Samira ağacın arkasında duyduklarıyla şoka uğramışken hemen yanındaki Henry'nin de ondan aşağı kalır yanı yoktu. Her ikisi de şaşkındı. Böyle bir şey nasıl olabilirdi?
Samira bir adım geriledi, yüzünü Henry'e göstermekten kaçınıyordu. Eliyle ağzını kapatmış, gözyaşlarının sessizce akmasına izin veriyordu. Gerçekten, yaşayan bir annesi ve babası yoktu. O doğduğu günden beri farklı ailede yetişmiş, olması gereken yerden uzak kalmıştı.
Henry ise genç kızı uyarmasına rağmen kendisini dinlemediği için Samira'ya içten içe kızıyordu. Ama düşüncelerinin bir kenarında hep 'Acaba böylesi daha mı iyi oldu?' diye kendini sorgularken buluyordu.
Samira o sırada küçücük bir hıçkırık kaçırdı dudaklarının arasından. Prens Andy duyduğu sesle irkilerek sesin geldiği yönü kontrol etmek üzere ayağa kalktı. Yüzündeki ifade ciddileşmişti. Babasına baktı.
"Kimsenin bilmemesi gerekiyor. Öyleyse," dedi babasının kılıcını kınısından çekerken. "Bununla ben ilgileneceğim."
Temkinli adımlarla ve bir o kadar da sessiz davranarak gövdesini ağaca gizledi. Henry'nin omzuna başını koymuş Samira'yı görünce kılıcını neredeyse elinden düşürüyordu. Tam da genç kızdan beklenen bir hareketti bu. Bir gün her şeyi öğrenmesi kaçınılmaz olacaktı elbette. Fakat yine de gereğinden erken öğrenmişti bu sırrı. Dudaklarını oynatmıştı ki Henry, genç kıza sezdirmeden Prens Andy'e sessiz olmasını işaret etti. Gözleri tehdit doluydu. Bu gerçeği genç kızdan saklamak istemesinin sebebi onun daha da üzülmesini mi sağlamaktı? Samira'nın belki de gerçeği hiçbir zaman öğrenmesi mümkün olmayacaktı ve bu, gerçekten bu zamana dek yapılabilecek haksızlıkların en bencili olurdu.
Prens Andy yerinde kalmayı sürdürdü. Bu sırrı genç kıza bile söylememek istememesinin sebebi babasıydı. Ama şimdi düşününce asıl neden genç kızın yıkımını ertelemekti. Ne kadar geç, o kadar iyi.
Prens Andy orada dikilip kalmışken Samira başını Henry'nin omzundan kaldırdı. Gözyaşları dinmişti. "Senden bir yaş büyüğüm o zaman." Gülümsedi.
"Ağlarken bunun hesabını mı yapıyordun sen?" dedi Henry, hafif inanmamışlıkla birlikte gülümserken. Samira'yı kollarının arasına bir kez daha alırken. "Yine de... Hesabını yaptığım tek şey bu değildi." Henry sarılmayı bırakıp genç kızı dikkatle süzdü. "Gerçek bir annem ya da babam olmadıklarına göre bu sarayda normal biri gibi yaşamak istiyorum. Prenses ünvanını ardımda bırakarak yaşamak istiyorum."
Prens Andy şaşkınlıkla onları izlerken elindeki kılıcı düşürmüştü. Toprağa saplanan kılıç sesini duyan Samira irkilerek arkasını döndü. Görünürde kimse yoktu. Merakına yenik düşüp kılıcın sahibini görme isteğiyle ağaca doğru ilerlerken Henry onu kolundan çekti. "Sadece bakacağım Henry." Samira genç adamın kolundan kurtuldu. Ağacın diğer tarafına geçtiğinde Prens Andy'nin de kendisine bakmakta olduğunu gördü. Nefesini tutarak geri çekildi. "Sen..."
"Annenin bir Kraliçe olduğunu bile bile normal biri gibi yaşamak mı?! Annen bunu mu isterdi?" Ona hapishanedeki tartışmalarını anımsatmıştı bu konuşma.
"Annemiz..." diye hatırlattı Samira. "Sen Kral olacağına göre annenin isteğini yerine getirebilirsin. Ama benim annem ve babam normal biriydi, annem senin babanla evlenmeden önce sıradan insanlar gibi yaşıyordu hayatını."
Prens Andy sinirle güldü. "Sırf ebeveynlerin normal yaşadılar diye tahtından vazgeçmek mi? Henry'i düşünmüyor musun sen hiç? Neyse tamam isteklerine karışmayacağım."
"Onlar yüzünden değil elbette. Saray hayatının bana göre olmadığını da düşünüyorum."
"Ne yaparsan yap. Sana karışacak yetki ne yazık ki bende değil. Yalnızca şunu söylüyorum sana: Saraydakiler sen Prenses olmaktan vazgeçtiğini söylediğin an bir şeylerden şüpheleneceklerdir. Sırrımızın her yere yayılmasıysa isteğin, sana karşı gelmeyeceğim. İstediğini yapmakta özgürsün."
Samira yanlarına gelen Henry'nin varlığını fark ettiğinde suskunlaştı.
"Merhaba Henry." Dedi Prens Andy toprağa saplanmış kılıcı ellerine geri yerleştirirken. "Samira'nın tam olarak ne istediğini bile bile onunla evlenmek istediğinden emin misin?" Gülümsedi. Henry tehditkâr bakışlarını sürdürmekte kararlıydı.
"Gerçek kişiliğini bana son günlerde bu kadar bariz göstermene şaşıyorum." dedi Samira en sonunda.
Prens Andy yeniden gülümsedi. "Duygusal yönümü ayıklarsak ben buyum." Sonra ekledi. "Birazcık."
"Ama niyetimin kötü olmadığını anladığını var sayıyorum. Eğer gerçekler tüm sarayda duyulacak olursa bunun üstesinden gelebilecek ruhsal güç sende var mı? Hayır yok, annemizden biliyorum."
"Ya da son günlerde beni ölümden kurtarma çabalarını düşündükçe işte. Ruhun zayıf Samira, sen ne düşünürsen düşün ben öyle olduğunu biliyorum." Gözlerine içtenlikle baktı bir süre. Gözleri ona annesini çağrıştırıyordu. "Tıpkı annemiz gibi.." dedi fısıltıyla. Diğerleri onun ne dediğini duyamamıştı. Sonrasında arkasını döndüğü gibi gitmek üzereyken Samira ona durmasını söyledi.
"Sana vermem gereken bir şey var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Fiksi SejarahSaraya tutsak edilmişken sarayın karizmatik prensiyle tanıştıktan sonra Samira'nın duygularında değişiklikler olmaya başlar. Ülkesine geri dönebilmesi için bu duygularından vazgeçmesi gerekmektedir. Prens Andy, sürekli onun kafasını karıştırırken da...