''Yeni Kral Henry geldiler.'' dedi, hizmetçi tedirgin görünerek. Öyle görünüyordu ki, Henry öfkesini dışa vurmaktan hiç rahatsız olmamıştı. Öfkesi Samira'ya karşı olsa bile, başkalarına da bu öfkeyi tattırmaktan geri durmamıştı. Samira, hizmetçinin bu derece tedirgin olmasından huzursuz olmuştu. Yolunda gitmeyen bir şeylerin olabileceğinden şüpheleniyordu. Diğer yandan, Henry'nin onu öpmesinden bu yana hiç karşılaşmamışlardı. Onu göreceği için elinin ayağına dolaşmasından korkuyordu.
''İçeri alın.'' dedi, kendinden emin görünemeyerek. Üstüne başına çeki düzen verdi. Hizmetçi kapıdan çıktığı gibi Henry'nin kapıda görünmesi bir olmuştu. Yüz hatları iyice gerilmiş, burnundan soluyor gibiydi. Arkaya doğru seslenerek ''Kapıdan uzaklaşın.'' diye emir verdi. Hizmetçiler bir süre kararsız kalsa da Henry'nin bir daha bağırmalarına tanıklık etmemek için kapıdan uzaklaştılar.
Henry, gözlerini yerden yavaşça kaldırarak genç kızın gözlerine baktı doğruca. Samira, ne yapacağını bilemeyerek duruyordu ki onunla göz göze gelince başka yöne doğru bakmaya başladı. Tek umudu Henry'nin odasından erken ayrılmasıydı. Ellerini birbirine kenetleyerek beklemeye koyuldu. İlk adımı genç adamdan bekliyordu. Oysa genç adama bıraksalar, tüm gün burada kalıp onun yüzünü seyredebilirdi, hiç kuşkusuz. Buraya gelirken genç kıza bağırıp çağıracağını düşünmüştü pek çok kez. Ama şimdi, Samira'yı görünce ondan nefret etmenin mümkün olmayacağını anlamıştı. Onu azarlamaya nereden başlayacağını bilemiyordu. Belki de yine tüm sözlerini yutup kendine saklayacaktı. Gözlerine bakmayı kesti. Bir yerden başlamalıydı artık.
''Benden bu kadar çok mu nefret ediyorsun, gerçekten? Bana bir daha yalan söylemeyecektin hani? Benden kaçmayacaktın...''
''Senden nefret etmiyorum.'' dedi, Samira birden. ''Senden nefret etmiyorum ama seni sevmiyorum da.'' Ardından düşünüp ekledi. ''Geçmiş geçmişte kaldı. Seni seven birine sahipsin. Hiç olmazsa karşılıklı sevebildiğin birine sahipsin.''
''Karşılıklı sevebildiğim kim var?'' Henry, uzaklara dalarken sordu.
''Olivia.'' Genç kız sesinin çatlamasına engel olamadı. Henry'nin karşısında bu kadar aciz durmasına dayanamıyordu. Ona bir kez olsun sarılmak isterdi ama buna cesareti yoktu.
''Olivia mı? Onu tanıyorsun değil mi? Benden daha iyi tanıdığına eminim. Nasıl biri olduğunu anlat bana. Senden duymak istiyorum.''
''Olivia.. aslında benim de pek tanıdığım söylenemez. '' diye doğruyu söyledi Samira. ''Sadece seni gerçekten çok sevdiğini biliyorum.''
Henry'nin dudakları yukarı doğru kıvrıldı. ''Birine iyilik yapmak isterken diğerinin hayatını hiçe sayıyorsun. Geri kalan hayatım senin için bu kadar değersiz miydi?''
''Ne? Hayır ben..'' diye söze başlasa da devamını getiremedi. Henry'nin hayatıyla kesinlikle ilgilenmiyordu ve bunu neden sorduğunu da anlamlandıramamıştı. ''Birine iyilik yapmak isterken diğerinin hayatını hiçe sayıyorsun.'' derken ne demek istemişti diye düşünmekten kendini alamadı.
''Benden neden bu kadar nefret ettin, Samira. Seni sevdim diye mi?''
''Ne demek istediğini anlamıyorum.'' Samira'nın içine bir korku düşmüştü. Genç adam öne doğru bir adım atarken sordu. ''Olivia gibi biriyle evlenmeme neden karşı çıkmadın? Onun bana geçmişte yaptıklarından haberdarken, neden engel olmadın bana?''
''Cevap bekliyorum.''
Samira'nın içindeki huzursuzluk yavaş yavaş ortaya çıkmıştı. Demek Henry bu sebepten ötürü buradaydı. Her şeyi öğrenmişti. Ona karşı hep adaletsiz davranmıştı. Yalanlarıyla hayatını mahvetmek istememişti. Ancak kendisi dışında başkasını düşündüğünü de söyleyemezdi. İki yalan da Henry'nin kendisini bir daha sevmesini engellemek içindi. Bir kez daha yanılmıştı. Eğer kalp bir kere sevdiyse ne yapar ne eder yine de aynı kişiyi sevmeye devam ederdi. Bunu değiştirmeye gücü yetmezdi, şu anki duruma göre de yetmediğini söylemek yanlış olmazdı. Ne yaparsa yapsın ondan kendisini uzaklaştıramamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Historical FictionSaraya tutsak edilmişken sarayın karizmatik prensiyle tanıştıktan sonra Samira'nın duygularında değişiklikler olmaya başlar. Ülkesine geri dönebilmesi için bu duygularından vazgeçmesi gerekmektedir. Prens Andy, sürekli onun kafasını karıştırırken da...