Bölüm 17

1.6K 62 3
                                    

''Henry...'' Rüyasında sayıklıyordu. Birkaç gündür aynı rüyayı görüyordu. Daha doğrusu onun için bu görüntüler birer kabustan ibaretti. Son yaşananları sürekli zihninde canlandırıyordu ve bundan dolayı da düşünceleri rüyasında yer edinmeye başlamıştı. 

Üzerinde bir elin gezindiğini hissedince korkuyla uyandı. Karşısında annesini görünce gözlerini kocaman açarak elleriyle de hemen ağzını kapattı. Çünkü biliyordu, yine Henry dediğinden emindi. Annesi onun neden ağzını kapattığını anlayamamış gibi bakınca gözlerini ondan kaçırdı.

''Birkaç gündür iyi değilsin. Biliyorum Henry'nin ailesi de seni çok sıkıştırıyor fakat bu böyle yürümez. Onlara yapmamalarını söylesem de babanın hastalığını fırsat bilip beni dinlemiyorlar.''

Kraliçe'nin bakışlarına yorgunluk hakimdi. Kızının ellerini avuçlarının arasına aldı. Sesi şefkat doluydu.

''Ama merak etme. Bir yolunu bulup seni bu durumdan kurtaracağım.''

Samira o an annesi yerine Prens Andy'i görür gibi oldu. Başını sağa sola sallayıp bu ilüzyondan kurtulmak istedi. Sonra da annesinden uzaklaşarak sordu. Emin olması gereken bir konu vardı.

''Odaya girdiğinde hiçbir şey duymadın mı?''

Kraliçe yine şaşkınlık geçiriyordu. 

''Duymadım.'' diye yanıtladı onu. Kızının biraz tuhaf davrandığını düşündü. Samira cevap vermeyince aklına gelen ilk soruyu sordu.

''Henry'i mi düşünüyorsun?'' 

Samira gözlerini annesininkilerle buluşturdu. Ona hayır dedi kısaca. Saat sabahın altısıydı. Kraliçe kızını yalnız bırakmak isteyince Samira onu durdurdu.

''Aslında başkasını düşünüyorum. Ancak o...''

Kraliçe kaşlarını çatıp kızına baktı. ''Saraydaki söylentilerin asılsız olduğunu sanmıştım. Nasıl bize düşman olan birini sevebilirsin?'' 

Kraliçe sesine yansıtmasa da, genç kız onun kendisine sitem ettiğini çok iyi biliyordu. 

'Anne, o tıpkı senin gibi! Bazen sana bakarken onu görüyorum. O kesinlikle düşman değil anne lütfen inan bana.''

Kraliçe'nin sinirleri bozuldu. ''Beni düşmanımıza mı benzetiyorsun? O adam kesinlikle düşmanımız. Bir daha bana ondan söz açayım deme sakın!'' 

Genç kız annesi tarafından da reddedildiğinde tüm umutları suya düşmüştü. Prens Andy'i kesinlikle annesine benzetiyordu. Bu bir hakaret değildi. Ellerindeki sıcaklığı hissetmeyi özlediğini anımsadı. Tıpkı annesinin elleri gibi olan elleri...

----

 Henry sabah büyük bir baş ağrısıyla uyandı. Başının sol kısmı bazen inanılmaz derecede ağrı yapıyordu. Bugün de öyle olmuştu. İlk günlerdeki gibi bir baş ağrısı olmasa da dayanılması güçtü. Zorlukla yatağından kalktı. Günlerdir ona bir şeyleri hatırlatmaya çalışan insanlardan sıkılmıştı. Eskiden olan bitenleri hatırlamak istemiyordu. Nedeninden kendisi de emin değildi. Ancak iç sesi ona hatırlamaması gerektiğini söylüyordu. Belki de en doğrusu buydu. 

Üzerini giyindikten sonra odasından çıkmaya karar verdi. Odadan çıkar çıkmaz yine o kızı görmüştü. Günlerdir ona bazı şeyleri hatırlatmakta ısrar ediyordu. Bu yüzden ondan nefret etmeye başlamıştı. Odasının kapısını açtığı gibi içeri girip kapattı. Bu kabusun bitmesini istiyordu. Sürekli kendilerini onun annesi ve babası olarak tanıtan kişilerin de yalan söylediğine inanıyordu. Kapının ardındaki kız bağırıyordu.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin