32- Çok mutlu başlangıçların sonu çok mutsuz biter

1.4K 146 267
                                    

"Yemeğini ye Yoongi."

Elindeki çatalı bırakmıştı, eliyle yüzünü sıvazlarken daha önce hiç bu kadar rahatsız hissetmediğini biliyordu. Daha önce hiç kimse baskı uygulamamıştı Yoongi'ye, tehdit edilmemişti hiçbir zaman en korktuğu şey ile. Ama şimdi 20 yaşındaki bir genç üzerinde baskı kuruyor ve istediğini yaptırıyordu ve bu da Yoongi'yi rahatsız ediyordu, şu an oldukça rahatsızdı.

Jungkook'un yanındayken huzurlu hissettiği anlar gibi değildi şimdi. Korktuğu şey başına gelmişti, bir gün kendisi için sorun olacağını düşündüğü genç işte şimdi sorun olmuştu. Tek bir sözüyle elini kolunu bağlamıştı büyüğün.

"Jungkook-"

"Sana yemeğini yemeni söyledim." Sesi öncekinden bir tık daha sert çıkmıştı.

Yoongi'yi daha yarım saat önce deli gibi korkuttuğu yetmiyormuş gibi daha da korkutuyordu. Yüzünün aldığı ifade, bakışları, konuşması herşeyi tamamen değişmişti. Yoongi'nin korktuğu o psikopat adam vardı şu an karşısında.

"İstemiyorum!" Tabağını masada, ses çıkaracak bir şekilde ittiğinde öne ve bağırdığında yüksek bir tonda Jungkook'un siyah gözleri daha da koyulaştı.

"Yemek yemek istemiyorum! Bana emir vermeyi beni korkutmayı kes artık korkunç bir canavara benziyorsun!"

Aniden gelen bir cesaretle söylenen sözlerdi bunlar, nitekim elleri bile titrerken bunları söyleyemezdi Yoongi. Deli gibi korktuğu için uzun bir süredir sessizce oturuyordu zaten.

Gözleri kesiştiğinde Jungkook'la, henüz ayağa kalkmıştı genç. Gözleri öyle koyulaşmıştı ki sanki siyah dumanlar salıyordu her bir tarafa. Jungkook şu an korkutucuydu, çok korkutucu.

"Demek korkunç bir canavara benziyorum?" Parmakları Yoongi'nin belinde ve saçlarında yer almıştı. Her iki taraftan sıkıca tutulmuştu Yoongi, arka saçlarının diplerinin acısını hissettiğinde gözlerini kısmıştı.

"Korkarım ki bundan sonra sadece bu yönümü göreceksin sevgilim." Sesi sanki bakışlarıyla yarışıyordu.

Sesinin mi yoksa bakışlarının mı daha korkutucu olduğunu çözemiyordu büyük olan.

"Hayır..." Saç dipleri acıyordu. Çekmek istiyordu Jungkook'un elini ama gençle güçleri eşit değildi.

"Korkuyorum, Jungkook korkuyorum." Söyleyebileceği tek şey buydu belki de.

Ne hissediyorsa onu söylemişti, korkuyordu hemde deli gibi. Daha önce hiç hissetmediği kadar endişe ve tedirginlik hissediyordu. Çıkılmıştı artık o pembe dünyadan. Jungkook'un nazik davranışları yoktu artık. Daha düne kadar vücudunda büyük bir dikkatle, naiflikle gezinen o parmaklar şimdi saç diplerindeydi. Koparmak istercesine çekiyordu saçlarını ve Yoongi huzur bulduğu adamın ellerinden acı çekmeyi yadırgıyordu.

Onu, genci bu hale getirenin kendisi olduğunu düşündükçe de deliriyordu. 'Vazgeçmeliydim' diyordu içinden. Vaktinde vazgeçmeliydi yahutta hiç başlamamalıydı. Öpmemeliydi hiç Jungkook'u.

Olmazdı böyle öpmeseydi, olmazdı böyle vaktinde vazgeçseydi. Fakat hep fazlasını istemişti Yoongi. Nefsi, aç bir kurt gibi hep fazlasını arzu istemişti. Ademoğlu değil miydi? Fazlasına açtı her zaman insan. Elindekilerle yetinmezdi, elindekini de bırakmak istemezdi. Yasak şeyler ilgisini çekerdi insanın. Çünkü insandı, başlangıçtan beri böyleydi bu, yasak şeyler ilgi çekici ve vazgeçilmezdi insan için. Bu yüzden değil miydi zaten en büyük yenilgiler, nice pişmanlıklar.

'Asla pişmanlık duymayacağım tek hatamsın' dediği gençle şu an birlikte olduğu için pişmandı. Onu öptüğü için, onunla sayısız kez bedenini birleştirdiği için.

Betrayal Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin