Henry, Olivia ile gerçekten iyi zamanlar geçiriyordu. Bazen Olivia'nın kendisine fazla iyi davrandığını düşünüyordu. Evlilikten bahsetmiş olsa bile hemen pat diye yapabileceği bir olay değildi. Özgür ruhlu bir adamdı, hemen evlenmek ona göre değildi. Bu evliliği sırf Kral olmak için yapmak istemesine rağmen belki de evlendikten sonra düşünceleri değişecekti, kendini bu şekilde avutmaktan hoşlanıyordu.
Bir süredir Prens Andy'i ve Samira'yı ektiğinin farkındaydı. Bunu telafi etmek amacıyla bugün Prens Andy'le buluşacaktı. Madem -sözde- kardeşine yardım edecekti, sonuna kadar gitmeliydi. Yarım bırakılan işlerden kendisi de hoşlanmadığı gibi başkalarının da sinirlerini bozmak istemiyordu. Gerçi,Prens Andy rahat bırakılmasından ve emir yağmuruna tutulmamaktan oldukça memnundu.
Kravatını boğazına çekerken Samira'nın bu yalana daha ne kadar devam edeceğini düşünüyordu. Eninde sonunda bir gün açık verecekti ki, vermişti de. Prens Andy'le buluştukları gün, ona adıyla seslenmişti. Her zamanki gibi hatırlamıyor numarasını sürdürmüştü. Artık onun gerçekte kim olduğunu merak ediyordu. Söylemeliydi. Neden yalana başvurduğunu, kendisini kardeşi olarak gösterdiğini...
Her şeyi anlatması gerekiyordu.
Odasından çıkarak uzun süren yürüyüşün ardından Prens Andy'nin odasına ulaşmıştı. Kapıya vurmak için elini kaldırdığında içeriden gelen sesle duraksadı. Yalnız olmadığı anlaşılıyordu. Kulağını kapıya dayadı.
''Ahh! Canımı yakıyorsun. Biraz dikkatli ol.'' Prens Andy'nin sesinden acı çektiği anlaşılıyordu.
Samira'nın gülüşme sesleri geldi. Gülünce sesi çok tatlı çıkıyordu.
''Tamam, tamam. Dikkatli olacağım.''
Prens Andy, acıyla bir kez daha bağırdı. ''Ya! Gel buraya! Sana kaç kez dikkatli ol diyorum. Hiç beni dinlemişe benzemiyorsun.''
Henry iyice meraklanınca sabırsızca içeri daldı. Karşılaştığı görüntüyle gülmek ve şaşırmak arasında kaldı. Prens Andy'nin yüzü domates gibi kıpkırmızı olmuştu. Tabiki de bu utançtan değildi, iğneler tenine baskı uyguladıkça oluşan acıdandı. Ancak şaşıracağı görüntü yine Prens Andy'nin Samira'yı öpmek üzere oluşuydu. Genç kız ise durumdan oldukça hoşnuttu. Henry'i görünce yine genç adamdan ayrılıp üstünü başını düzeltti. Odanın o neşeli havası gitmiş, yerine gergin bir hava gelmişti. Henry'nin yine onları azarlayacağını düşündü. Tam da tahmin ettiği gibi oldu.
''Ne yapıyorsunuz siz?!'' Kaşları kalkmış bir şekilde onlara bakıyordu. Gözleri Prens Andy'nin yüzünden vücuduna doğru kaymaya başlayınca üzerinde birçok iğnenin olduğunu fark etti. Altında ise hala kendi pantolonu vardı.
''Dikiş..'' Samira gözlerini indirdi.
''Neden bir terzi yerine sen yapıyorsun bu işi?'' Genç kızın elinde bir iğne daha olduğunu görmüştü.
Samira suçlarcasına Prens Andy'e baktı. ''Terzi getirmemi istemedi de ondan.'' Sonra da yüzünü ondan çevirdi.
Prens Andy suçlamayı kabul etmiyordu. ''Terzi getirmeni istemediğim için ben yapabilirim demiştin!''
''Yapamıyormuşum demek ki..'' Kollarını bağlayarak gözlerini ondan kaçırdı.
''O zaman söylemen gerekirdi.''
''Yeter bu kadar.'' Henry, tartışmanın arasına girmişti. Samira bu sefer gözlerini yere indirmekten vazgeçti. ''Üzerine normal bir şeyler giy. Alıştırma yapacağız.'' Gözlerini genç adama dikti.
Prens Andy omuz silkti. ''Kaç gündür yapmıyoruz nasıl olsa. Bugün de yapmasak olur.''
Genç adam gözlerini bu sefer Samira'ya çevirmişti. ''Senin de bana hatırlatman gereken bir şeyler olduğunu sanıyorum. Beni çok boşladığının umarım farkındasındır.'' Genç kız, onun suçlayıcı bakışlarına maruz kalmamak için elindeki iğneyi, kutusuna geri koyup kapağını kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Historical FictionSaraya tutsak edilmişken sarayın karizmatik prensiyle tanıştıktan sonra Samira'nın duygularında değişiklikler olmaya başlar. Ülkesine geri dönebilmesi için bu duygularından vazgeçmesi gerekmektedir. Prens Andy, sürekli onun kafasını karıştırırken da...