Bölüm 21

1.2K 43 1
                                    

Prens Andy, üzerine Henry'nin takım elbisesini denediğinde huzursuzca soluklandı. Biraz dar olmuştu, bununla rahat etmek imkansızdı. ''Bu sana nasıl oluyor? O kadar da zayıf sayılmazsın.'' dedi, nefes alışverişlerini düzene sokmaya çalışıyordu. Derin nefes verirse pantolonun düğmesi yerinden fırlayacakmış gibiydi. Henry de gözlerini kendisinden iki yaş büyük olan adama dikti. ''Benim takım elbisem olduğu için olabilir mi? Madem senin üniformaların siyah o zaman sadece ceketimi al, pantolonun kalsın.'' dedi, Samira'ya soran gözlerle bakıyordu. ''Olur mu?'' Samira bir süre daha Prens Andy'i inceledikten sonra, ''Tamam.'' dedi.

Prens Andy, pantolonunu değiştirmek için yine Henry'nin odalarından birine girdiğinde karşısındaki aynaya baktı. Üniforması daha koyu bir siyahtı ama idare edecekti. Buna mecbur olduğunu biliyordu. Odadan çıktıktan sonra Henry'nin alaycı gülümsemesiyle karşılaştı. ''Olmuş mu?'' diye sorunca Henry karşılık olarak yine cevap yerine elini çenesine götürerek sessizce gülmekle yetindi. Prens Andy o an genç adama yumruk savurmak istedi ama kendini tuttu. Samira tatlılıkla güldü. ''Seni bir süre idare eder nasıl olsa sonra sana uygun pantolon buluruz. Ceketinde Endymion Krallığı'nın simgesi olmasın yeter.'' dedi. Prens Andy'nin ceketini alarak Henry'nin dolabının bir köşesine koydu. Ortalıklarda olmaması daha iyiydi. 

''İlk işimiz sana sarayın kurallarını öğretmek..'' diye söze başladı Henry. Kapıdan çıktıklarında etrafta muhafız olmadığı için yine rahat davranıyorlardı. ''Sizin sarayınızda işler nasıl işler bilmiyorum ama bizim sarayımızın kuralları epey katıdır.'' Samira, Henry'i şakayla karışık cimcikledi. ''Tamam tamam, eline sahip çık.'' dedi, yüzünü ekşiterek Samira'dan uzaklaştı. Önlerinde onlara doğru gelmekte olan annesini görünce genç kız köşeye sıkışmıştı. Kraliçe üçüne şaşkınlıkla bakarken Samira'dan bir yanıt bekliyordu. Aslında genç kız, annesinin buraya kendisini azarlamaya geldiğini düşünmüştü. Sonra aklına Henry'nin hafıza kaybı ve annesinin nefret ettiği Prens Andy'nin yanında olduğunu düşününce ilk ihtimal aklından çıkmıştı. 

''Bu adam da kim?'' diye önündeki komik giyinimli adamı işaret etti. Yüzüne hala şaşkınlık hakimdi. Bu adamı sarayda gördüğünü hiç hatırlamıyordu. Prens Andy, üzerine giydiği ve kendisine kısa gelen ceket yüzünden tuhaf görünüyordu. Samira, Prens Andy'e doğru uzanıp fısıldayarak annesinin olduğunu söyledi. O an Prens Andy'i ter bastı. Kravatını gevşetirken endişeyle genç kızın annesini süzüyordu. Ona ne cevap verecekleri hakkında en ufak fikri yoktu. 

''B-ben..ben..'' diye kekelemeye başlayınca Henry, onun sırtına vurup eğilmesini sağladı. Prens Andy acıdan dolayı dişlerini sıkarken genç adamın kendisi de eğilince yüzünü ona doğru dönüp ''O Kraliçe, en başta saygı duyacağın kişi o olmalı.'' diye uyarıda bulundu. İçten içe gülüyordu, dünün acısını almak istercesine ona her fırsatta kaba davranacaktı. Bunu hak ediyordu. Samira da yanındaki erkeklere uyup başını hafifçe eğdi.  

''Herneyse.'' dedi Kraliçe, hala olanları anlayamamıştı. Sesini düzeltti. ''Buraya Henry'le bir konu hakkında görüşmeye geldim.'' Sesini her ne kadar düzeltmeye çalışsa da başarılı olamamıştı, sesi çatallı çıkmıştı.. Dün ağlamaktan iyice yorgun düşmüştü. Aynı zamanda kızının neden törene katılmadığını da merak ediyordu. Üvey babası olduğu için onu zorlamamayı düşünmüştü. Bu konuyu daha sonra dile getirmeye karar verdi. 

Henry yavaşça başını kaldırıp Kraliçe'ye baktı. ''Benimle mi?'' diye sorunca Kraliçe hüzünlü bir edayla başını salladı. Henry, Kraliçe'nin öne geçmesine izin vermek için kenara çekildi. Kraliçe önden odasına doğru çoktan yol almışken arkasını dönüp gözünü Prens Andy'e dikti. ''Sakın ben yokken Samira'ya bir şey yapabileceğini sanma. Hemen döneceğim, gözüm üzerinizde. Anlaşıldı mı?'' Samira'ya da onay almak için bakınca genç kızın çoktan başını eğmiş olduğunu gördü. Sonrasında kim olduğunu bir türlü çıkaramayan kızı arkasında o adamla birlikte bırakarak hızlı adımlarla odasına yöneldi.

''Sizi çok beklettiysem affedin lütfen.'' dedi başını eğerken. Prens Andy'i tehdit etmek için Kraliçe'yi biraz fazla bekletmişti. Kraliçe, 'önemli değil' edasıyla başını sallayınca rahatladı. Kraliçe'nin karşısına geçip oturduğunda Kraliçe her zamankinden düşünceli  görünüyordu. ''Henry biliyorum bir hafıza kaybı yaşadın. Ne kadar zor olabileceğini tahmin edebiliyorum ama söyleyeceklerim çok önemli. Beni dikkatle dinlemeni istiyorum.'' Henry bu sözler karşısında biraz gerilmişti. Kraliçe'nin ne söyleyeceğini merak ediyordu. Kraliçe, Henry'nin kendisini dinlemek için pür dikkat kesildiğini görünce söze başladı. ''Dün.. Kral'ın öldüğünü biliyorsundur, her ne kadar törene gelmesen bile..'' Sesi kırgınlık doluydu. Henry bundan dolayı azarlanacağını düşününce iyice gerilmişti. Kraliçe'nin sözlerine devam etmesiyle rahatladı. ''Yeni bir Kral'a ihtiyacımız var. Tabi ben de yaşlandım. Eğer sen istersen..'' Henry, Kraliçe'nin sözünü böldü. ''Ne demek Kral olmamı istiyorsunuz? Bu şaka mı? Hafızamı kaybetmişken neden benim başa geçmemi istiyorsunuz? Bu olmaz.'' dedi gözlerini kaçırarak. Kraliçe'ye bakamıyordu artık. 

''Sen hafızanı kaybetmeden önce Kral bir duyuru yaparak yeni Kral'ın sen olacağını belirlemişti. Çok genç olduğun bir gerçek fakat senden başkasına güvenemem. O gün kızımla tartışıp o parşomeni yırtmıştın hatırlıyor musun? Belki o zamandan beri Kral olmaktan ümidi kestin ama o tahta güvenle oturtabileceğim tek kişi sensin. ''

Henry, Kraliçe'nin söylediklerini oldukça karmaşık buldu. Söylediklerinin hiçbirini hatırlayamıyordu. Keşke dün olduğu gibi bugün de bir şeyleri hatırlayabilseydi. Ama bu mümkün değildi. ''Ne demek istediğinizi anlayamıyorum.'' 

Kraliçe gözlerini genç adamın üzerinde dolaştırdı. ''Kral olmanı istiyorum. Tabi öncesinde evlenmelisin.'' 

Henry o an Kraliçe'yi dinleyemiyordu. Dehşetle ellerini kulaklarına kapattı. Uğultular çok derinden geliyor ve onu bu dünyadan koparıyordu. Kriz geçirdiğini düşündü.

''Olmaz! O kral olmayı hak etmiyor!''  Zihninden geçen bir dolu görüntü onu bayıltacak gibiydi. Hızlı geçen görüntülerde Samira'yı da görmüştü. ''Olmaz! O kral olmayı hak etmiyor!'' Beyninde sürekli tekrar eden bu ses yüzünden ağlayacaktı. Kendini sıkıp duruyordu. ''Duydum! Kral olmamı istemiyorsun ve bunu da herkese başarıyla duyurmuş oldun! Evet, doğru. Ben kral olmayı hak etmiyorum!''  Sonra parşomeni yırttığını gördü. Samira önünde belirmiş ve ona tokat atmıştı. O ise yanağı gittikçe kızarırken gülüyordu. ''Bir daha vur.'' demişti. ''Bir daha vur.'' Genç kızın elini kaldırıp kendi yüzüne yaklaştırdığı sırada, genç kız elini hızlıca ondan kurtardı. Bu sefer emretti. ''Bir daha vur!'' 

''Bir daha vur!'' 

''Bir daha vur!'' 

''Bir daha vur!'' 

...

''Henry?! Henry?!'' 

Gözlerini ilk açtığında karşısında Kraliçe'yi görünce kollarıyla gözünü kapattı. Kraliçe hala endişeyle kendisini sarsıyordu. ''Henry, iyi misin?! Özür dilerim. Kral olmak istemiyorsan olmazsın.'' Henry ise Kraliçe'nin kendisini sarsmasından mı yoksa hıçkırıklarından dolayı mı bu kadar sarsıldığından emin değildi. Gördükleri ve duydukları çok gerçekçiydi. Hepsini yaşamış gibi hissetmişti. Şimdi o görüntüleri tekrardan görmek istese de bu gerçekleşmiyordu. Kollarını yüzünden çekmeden çatallaşmış sesiyle Kraliçe'ye istediği cevabı verdi.

''Kral olacağım.''

...

Henry'i bekleyen ikili, genç adamın sözünü dinleyip birbirleriyle konuşmamışlardı bile. Prens Andy için bu çok zordu fakat Henry'i dinlemezse neler olacağını biliyordu. Bu uyarı kendisine daha önceden yapılmıştı. Henry'nin odasından annesinin çıktığını gören Samira başını eğdi. Az sonra arkasından gelen Henry'nin beti benzi atmış  bir halde olduğunu gördü. Endişeyle onu süzerken Henry ona bakmıyordu bile. Yüzü Prens Andy'e dönüktü. ''Bugün öğreteceklerim bu kadar. Şimdi dinlenmem gerekiyor.'' Samira, Henry'nin sesindeki soğukluğun şaka amaçlı olmadığını hissetmişti bu sefer. Hiç olmadığı kadar ciddiydi. Bu söz Prens Andy'nin işine gelirmiş gibi omuz silkti. Gözlerini çevirip genç kızla bakıştığında ise hiçbir şey söylemeden odasına doğru gitti ve kapıyı sertçe kapattı. 

''Bu adama ne olduysa iyi oldu. Biraz dinleniriz biz de. Aslında hiçbir şey yapmadık.'' Gülerek Samira'ya baktığında genç kızın hala sertçe kapanan kapıya bakmakta olduğunu gördü. Dalgınlığını almak için gözlerinin önünde ellerini salladı. Samira kendine geldiğinde hala endişeliydi. Belki de Henry'nin hafızası yerine gelmişti.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin