Oturduğu yerden kalkarak kafenin çıkışına doğru ilerledi. Bende yerimden kalkarak Seungmin'in yanına gittim ve elimdeki telefonunu ona verdim. "Gidiyor musunuz?"
"Evet. Çıkışta istersen bana geçersin. Ben gelirim." Kafasını salladı ve gözleri arkamıza takıldı. "Görüşürüz" diyerek omuzuma vurdu ve yanımdan geçti. Müşterinin yanına gidiyordu. Hyunjin ile birlikte kafeden çıktık. "Nerede oturuyorsun?" Elini saçlarına attı ve saçlarını karıştırdı.
"Uzakta değil yürüyerek gidersek 15 dakika sürer."
Kaldırımdan inerek karşıya geçeceğimiz sırada karşı sokakta gördüğüm bedenle olduğum yerde kaldım. Bütün bedeni kanla kaplı adam koşarak sokaklardan birine girince harekete geçmem gerektiğini anladım. Hızla Hyunjin'in kolundan tutarak kendime çevirdim. "Hyunjin çok özür dilerim ama başka bir işim çıktı. Yarın söz veriyorum sana yardım edeceğim ama lütfen şimdi dikkatli bir şekilde eve git." Hyunjin'in cevap vermesine izin vermeden hızla karşıya geçtim ve adamın girdiği ara sokağa girdim. Girdiği sokağın sonuna geldiğimde karşıma çıkan iki yolla ne yapacağımı bilemedim. İlk olarak cebimden telefonumu çıkararak Minho'yu aradım. Bir iki çalışta telefon açılınca nefes nefese konuştum.
"Minho acil durum. Birini gördüm yardımın lazım."
"Tam olarak neredesin Felix?" Etrafıma bakındım. Girdiğim sokağı bilmiyordum. Onunla konuşurken yol ayrımlarından birine girdim ve ilerlemeye devam ettim. Belki bulabilirim umuduyla. "Tam olarak bilmiyorum zaten adamı gözden kaçırdım. Şu an onu arıyorum."
"Tamam ben konumunu bulup hızla yanına geleceğim. Lütfen ben gelmeden bir şey yapmaya kalkışma Felix." Telaşla etrafa bakınarak adamı arıyordum. Çok ama çok az zamanı kalmıştı. Gözüme tanıdık gelen sokakla hemen ilerlemeye devam ettim. Kulağıma gelen seslerle yaklaştığımı anladım. "Üzgünüm Minho. Çok ama çok az vaktim var. Öylece duramam." Minho'nun sıkıntılı sesi telefonun ucundan gelirken seslerin geldiği yere varmıştım. Duvarın arkasından kafamı uzatarak ileriye baktım. Adam yerde acı içinde çığlık atarken onu öldürecek olan adam karnına tekmeler atıyordu.
"Tamam etrafına bak Felix. Eline çok sert olmayacak ama kendini koruyabileceğin bir şeyler al. Sadece ben gelene kadar adamı oyalamaya çalış. Eğer başaramazsan adamın ensesine çok sert bir şekilde vurup bayıltmaya çalış. Kendine dikkat et birazdan orada olurum." Telefonu kapatıp cebime atarken etrafa bakındım. Hiçbir şey yoktu ki. Uzaktaki çöpün altında gördüğüm tahta parçası ile hızla çöpün yanına giderek tahtayı elime aldım ve geri yerime döndüm. Hala yerde yatan adama tekme atıyordu. Elini cebine atacağı anda bıçak çıkaracağını bildiğim için bana arkası dönük adama koştum ve elimdeki tahtayı sıkı sıkı tutarak bayıltmak için ensesine hızla geçirdim. Adam gelen darbe ile kendini yere bıraktı. Ama bilinci hala yerindeydi. Elimdeki tahtayı yere bırakarak acıyla yatan adama döndüm. Ağzından kanlar akarken inliyordu. Elinden tutarak kaldırmaya çalıştım. "İyi misin?" Elimi beline atarak yerden kaldırmaya çalışırken ayağımda hissettiğim el ile çığlık attım. Vurduğum adam tam olarak kendinde değildi ama hâlâ durmuyordu. Diğer ayağımla eline tekme atınca bağırdı. Yerden kalkarak yaralı olan adamın koluna girdim ve kaldırdım. Neredeyse kendinden geçmek üzereydi. Yarı baygındı. Tekrar tam ilerleyeceğiz sırada saçımın sertçe çekilmesiyle çığlık atarak arkaya savruldum. Daha yeni hastaneden çıkmıştım ve vücudumdaki kesikler tam iyileşmemişti.
Sinirle yüzüme bakan adam elini ensesine atarak okşadı. Sert vurmama rağmen bayılmamıştı. Minho nerede kaldı? Adam beni yere savurarak karnıma sert bir şekilde tekme atınca nefesim kesildi. Zorla nefes almaya çalışırken duyduğum sesle rahatladım.
"Felix?" Minho hızla yanımıza gelip adama bir yumruk atarak yere serdi. Yediği yumrukla artık ayık duramayan adam gözlerini kapatırken Minho arka cebinden çıkardığı kelepçeyi adamın ellerine taktı. Adamı tekrar yere bırakarak bu sefer yerde acı ile yatan diğer adamın yanına gitti. " İyi misin?" Cevap gelmeyince iki parmağını boğazına koydu ve bir süre sonra " Neyse ki şuanlık iyi. Felix sen nasılsın?" Bana dönerek yanıma yaklaştı. Sadece gülümseyerek kafamı salladım. Cevap veremedim. "Ambulans çağırdım merak etme birazdan burada olur."
**************************************
Elim ile acıyan karnımı okşarken odaya Minho girdi. Elindeki malzemeleri masanın üzerine koyarak bana döndü. "Sana defalarca kez hastaneye gitmeni söyledim. Neden hiçbir zaman beni dinlemiyorsun?" Sinirle bana kızarken bir yandan da karnımın üzerindeki elimi çekerek tişörtümü sıyırdı. Kaşlarını çatarak derin bir nefes bıraktı. Eline bir krem alarak moraran karnıma sürdü. Sonra da bir hap ve su vererek içmemi istedi. "Ağrı kesici. Acını keser." Kafamı sallayarak hapı ağzıma attım. Suyu da içtikten sonra bana ciddiyetle bakan Minho'ya "Ne var?" Dedim.
"Felix. Çok fazla yaralanıyorsun. Birilerini korumak ve kurtarmak için ilk önce kendin güçlü ve sağlam olmalısın. Onun için her polis özel bir dövüş eğitimine tabii tutulur ve çeşitli sağlık testlerinden geçer. Ama senin ne sağlıklı ne de güçlü olduğunu düşünüyorum. Ortalamanın altında bir bedenin var ve zayıfsın. Lütfen buna biraz ara ver. Ya da bırak bu işi biz halledelim." Kaşlarım çatık bir şekilde onu dinlerken haklı olduğunu çok iyi biliyordum ama beni bundan alıkoymasına izin veremezdim. Asla. Hem daha Hyunjin'i kurtarmam gerekiyordu. Gözlerim yaşlarla dolarken olabilecek kötü şeylerin hepsini aklımdan söküp attım.
"Minho eğer müdahele etmeseydim adam on dakika içerisinde ölecekti. Seni bilmem ama bu zamana kadar çok ölüm gördüm. Artık onları kurtarmayı başarırken öylece bırakıp gerçekten gözlerimin önünde ölmesine bir daha asla izin veremem. Bana ne dersen de bundan alıkoyamazsın beni. Gerekirse bende bir iki dövüş falan öğrenirim. Hem ben gayet sağlıklıyım." Minho bir süre daha gözlerimin içine baktı ve ortamı dağıtmak için gülümsedi ve elini omuzuna atarak "Acıktın mı? Yemek yiyelim çünkü ben açım" dedi. Bende tebessüm ederek kafamı yukarı aşağı salladım. Acıktım.
Minho'nun sipariş ettiği yemekler gelince masaya dizerek yemeye başladık. Cidden epey acıkmıştım. Akşam olmuştu neredeyse. Çalan telefonumla aklıma gelen Seungmin ile telaşlandım. Hemen Minho'ya dönerek susması gerektiğini söyledim ve telefonu açtım. "Ben kafeden çıktım. Senin evdeyim. Neredesin?" Hızla bir şeyler düşünmeye başlamışken odaya giren bir polis yüzünden konuşmama dahi gerek kalmamıştı.
"Komserim hastanede olan adamın bilinci açılmış ifadesini almışlar. Şimdi de Felix'in ifadesini almamız gerek" dedi ve bana döndü. Adama ters bir bakış atıp telefondaki Seungmin'e durumu anlatmaya çalışacaktım ki duyduğum ses ile telefonu kulağımdan çektim. "Felix. Neredesin sen? Polis merkezin de mi? Bana niye haber vermiyorsun? Minho orada mı?" Sorduğu sorulara cevap bile vermeme izin vermeden yenilerini soruyordu. Tam konuşacağım sırada Minho bağırdı telefona doğru. "Ben burdayım merak etme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See Deaths ~Hyunlix~
FanfictionHayatım boyunca bir çok insanın ölümüne şahit olmuştum. Ve hiçbir şekilde ölmelerine mani olamamıştım. Ama onunkini durdurmak istiyordum. Ölmesini istemiyordum. -Hyunlix- "See The Series" 'ın 2. kitabı olan "See Memori...