Bölüm 32

702 30 0
                                    

Her ne kadar odaya girmemeyi planlamış olsa da bu konuşmalardan sonra kendine hakim olmakta zorluk çekiyordu. Samira'nın ihaneti hiç kuşkusuz onu derinden yaralamıştı. İnsanlara olan güveni bir kez daha sarsılmıştı. Ne olacağını beklemişti ki? Buraya gelmeden önceki tek korkusu Kraliçe'nin bu evliliğe izin vermeyecek olmasındandı. Ancak şimdi ortada bir sevgi bağı bile yoktu.

Kapının kolundan ellerini çekti ve biraz uzaklaştı. Başını arkaya atıp duvara yaslandı. Bundan sonra ne yapacağını düşünüyordu. Artık burada kalamayacağının farkındaydı. Başından beri düşman krallığına gelmekle hata yapmıştı.

Samira'nın kendisinden ayrıldığı günü dün gibi hatırlıyordu. Henry tarafından saraydan zorla götürüldüğü günü... Ta o zamandan anlamalıydı ki kaderlerinde birlikte olmak diye bir şey yoktu. Bunu anlaması uzun sürmüş olsa da sonunda başarmıştı. Bir an önce saraydan gitmeliydi ancak Samira'yla görüşeceği bir mesele vardı. Eğer genç kız içerde yalnız olmuş olsaydı öfkesine kapılıp onu öldürebilirdi. Üstelik ona zarar vermeyi bu zamana kadar hiç aklının ucundan geçirmemiş olmasına rağmen...

Kendini duvardan çekti ve Henry'nin odasına doğru yola koyuldu. Üniformasını çok geç olmadan almalıydı. Üniformasının şu ana kadar gizli kalmış olması bile bir mucizeydi. Kapının önüne gelmişti ki muhafızlar tarafından durduruldu.

''Kral Henry odasında değiller.''

Prens Andy, henüz Kral olmamasına rağmen muhafızların Henry'e Kral diye hitap etmelerinden hoşlanmamıştı. Muhafızın elini kolundan uzaklaştırırken delici bakışlarını ona yöneltti.

''Henry odaya giremediğimi öğrenecek olursa ne olur biliyor musun? Uzun sürmeyecek. İçerden istediği şeyi alıp çıkacağım. Bana mani olmaya kalkışmayın.''

Muhafız korku dolu gözlerini yanındaki diğer muhafız üzerinde topladı. Diğer muhafızın da onay vermesiyle kapıdan uzaklaşıp Prens Andy'nin geçmesine izin verdi. Prens Andy yüzünde zafer edasıyla kapıyı bir hamlede açıp içeri girdi. Pek kolay olmuştu doğrusu. Korku. Bu başarısının sırrı korkuydu. Korku, insana her seyi yaptırabilecek yegane güçtü.

Odaya genel olarak şöyle bir göz attı. Pek çok dolap vardı burada. Acaba hangisine saklamışlardı o gün? Dolapları sırayla karıştırmaya başladı. Birinden ötekine derken son dolaba ulaşmıştı. Ancak hiçbirinde üniformasını bulamıyordu. Siniri tekrar vücudunu ele geçirirken dolaba yumruğunu geçirdi. Asla güvenmemeliydi. Asla!

Dizlerinin üzerine çöküp öylece kalakaldı. Düşman rozetini üzerinde taşıyamazdı. Giyebilecek başka bir şeyler bulmalıydı. Tekrar ayağa kalkıp önündeki dolabı rastgele karıştırmaya başladı. Bu sefer itinayla davranmıyor, kıyafet istediği gibi çıkmıyorsa sinirlenip yere atıyordu ve öteki dolaba geçiyordu. Kapının birden açılmasıyla ürkerek arkasını döndü. Arkasında Henry'i bulmayı beklerken bir sürprizle karşılaştı. Evet, ne büyük bir sürprizdi ama...

Kraliçe buradaydı. Elleri arkasındaydı ve bir şeyler gizlediği belliydi. Elindekileri Prens Andy'e gösterdi.

''Bunları mı arıyordun?'' Üniforma ellerinden kayıp yere düştü.

''Andy'di değil mi? Prens Andy...'' Üstüne basa basa söylüyordu bunları. ''Adrian Krallığı'nda bir Endymion Prensi. Yazık oldu.''

Gözleri dehşetle büyürken dudaklarından tek bir kelime çıktı.

''Henry!''

...

O sırada Samira'nın odasından çıkan Henry'nin keyfi gözle görülür derecede yerindeydi. Belki de hayat o kadar da kötü değildi onun için. Hayat zıtlıklarla dolu bir bütündü. Eğer bir gün mutsuzluktan ölüyorsa ertesi günü yüzünü güldürecek bir şeyler de oluyordu. Ya da tam tersi... İyi ve kötü her zaman vardı.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin