Motor kaldığım binanın önünde durunca hızla indim. O motoru kaldırımın kenarına park edince bende elimi kalbime atarak sakinleşmeye çalıştım.
"Yavaş sürmeye çalıştım." Gülümseyerek yanıma geldi ve kaskımı çıkararak motorun üzerine koydu. Kendimi kaldırıma bırakınca o da yanıma oturdu ve elini iki yana koyarak ayaklarını yola uzattı. Ben ise bacaklarımı kendime çekerek kollarımı etrafına doladım. Kalbim deli gibi atıyordu. Bunun nedeni hem motor üzerindeki yolculuk hem de o yolculuk sırasında sarıldığım ince bel ve geniş omuzların sahibiydi. Nefes alışlarım düzene girince yerdeki bakışlarımı ona çevirdim.
"Onları tanıyor musun?" Sorduğum soru ile gökyüzüne bakan gözlerini bana çevirdi. Bu gece o gözlerde çok farklı şeyler görmüştüm ama tarif edemiyordum.
"Hyunwo'yu bilirim iyi biridir. Her ne kadar kötü işleri olsa da. Ama Lee ile pek konuşmam. Nedense hareketleri ve konuşması hoşuma gitmiyor." Anlayarak kafamı salladım. Ama ağzımdan çıkanlar ile bende şaşırdım.
"Ona dikkat et." O da şaşırmıştı. Yeni tanıdığım biri hakkında direkt böyle söylemem tuhaftı gerçi.
"Yani benimde pek hoşuma gitmedi. Dikkat etsen iyi olur diye dedim." Gergin bir şekilde önüme döndüm. İstemsizce dudaklarımı dişlerken güzel gülümsemesi doldurdu kulaklarımı.
"Benim için endişeleniyor musun?" Ses tonu hem şakacı hem de alaycıydı. Bende alaycı sesimle cevap verdim.
"Endişelenmemem mi gerekirdi?" Arkadaş değil miyiz?" Dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi ve kafasını yukarı aşağı salladı. Bende gülümseyerek bacaklarımı kollarımdan kurtardım ve uzattım. Onun gibi ellerimi her iki yanıma koydum ama sağ elim yanlışlıkla onun elinin üzerine konmuştu. Dikkatli bir şekilde üst üste olan ellerimize baktım. Bakışlarımı ona çevirdim. O da bir süre ellerimize baktı ve bakışlarını gözlerime çıkardı. Gözleri çok yoğundu. Ama belirsizlik vardı. Birçok duygu vardı ve o hangisini net olarak yansıtacağını bilmiyordu. Ben ise ona bütün duygularımı önüne sermişcesine bakıyordum. Gözlerimin içinin parladığına emindim. Yüzüme de küçük bir gülümseme yerleştirdim. Elini hareket ettirerek elimin altından çıkardı ve elimin üzerine koydu. Bu yaptığı ile ona daha çok gülümseyerek baktım. Ona olan hislerimi çoktan anlamış olması lazımdı. Bügünde zaten sınırlarımı yeterince zorlamıştı. Elini belime atması detayı kalbimi delicesine arttırırken bunu hissettiğini anlamıştım. Ama bugün bende bir şey anlamıştım. Dışarda sırtımı göğsüne yasladığım zaman hızlı atan kalbini bende hissetmiştim.
Birbirimizin kalp atışlarını hissetmiştik.
Bu konuşmayı bugün yapmak istemiyordum. O kendinden emin değilken olayları zora sokmayı hiç istemezdim. Şimdilik açık olan bütün duygularımla onu netleştirmeye çalışacaktım. Net olduğu zaman bana kendisi gelecekti zaten.
Bir iki sokak ilerdeki bir arabanın yüksek sesli kornası ile kendimize geldik. O elini çekti benden ben de gözlerimi ondan. Derin bir nefes alarak ayağı kalktım.
"Seni içeri davet etmek isterdim ama hem ev dağınık hem de saat epey geç oldu." O da kendini toparlayarak oturduğu kaldırımdan kalktı.
"Sorun değil zaten yarın erken kalkacağım için bir an önce eve gidip uyumak istiyorum. Yorgunum da hem." Anlayarak kafamı salladım ve onun motora ilerleyen bedenine baktım.
"Hyunjin"
Durdu ve bana döndü. "Efendim"
"İyi geceler. Dikkatli git." Yüzüne en güzel gülümsemelerinden birini yerleştirdi. En içten bir gülümseme.
"Sanada iyi geceler. Dikkatli olucam." Elimi pantolonumun cebine attım ve motora binip kaskı kafasına takışını izledim. Sarı uzun saçlarını arkaya savuştururken o saçlar ile oynama isteği doğdu içimde. Motoru çalıştırdı ve gitmeden önce arkasını dönüp bana son defa bakarak elini salladı. Bende elimi kaldırıp sallarken önüne döndü ve ayaklarını yerden çekerek ilerlemeye başladı. Sokağın sonundaki yol ayrımından sağa dönüp gözden kaybolana kadar orada gidişini izledim. Daha sonra hızla eve girdim. Işıkları açar açmaz tek odalı dairenin büyük duvarına gözlerimi gezdirdim. Duvardaki birçok kişiyi bugün görmüştüm. Kendi aralarında bir grup oluşturuyor olmalılardı. Bugün gittiğimiz yer ise her ne kadar karanlıktan dolayı tam görünmüyor olsada epey büyük bir araziydi. İçine girdiğimiz büyük yer ise depo gibi bir yer olmalıydı. Masanın üzerindeki bilgisayarımın açma tuşuna basarak dolabıma ilerledim ve rahat bir şort ile tişört giyerek mutfak kısmına ilerledim. Kendime hızlı bir ramen yaptım ve kasemle birlikte bilgisayarın başına geçtim. Gittiğimiz yolları düşünerek arazinin tam yerini bulmaya çalıştım haritadan. Boş anayollardan tam olarak hangisi olduğunu düşünürken gördüğüm tabelayı hatırladım. Küçük bir köye giden büyük bir yoldu. Köyün aklımda kalan ismini yazarak yolu buldum ve yol kenarındaki arazilere bakındım. Gittiğimiz yere benzeyen bir yer buldum. Haritada gördüğüm kadarıyla duvarını boyadığım depo gibi iki tane daha depo vardı ve hepsi arka arkayaydı. Ben sadece iki tanesini görmüştüm. Aynı araziye bağlı depoların yan tarafında büyük bir alan vardı. Depoların büyüklüğü ile neredeyse eş değerdi. Motor yarışından bahsetmişti Hyunjin. Bu alanda yapıyor olmalılardı.
Haritaya bakarken elimdeki kaseden biraz ramen aldım ve sıcak olmasına rağmen hızla yedim. Kaseyi masaya bırakarak duvarın yanına ilerledim. Bugün gördüğüm yüzleri kenardaki kırmızı kalem ile yuvarlak içine aldım. Hyunwo'nun resmine ek olarak bir soru işareti koydum. İsminin Lee olduğunu öğrendiğim ve katil olduğunu düşündüğüm kişi aklıma gelince instagramdaki Hyunwo'ya atılan resmini çıkartıp duvarın boş bir kısmına ekledim. Üzerine kırmızı kalem ile üç büyük ünlem işareti çizdim. Bu benim profilim olucaktı. Çünkü Hyunjin'i öldüren kişinin giydiği kıyafetlerin aynısını giyiyordu. Tabi bu konuda aklımı karıştırmıyor değildi.
Resme bakarken aklıma gelen detay ile kaşlarımı çatıp ellerimi sıkıntıyla saçlarımdan geçirdim. Bu detayı nasıl atlamıştım? Bilgisayarımın başına geçerek Instagram hesabından bugünkü adamın tam adını ve bir fotoğrafını çıkardım.
İsmi Yoon Lee idi.
Lee ile Hyunwo'nun resimlerini duvarın bir köşesine yapıştırdığım ve üzerine ünlem işareti çizdiğim resmin altına yapıştırdım.
Hyunjin'i öldüren kişinin bedenini hatırlıyordum. Onunla neredeyse aynı orana sahipti. Omuzları beli ve ince bacakları. Boyları ise neredeyse aynıydı hatta Hyunjin bir iki santim daha kısaydı. Ben 1.71 boyundaydım ve Hyunjin ile aramızda neredeyse bir on santim fark vardı. Yani ona neredeyse 1.80 diyebilirdim. Aklımı karıştıran bir nokta vardı.
Yoon Lee benden bir iki santim uzundu ve Hyunjin'den ise kısaydı. Ama Hyunwo Hyunjin ile neredeyse aynı hatta ondan bir iki santim uzundu. Bu iki isim kafamı karıştırıyordu. Lee sert ve kabaydı. Çevresine ise kötü çocuk imajı veriyordu. Ama Hyunwo oldukça kibar ve sempatik bir tipti. Sadık bir havası vardı. Emin olmak istemedim.
Katil profilinin olduğu resmin altına 1.80 yazdım ve altındaki resimde bulunan kişilerin boylarında yazdım. Şüpheli kişi Lee idi. Ama oranların tutmaması büyük bir sıkıntıydı. Hyunwo konusunda ise hem içimde kötü bir his vardı, hem katil profiline uyması onu suçsuz göstermemi engelliyordu hem de Lee'nin bedeninin uyulmaması onu daha çok suçlu gösteriyordu. Bilgisayarın başına geri oturdum ve duvara yapıştırdım resimlerdeki kişilerin listesini alarak vücut oranlarını bulmaya çalıştım. Yavaş yavaş boylar ortaya çıkınca kısa 1.80'den kısa olanların üzerine çarpı atıyor, uzun olanları ise yuvarlak içine alıyordum. Bu işin peşini asla bırakmayacaktım.
----
Yazarken heyecanlıyım ve bir an önce herşeyin bir açıklığa kavuşmasını istiyorum. Hatalarım olursa affedin acemiyim diyebilirim. Umarım hoşunuza gidiyordur.
Ha bir de olaylar açısından aklınız karıştıysa diğer bir bölümde daha iyi anlarsınız. ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See Deaths ~Hyunlix~
FanfictionHayatım boyunca bir çok insanın ölümüne şahit olmuştum. Ve hiçbir şekilde ölmelerine mani olamamıştım. Ama onunkini durdurmak istiyordum. Ölmesini istemiyordum. -Hyunlix- "See The Series" 'ın 2. kitabı olan "See Memori...