Prens Andy, üvey annesinin odasından çıkmış, kendi odasına gidiyordu ki aklına bir şey gelmiş gibi geri dönerek tam tersi istikamette yürümeye başladı. Yardımcısı ve aynı zamanda arkadaşı olan Kim'i bulmalıydı. Adımlarını hızlandırdı. Yüzü donuktu, belki de kendisine bile itiraf etmek istemeyeceği bir şeyi düşünüyordu şu anda. Kaşlarını çatıp aklındaki düşünceleri uzaklaştırdı ve Kim'in odasının önünde durdu. Normalde onu odasına çağırması gerekiyordu fakat bu işin gizli yapılmasından taraftı.
Muhafızlar onu gördüğünde şaşırmıştı ve kapının hemen yanındaki içeri girip Kim'e haber verdi. Geri döndüğünde kapıyı sonuna kadar açtı ve Prens Andy'nin geçmesi için kenara çekildi.
Kim, Prens Andy'nin odasına geldiğine tanık olduğu için biraz korkmuştu. Önemli bir şey mi oldu, diye düşünüyordu ki kapının kapanmasıyla kendine geldi. Prens Andy her zamanki gibi elleri cebinde ona doğru yürüyordu. Üzerindeki gerginliği atmak için konuştu.
''Bir şey mi oldu efendim?''
Prens Andy hiç beklenmedik bir hareketle Kim'e sarıldı.Kim afallasa da ona sarılan adamın titrediğini hisseder olmuştu. Sorusunu tekrarladı.
''Ne oldu?''
Bu sefer resmilikten uzak bir konuşma yapmıştı. Genelde böyleydiler, Prens Andy de onunla resmi konuşmasını pek istemezdi. Kollarını indirip cevapladı.
''Belki de Samira konusunda haklıydın.'' dedi.
''Samira mı? O gün...-''
''Başından beri beni kuklası olarak görüyormuş. Ona yardım etmem için beni kullanacaktı, Kim. Maria gelmeseydi çoktan beni kandırmıştı.''
Kim, Maria'nın adını duyduğunda heyecanlanmıştı. ''Maria mı geldi ?''
Prens Andy gülümserken Kim'in utandığını gördü. ''Şu mesele,'' dedi göz kırparak.
''Daha yeni geldi sayılır.''
Kim, konuyu değiştirmek için, ''Her neyse. Samira'dan bahsediyorduk. Şimdi ne yapacaksın?'' dedi ciddiyetle.
Prens Andy ise fazlasıyla düşünceli gözüküyordu. Gözükmesinin yanı sıra öyleydi de. Şimdi vereceği karar Samira'yı etkileyeceği kadar kendisini de etkileyecekti. Bunun için kesin bir karar verip arkasında durmak zorundaydı. Annesiyle konuşmadan önce onu görmüştü. Belki de son kez görüyordu onu. Bir daha karşılaşmayacaklardı. Sürekli ona kendisini dinlemesi gerektiğini söyleyip durmuştu ama Prens Andy hiç oralı olmamış, kıza söz hakkı bile tanımamıştı. Onu dinlese bile düşünceleri değişmeyecekti, buna emindi.Sinirli hali kesinlikle otoriterdi. Ona ihanet ettiği için onu cezalandırmalıydı. Hak ettiği buydu ama Prens Andy ona bir ödül veriyordu.
Boğazını temizledi. ''Samira'yı buradan göndermek istiyorum.''
Bir an için Kim, Prens Andy'le göz göze geldi ve ona 'deli misin sen?' bakışı attı. Bu yaptığı doğru değildi. ''Sana ihanet edenlerin sonu bu saraydan gitmek olmamıştır hiç. Ya sürgüne giderler ya da ölüme.''
''Bu farklı!'' dedi Prens Andy kendisini savunmak istercesine. Kim'in yüzünde hiç tatmin olmuş bir ifade göremiyordu.
''Neyi farklı Andy? Farkı bu mu? Onu sevmen..''
''Düşüncelerimi değiştirmeye çalışma! Onu sevmiyorum.''
Kim, onun omzunu sıktı. ''Herkese yalan söyleyebilirsin ama ben hariç.'' dedi gülümserken. Prens Andy başını kaldırıp ona baktı, sesinde hiç duygu yoktu. ''O bana ihanet etmeden önceydi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Historical FictionSaraya tutsak edilmişken sarayın karizmatik prensiyle tanıştıktan sonra Samira'nın duygularında değişiklikler olmaya başlar. Ülkesine geri dönebilmesi için bu duygularından vazgeçmesi gerekmektedir. Prens Andy, sürekli onun kafasını karıştırırken da...