülümseme ile telefon konuşmamızı sonlandırmıştık. Yürüyerek merkeze gelmiş ve Minho'nun bahsettiği kopyaları almıştık. Jisung'u sorduğumuzda ise bizden sonra kendisininde onunla konuştuğunu söylemişti. Hatta benimle olan tanışmasından, beni katil sandığından, sorgu odasında olanlardan, kurtardığım insanlardan ve şu anda bile birini kurtarmak için araştırma yaptığımdan bahsetmişti. Jisung'un ise sakince onu dinlediğini daha sonradan sessizce yanından ayrıldığını anlattı. Biz onunla konuşurken ise bir polisten öğrendiği kadarıyla beni sorgu odasında test ettiği kaydı izliyordu. Kayda alındığımı ise o zaman anladım. Tek yapabildiğim ise ondan kaydı silmesini istemekti. Zaten sileceğini ama unuttuğunu söylemişti. Ona inanıyordum. Silerdi.
Şu anda ise ölümlerini gördüğüm diğer iki kişi ile birlikte kafamız karışık bir şekilde benim evimde koltukta oturuyorduk.
Aralarından biri kendisini ve herkesi öldürmek istemişti. Zor olanı ise kim olduğunu bulmsktı. Bu kişi Lee'miydi? Ya da başkası? Ya olayın içinde bizim bile bilmediğimiz çok başka biri varsa?
____
Boş zamanımda bölüm stoğu yapıyorum. Bunun için derinlemesine düşünebiliyorum. Bence iyi ilerliyor. Yani ben sevdim.
Peki siz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See Deaths ~Hyunlix~
أدب الهواةHayatım boyunca bir çok insanın ölümüne şahit olmuştum. Ve hiçbir şekilde ölmelerine mani olamamıştım. Ama onunkini durdurmak istiyordum. Ölmesini istemiyordum. -Hyunlix- "See The Series" 'ın 2. kitabı olan "See Memori...