Bölüm 1

7.4K 220 6
                                    

Merhabaa! Geri döndüm.Öncelikle bu kurgunun nasıl devam edeceğini bilmiyordum  bugün biraz düşündüm ve kendimi hikayenin içinde buldum.Umarım beğenirsiniz! Fikirlerinizi bekliyor olacağım çekinmeden yazın! :)) İyi okumalar ♥ 

Rüyadan uyandığında gördüklerinin hayal olmadığını anlamıştı.Kraliyet ailesinden gelen Samira, yüzyıllardır süren bir savaşın tam ortasındaydı.Endymion Krallığı'nın öfkesi,onu bu lüks odaya kapatmaya yetmişti.Henüz daha birkaç hafta önce kaçırılmış olmasına rağmen ailesini özlüyordu.Tek isteği bu savaşın artık sona ermesiydi.Hem daha Endymion Krallığı'nın veziri olan Prens Andy ile tanışmamıştı.Annesinin verdiği kolyeyi anımsayarak elini boynuna götürdü.Kolyeyi sımsıkı kavradığında burada daha ne kadar tutsak edilebileceğini düşündü.Elini boynundan çektiğinde kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı.Hizmetlilerden biri yemeği getirmişti.Masaya bıraktığı gümüş tepsiden çıkan ses odada yankılandı.''Beni neden burada tutuyorsunuz?'' Birden gelen bu soru,hizmetliyi şaşırtsa da verdiği cevap kesindi.''Yarın neden olacağını anlayacaksın küçük kız.'' Samira o kadar da küçük değildi.Belli ki bu söz aşağılanmak için söylenmişti.Kapı tekrar  kapandığında istemsizce ayağa kalkarak kapıyı sonuna kadar açtı.Ne olursa olsun,diye geçirdi içinden.Onu bulacağım.

Görevlinin kapıyı kilitlemediğine daha önce hiç şahit olmamıştı.Belki de kendisiyle uğraştığı için kilitlemeyi aklına getirecek vakti bulamamıştı.Her neyse,diyerek tüm bu olanları kafasından uzaklaştırdı.Aslında nereye gideceğini tam olarak bilmiyordu.Bu şekilde gezinmek de pek güvenli bir şey değildi.Her an muhafızlara yakalanma olasılığı vardı.Muhafızlar demişken,metal sesler gelmeye başladığında kendisine teşekkürlerini sunarak daha fazla ortalıkta görünmenin iyi olmayacağına kanaat getirdi ve yakınlarında bulunan büyük bir kutunun içine girerek nefes bile almamaya gayret etti.Kutunun içinde ipekten yapılmış bir elbise gördü.Şimdi o elbisenin tam üzerindeydi ve ipek elbise de gayet güzel kırışmaya başlamıştı.Kimin kırıştırdığını nereden bilecekler ki? Odadan çıktığımın farkında bile değilerdir diye düşünürken birden seslerin kesildiğini duymuştu.Tabi ki bu durum iyi değildi çünkü kutu birden havaya kalkmıştı.O an ki duyduğu sesle gülme isteğini bastırmak zorunda kaldı,yakalanması an meselesiydi.

''Bu ne ağır bir ipek! Yanlışlıkla Çin'den elbise yerine  hayvan falan mı ithal ettiniz?''

''Belki de bu kadar ağır olması parasıyla doğru orantılıdır,he?''  diye mırıldandı diğeri.

''Her neyse..'' homurdanarak kutuyu taşıması için diğer adamlarını çağırdı

Kutu sarsılarak birkaç kişinin taşımasıyla yola koyulmuştu.Eğer bu adamlar onun bu kutunun içine saklandığını öğrenirlerse işi bitmişti.Hemen sonra aklına başka bir fikir geldi.Gerçekten,önce ipekten yapılmış bu pahalı elbiseyi kırıştırdığım için üzerime kükrerler.Sonra da kellemi alırlar.Hadi her şeyi geçtim.Beni nereye götürüyorlar? 

O kadar çok sarsılmıştı ki sanki dünyadaki en ağır insan oymuş gibi onu bu kadar zor taşımalarına hayret etmişti.Kusmamak için elinden geleni yapmalıydı.Yoksa bu sefer gerçekten ölürdü.Zemine atıldığında daha fazla dayanamayacağını anlamıştı.Ama son kez gayret etmek zorunda olduğunun da farkındaydı.

''Kutuyu şimdi açmamızı mı istersiniz yoksa bizzat siz mi açıp bakacaksınız?'' Muhafız bir yandan alnındaki terleri silmeye çalışarak diğer yandan da resmiyetini korumaya özen gösteriyordu.

''Hayır,kalsın.Gidebilirsiniz.'' Prens Andy yüzünü doğruca kutuya sabitlemişti.

Baş muhafız arkasını döndüğü an derin derin soluk alarak kapıyı açtı ve askerleriyle birlikte odadan çıkarak bu sefer derin derin soluk verdi.Evet,şimdi de bol köpüklü bir banyo yapması gerekiyordu.

Prens Andy'nin odası Samira'nın odası gibi oldukça geniş ve ferahtı.Yatağı tek kişi olmasına rağmen iki kişilikti ve bu garipti.Tek kişilik yatak bile yeter de artardı.Ama vezir olması, ona bu ayrıcalığı tanıyordu.

Samira keşke kutuyu o kadar kapatmasaydım diye düşünürken terlemeye başlamıştı çünkü midesi o kadar sarsıntıdan sonra  gerçekten çok bozuktu.Kimin odasında olduğunu bile bilmiyordu.Belki de saraydaki diğer soylulardandır,diye fikir yürüttü.İşin aslı,bunu kendisini avutmak için söylüyordu.Odaya büyük bir sessizlik hakimdi.Kapı sesi duymamıştı ama eğer burası bir soylunun odasıysa,banyosuna girip biraz nefes almak istiyordu.Kutuyu yavaşça hareket ettirerek göz ucuyla baktı.Baktığı an iki çift gözle karşılaştı.Çığlık atarak kafasını aşağıya geri indirdiğinde iki çift göz ona bakmaya devam ediyordu.Aptal gülümsemesini yüzüne yerleştirerek tekrar kafasını kaldırdı.Bu sefer o gözlerin sahibinin  soylu bir kesime ait olduğunu anlamıştı.Ani hareketle kalkarak kaçmaya çalıştığı sırada kolundan tutularak geri çevrildi.

''Sen de kimsin?''

''Ben..Samira! Çok memnun oldum fakat şimdi gitmem gerek,görüşürüz!'' Bozuntuya vermemesi gerekiyordu çünkü o bir kaçıktı artık.Diğer yönden baktığımızda da kaçık demek yanlış değildi.Kapıya doğru ilerlediğinde birden arkasını döndü ve yine o aptal gülümsemesiyle,

''Banyonuz varsa acaba nerede?'' dedi kafasını kaşıyarak.Prens Andy,tek bir işaretle ona banyonun yerini gösterdi.Çünkü bu tuhaf kızdan etkilenmişti.O banyodan çıkana kadar kafasına takılan  bazı soruları çözmesi gerekiyordu.

Samira'nın biraz daha bu odada kalmasını istiyordu.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin