Henry, kararını vermişti o gün. Kalbiyle yaptığı çatışmalar sonucu sevmediği biriyle Kral olmak pahasına bile olsa evlenmeyecekti, evlenemezdi. Eskisi gibi hissetmeye başlamıştı. Kalbinin ait olduğu yeri biliyordu artık.
Prens Andy ve Samira'yı gözetlemeyi bıraktığında Olivia ile konuşmaya karar vermişti. Bunun için öncelikle odasının nerede olduğunu birilerine sorması gerekiyordu. Genelde bahçede görüşürlerdi. Saray muhafızlarından birkaçına seslenerek beklemelerini söyledi. Muhafızlar taşıdıkları kutuyu yere bıraktılar ve Henry'nin önünde saygıyla eğildiler. Öndeki muhafız konuştu.
''Bir sorun mu var efendim?'' Henry henüz resmi olarak Kral olmadığı için ona hala 'efendi' diye hitap ediyorlardı.
Henry, göz ucuyla yerdeki kutuya baktı. ''Kutuda ne var?''
''Yeni Kraliçe için özel olarak getittirilen elbiseyi taşıyorduk. Bir hata mı işledik yoksa?'' Muhafız zorlukla kafasını kaldırıp Henry'e bakma cesareti gösterdi. Korkusu gözlerine yansıyordu.
''Hayır, yaptığınız şey doğru ancak artık buna gerek kalmadı. Elbiseyi aldığınız yere geri götürün.''
''Ama Yeni Kraliçe elbiseyi bugün alacağından haberdar, efendim. Nasıl yaparız?''
''Size götürün diyorum!'' Yeşil gözlerinden ateşler saçarak bakıyordu. Muhafız 'anladım' der gibi başını eğdi ve diğer muhafızlara işaret verdi. Bir an önce buradan topuklamak istiyordu anlaşılan.
''Bekleyin biraz.'' dedi, daha demin konuştuğu muhafıza dönerek. ''Yeni Kraliçe'nin odasının nerede olduğunu biliyor musunuz?''
Muhafız doğrulmadan, parmağını kaldırarak koridorun sonunu gösterdi. ''Koridorun sonunda, 89 numaralı kapı. Hemen göreceksinizdir.''
Henry başıyla onaylayıp teşekkür etti. Evet, çabuk parlayan ama aynı zamanda çabuk sönen biriydi o. Muhafız beklemediği bu hareketle şaşırmış iken diğer muhafızların onu uyarması ile toparlanması bir oldu. Kutuyu kaldırıp diğerlerine yardım etti.
Koridorun sonuna geldiğinde soluklanmayı ihmal etmedi. Heyecanlandığını iliklerine kadar hissedebiliyordu. Ani çıkışları olsa da insanları kırmaktan hoşlanmıyordu. Ama eğer hala bu huyuna devam ederse bir ömür mutsuz olacaktı. Bunu hesaba katarak derin bir nefes aldı ve hizmetçilere geldiğin haber vermelerini bildirdi. Hizmetçiler, içeriden 'gelsin' emrini aldıklarında tereddüt etmeden kapıyı sonuna kadar açtılar. Birazdan içerdeki kavgaya kulak misafiri olacaklarını bilmeden...
Olivia, yüzüne gülümsemesini yerleştirmiş bir şekilde adeta gözlerinden ışıklar saçarak sevdiği adama bakıyordu. Az sonra olacaklardan habersiz, mutluluğunu sürdürmeye devam ediyordu.
''Beni neden görmeye geldiğini sorabilir miyim? Biraz dağınık..'' dedi göz ucuyla yerdeki denediği yeni kıyafetlere baktı. ''olabilir.'' Suç üstü yakalanmış gibi gülümsedi.
''Önemi yok.'' diye boşverdi Henry. Şu an önemli olan konu artık Olivia'nın Kraliçe olamayacağıydı. O da kıyafetlere şöyle bir baktığında bunların Kraliçe elbiseleri olduğunun farkına vardı. Demek ki Olivia, provalara çoktan başlamıştı.
''Öyleyse neden geldin?'' Olivia gözlerini Henry'nin üzerinde sabitledi.
Henry, içinden kendini motive etmekle uğraşıyordu. Söylemeliydi artık. Bir kez olsun kendi mutluluğunu düşünmeliydi. Söyleyemezse bir ömür boyu mutsuz olmayı göze almış demek olacaktı. Sesini temizledi. Yavaş adımlarla Olivia'ya doğru yaklaştı.
''Beni seviyor musun?'' Gözlerini genç kızın kahverengi gözlerine dikti. Olivia bu sorunun nereden çıktığına anlam verememişti. ''Tabiki!'' diye cevapladı. ''Yoksa seni sevmediğimi düşündürecek bir şey mi yaptım?'' Yeşil gözlere korkuyla baktı. Acaba Samira ona geçmişi hakkında bazı şeyler mi söylemişti? Şüphesi giderek artarken Henry acıyla gülümseyerek başını yana eğdi. ''Peki ben seni seviyor muyum? Hiç düşündün mü bunu?''
''Şaka yapıyorsun, değil mi? Bu soruları neden soruyorsun bilmiyorum ama lütfen bana şaka yaptığını söyle.'' Olivia dehşet içinde ona bakarken genç adamın yaptığı tek şey sessizce onu izlemekti. İçinden keşke öyle olsa diye geçiriyordu. Keşke seni sevebilseydim. Ama kalp, efendisini dinlemiyor. Efendisi onu dinlemek zorunda.
''Seni sevmeyi denedim ama olmadı. Bunun için üzgünüm.''
Henry, dışarıya yansıtmasa da gözlerinden üzgün olduğu anlaşılıyordu. İçten içe Olivia'ya karşı üzüntü duyuyordu.
''Bana buraya bittiğini söylemek için geldiğini öyleme sakın.''
''Tam da onun için geldim buraya. Hayallerini yıktıysam eğer özür dilerim. Prova yapıyor gibi duruyordun.'' Yerdeki kıyafetleri işaret etti.
Genç kız tam olarak nasıl bir tepki verebileceğini bilmiyordu. Öylece Henry'e bakıyordu. Uzun zamandan sonra mutlu olmasına günler kalmıştı ki tüm kurduğu hayalleriyle beraber hepsi yok olmuştu.
''Samira mı söyledi sana?'' Gözleri dolu dolu konuştu. ''O mu anlattı eskiden sana neler yaptığımı? Beni bu yüzden mi terkediyorsun? Geçmişi unutmuş olsan da, kalbindekileri neden söküp atamıyorsun anlamıyorum. Ben... geçmişte her ne hata yaptıysam senden özür diliyorum, binlerce kez. Ama diğer her şeyi unuttuğun gibi onları da unutamaz mısın?''
Genç adam kaşlarını çattı. Bu anlatılanların Samira ile ne ilgisi olabilirdi? Üstelik karşısındaki kadın ondan bir şeyler gizliyordu. Geçmişte ne yapmıştı da kendisinden özür dileyip bütün bu olanları unutmasını istiyordu?
''Samira mı? Bunun Samira ile ne alakası var?''
Olivia gerilerken sordu. ''Samira anlatmadı mı?'' Gözleri büyümüştü. Eğer ağzından kaçırmamış olsaydı şimdi geçmişte yaptıkları bir daha gün yüzüne çıkmamış olacaktı. Bir paranoyak gibi her olumsuz durumda Samira'dan şühpelenmesi akıl karı değildi. Hem bu durum lehinden çok aleyhine işliyordu.
''Neyi anlatmadı? Çabuk konuş!'' Genç adamın sabrı gittikçe taşarken Olivia korkudan ne yapacağını bilemedi. Kendi odasında kapana kıstırılmıştı. Anlatmak zorundaydı. Soğuk terler dökerek anlatmaya başladı.
''Samira, geçmişte size yaptığım fenalıklardan haberdardı. Ama ben, olanlardan sonra çok değişmiştim. Geçmişi unutmanız benim için bir fırsat haline gelmişti. Sizi çok seviyordum ve ondan bir iyilik istedim.'' Biraz soluklanarak gözlerini genç adamdan kaçırdı. ''Size asla bir zararım dokunmayacaktı. Yalnızca geçmişi hatırlatmamasını isteyerek sizinle evlenmeme müsade etmesini istedim. Başta kabul etmese de gerçekten değiştiğime inanarak sizinle evlenmeme karşı çıkmamaya karar verdi.''
Henry, hiddetle bağırdı. ''Ne yani bana geçmişimde zarar veren biriyle evlenmeme müsade mi etti?! Göz göre göre hayatımı mı mahvedecekti?!''
Olivia ağlayarak genç adamın önünde eğildi. ''Sizi gerçekten çok seviyorum ve değiştiğime inanmalısınız. Samira'nın amacı sizin kötülüğünüz değildi. Ondan ilk defa bir ricada bulundum ve bu ricayı yerine getirdi. Eğer suçlayacaksanız beni suçlayın. Kesinlikle onun bir suçu yok. Vereceğiniz her türlü cezaya razıyım. ''
Henry elini yumruk yaptı ve öfkeyle duvarı yumrukladı. O kadar şiddetli vurmuştu ki acıyla haykırdı. Bu haykırışta daha çok içinde tutmakta olduğu öfkesi yatıyordu. Genç kız, başını kaldırıp Henry'e baktığında elinin kıpkırmızı olduğunu fark etti. Hemen toparlanarak genç adamın yanına gelmişti ki beklenmedik bir anda itilerek yere düştü.
''Buraya gelmeden önce kalbinin kırılmaması için sarfedeceğim sözleri özenle seçmeye uğraşıyordum ama buna değmezmişsin. Ne hakla hafızamı yitirmemden faydalanıp da benimle evlenmeye cüret edersin! Ne hakla?!''
Olivia yüzünü yerden kaldırmadan ağlayarak fısıltı halinde konuştu. ''Lütfen gidin.'' Genç adamın yüzüne bakamıyordu. Onu yeterince yerin dibine sokmuştu zaten . Daha fazlasına katlanamayacaktı. Ne sanmıştı ki? Geçmişten kaçıp mutlu olabileceğini mi? Yanılmıştı. Henry'nin sesini duyunca ürperdi.
''Bu iş burada bitmedi. Mutlaka cezanı ödeyeceksin. Samira ile ayrı görüşeceğim.''
Kapının sert kapanışının ardından yerden kalktı ve bacaklarını kendine çekerek ağlamaya başladı. Başından beri böyle bir işe kalkışmamalıydı. Kendisi cezalandırılacağı yetmezmiş gibi genç adamın bir zamanlar sevdiği kadını cezalandıracak olması işlerin daha da sarpa sarmasına yol açacaktı. Gerçekten de, sevdiği adamın hayatını mahvetmekte üstüne olmadığını düşündü. Keşke hala onu sevmeye devam etmeseydi. Kalbine dur diyebilseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Historical FictionSaraya tutsak edilmişken sarayın karizmatik prensiyle tanıştıktan sonra Samira'nın duygularında değişiklikler olmaya başlar. Ülkesine geri dönebilmesi için bu duygularından vazgeçmesi gerekmektedir. Prens Andy, sürekli onun kafasını karıştırırken da...