Merhaba, Betrayal'ın final bölümün ikinci partıyla karşınızdayım.
Bitirmesi oldukça uzun sürdü ve bölümün size gelmesi de öyle. Bu platformda birkaç ay olmamamda cabasıydı. Neyseki şu an buradayım ve bölümde sizlerle.Bölüm içerisinde zaman geçişleri bulunmaktadır, bilginize. Son olarak üçüncü partın ardından küçük bir veda yazım olacak onu da ayrı bir bölüm olarak paylaşacağım, okursanız çok sevinirim.
O halde, iyi okumalar dilerim.
---
"Anahtarın yanında mı? Benimki evde kalmış."
Yaklaşık bir saattir kendisiyle tek bir kelime konuşmayan genç evlerinin önünde durduklarında şu birkaç kelimeyi çıkarmıştı ağzından zorla. Herhangi bir göz teması bile kurmuyordu büyüğüyle, eve beraber gelmelerine rağmen. Yolda bile, öpüşmelerinden ve birbirlerini sevdiklerini söylediklerinden sonra Jungkook derin bir sessizliğe esir olmuştu.
Gencin gözlerine bakmadan kısıkça söylediklerinden sonra ellerini ceplerine atmıştı Yoongi, çıkarken Jungkook'un kendisi için yaptırdığı yedek anahtarı alıp almadığını bile hatırlamıyordu. Fakat ceplerini yokladığında bulduğu anahtar ile sessizce gencin önüne geçmiş ve kapıyı açmıştı.
Tanıdık bir boğucu his çarpmıştı yüzüne eve adımını atar atmaz büyük olanın. Dün, bu evde nefes alamamasını gayet iyi hatırlıyordu. Geceyi uykusuz geçirdiğini, nefes alabilmek için uzunca bir süre balkonda kalışını oldukça net hatırlıyordu. Bu ev, boğuyordu Yoongi'yi enkaz haline getirdiği o evden sonra buraya sığamıyordu. Fakat zorluyordu kendini, ayak uydurmaya gayret ediyordu bu haliyle bile. İnsan, sınırları zorlayan bir varlıktı. Kimi zaman hatta çoğu zaman bunu amaç ve çıkarları için yapardı. Fakat uyum sağlayamayacağı, alıştığı şeylerin dışında olan olay veyahut durumlarla karşı karşıya geldiğinde sınırları zorlamak delilikten başka hiçbir şey değildi. Çünkü insan, pili bitebilen bir oyuncağa benziyordu tek fark yeni bir pil yoktu. Yine insan, son an geldiğinde patlayabilecek bir bombaya da benzerdi aynı zamanda. Bazen sınırları zorlamak uygun olmazdı. Ve insan bunu yaptığında kendi sonunu getirebilirdi. Yoongi zorluyordu, yapamayacağı şeyleri yapmaya çalışıyor asla alışmadığı konularda çabalıyordu. Sonu kötü bitecekti, pili bitecek hatta belki patlayacaktı. Bilmiyordu.
Zihnindeki düşünceler ayak bileklerine pranga olmuştu adımları öyle ağır ve yorgundu. Koridoru aşmak imkansız gibi gelmişti ama yine de sessiz, küçük salonda bulmuştu kendini. Sonra genci görmüştü girişin tam karşısına denk gelen kanepenin altında oturuyordu, sırtı o kanepeye dayalıydı ve dizlerini kendisine çekmişti. Bakışları bir hayli donuktu, nefes alıp vermek ve ara ara kirpiklerini oynatmak dışında herhangi bir hareket göstermiyordu Jungkook. Geçip yanına oturmuştu Yoongi. Bacaklarını genç gibi kendisine çekmemiş uzatmıştı ve o da Jungkook gibi sessizce karşıdaki duvarı izlemeye başlamıştı sadece. Yorgundu, tek kelime etmeden günlerce böyle kalabilirdi. Jungkook, galiba o da yorgundu içinde bir şeyler acıyordu anlam veremediği bir şeyler ve yaşadıklarını düşünüyordu sessizce. Ve galiba o da düşünmekten ötürü günlerini böyle sessizce geçirebilirdi.
Düşündüğü şeyler kendisi için küçük hatırlatmalardı bir nevi, gözden geçirmekte denilebilirdi. Ailesini kaybetmişti, tabi ilk önce kardeşi dediği Taehyung'u ve abisi Namjoon'u. Yirmi yıllık hayatı boyunca her anında yanında olan insanları kaybetmişti, kendi kararları sonucu. Ardından yine kendi kararlarından ötürü Yoongi işini kaybetmişti. Aşkın her zaman yanlış veya doğru olduğunu gözetmeden en iyi yol olduğuna inanırdı Jungkook. Ne olursa olsun her zaman aşkı seçen taraftaydı. Bu yüzden sayısız fedakarlık yapmıştı aşkı, Yoongi için. Hiçbir zaman doğruyu ya da yanlışı düşünmemişti. İlk kez şimdi düşünüyordu, Yoongi mesleğini kaybetmişti ve Jungkook gerçekten aşkın doğru bir yol olup olmadığını düşünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal
RandomKim Namjoon çok sevmişti, Min Yoongi'de sevmişti. Kim Namjoon çok değer vermişti, Min Yoongi'de değer vermişti. Kim Namjoon çok sadık kalmıştı, Min Yoongi birazcık sadık kalmıştı. Kim Namjoon hiç aldatmamıştı, Min Yoongi'yse çok aldatmıştı... Namg...