Genç kızdan bir cevap gelmeyince ona doğru yürüdü ve tam önünde durdu. Genç kızın ruhu şu an çok uzaklarda olmalıydı. Ellerini gözlerinin önünde sallayarak bu anı bozmak istedi. Genç kız gerçek dünyaya geri dönerken oldukça zorlanmıştı. Gözlerinden ılık sıvılar usulca aşağı düşerken Henry tereddüt ederek parmağını genç kızın nemli yanağına götürdü. Parmakları ılık sıvının bulunduğu yolu izlerken gözlerini bir an olsun genç kızdan ayırmıyordu.
‘’Neyi hatırladın da ağlıyorsun? Keşke bana da söylesen…’’
Genç kız bu acıya daha fazla dayanamayarak hıçkırmaya başladı. Belli ki eski günleri özlüyordu. Eski olan ne varsa özlüyordu. Geçmişe her ne kadar geri dönmek istese de geçmiş ona geri dönemezdi. Ama bir adım atsa neler olacağının farkında değildi. Henry kendisine böyle davrandıkça eskileri hatırlıyor ve kalbinin şu an için kime ait olduğunu anlayamıyordu. Genç adam etrafında dolaştığı sürece bu böyle devam edecekti. Sadece tek bir adım… Tek bir adım atması yeterliydi ona ulaşabilmek için.
Sessizlik uzun süre odaya hakim oldu. Hıçkırıkların dışında koskocaman acı kokan bir oda… Samira, genç adamın ellerini yanağından çekip ondan uzaklaştı. Oysa aksini yapsa neler değişecekti kim bilir?
Gözlerini kurularken konuştu. ‘’Bir daha odama gelmeni istemiyorum. Lütfen.. gelme. Bu son olsun. Benden vazgeç. Seni seven biriyle ol. Olivia gibi… Mutlu ol. ’’
Genç adamın yüzünü ifadesizlik kapladı. Nasıl isteyebilirdi ondan vazgeçmesini?
‘’Beni sevmediğini ikna et o zaman. Kalbinde hiç izimin kalmadığını bana kanıtla. Ancak bunu yaparsan senden vazgeçebilirim.’’
‘’Fazla büyütüyorsun. Sana kanıtlamam gereken hiçbir şey yok. Kalbimde hiç izin olmadığını Andy’i sevmemden anlayamıyor musun?’’
‘’Öyleyse neden ağlıyorsun!’’ diye haykırdı Henry. ‘’Neden hep benimle beraberken ağlıyorsun! Neden gözlerin uzaklara dalıyor ve üzülüyorsun! NEDEN!’’
‘’Sadece eski zamanları özlüyorum. Geçmişteki kırgınlıklarıma ağlıyorum. ‘’
Henry, genç kızın en büyük yalanının da ötesinde, affedemeyeceği tek yalanını dinlemekten bıkmıştı. Sevmediğini söylüyordu ama genç adam gerçeği pekala biliyordu.
‘’Sana bir adım atıyorum ama sen benden ışık hızıyla kaçıyorsun. Beni sevdiğini hatırlamak mı sana acı veriyor? Sana sarılmak istiyorum ama sen bana izin vermiyorsun. Beni seven biriyle olmamı istediğini söylüyorsun. Mutlu olmamı istediğini söylüyorsun. Bunların hepsi boş laflar! İkimizde biliyoruz ki sen hala beni seviyorsun!’’
Genç kız parmağını kapıya doğru uzattı. ‘’ Odamdan hemen çık!’’ diye sesini yükseltti. ‘’Yakında Kral olacak ve evlenecek birinin başka bir kadının odasında bulunması uygun değil.’’ Omuzlarını dikleştirmeye çalıştı. Ancak buna gücü kalmamıştı. Biliyordu ki Henry gittikten sonra kendini odaya kapatacak ve ağlamaya devam edecekti.
‘’Yakında Kral olacağım. Ama yanıldığın bir nokta var. Kraliçe olacak kişi karşımdaki kadından başkası değil. Yabancı birinin odasında değilim. Aksine, bulunmam gereken oda burası.’’
Samira gözlerini kocaman açtı. Parmağı farkında olmadan aşağı düşerken genç adamın böyle bir şey söylemesi ona şoka uğratmışa benziyordu. Genç adam, genç kızın boşlukta olmasından yararlanarak aralarındaki farkı kapattı. Tam genç kızın gözlerine bakıyordu şimdi.
‘’Kraliçe’m olur musun?’’
…
Prens Andy son hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz aynaya son bir kez baktı ve bir kez daha görünümünden emin olduktan sonra odasından çıktı. Samira’nın annesiyle tanışmak zor olacaktı, bunu kabul ediyordu. Fakat kendine güvensiz biri değildi. Ne kadar zor olursa olsun onu ikna edeceğine dair Samira’ya söz vermişti. Elinden geleni yapmaya hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Historical FictionSaraya tutsak edilmişken sarayın karizmatik prensiyle tanıştıktan sonra Samira'nın duygularında değişiklikler olmaya başlar. Ülkesine geri dönebilmesi için bu duygularından vazgeçmesi gerekmektedir. Prens Andy, sürekli onun kafasını karıştırırken da...