Bölüm 11

2.5K 117 9
                                    

Prens Andy, Kim'in odasından çıkıp gittiğinde rolünü çok iyi oynadığı için kendini tebrik etti. Samira'nın ağlamaklı halini görünce kolyesinin gerçekten önemli olduğunu düşünmüştü. Bunun için o Samira'nın odasına giderken Kim de Samira'yı oyalayacaktı. 

Hala onu düşündüğüne inanamıyordu. Hemde böyle bir durumda! Bir yandan ondan nefret ediyor, bir yandan da onu seviyordu. Samira'ya gösterdiği yüzü ise kesinlikle nefret eden yüzüydü. 

Odaya geldiğinde bu sefer o sinir bozucu muhafızlara rastlamamıştı, buna sevindi. Zaten işe yaradıkları yoktu. Kapıyı açtığı gibi kapattı ve odasına şöyle bir göz attı. Oda hiç olmadığı kadar düzenliydi. Ama gözleri masaya doğru kaydığında açık bir defter gördü. Yine yanlış olanı yapmayı seçerek masaya doğru yöneldi. Defteri eline aldı. Göz gezdirdiğinde ilgisini çeken birtakım kelimeler gördü. Kendi adı gibi...

Göz gezdirdiği sayfada yazılanları merak etmişti. Sayfanın başına baktığında bunun Samira'nın düşüncelerini içeren bir defter olduğunu anlaması uzun sürmedi. Böyle önemli bir defteri neden açıkta bıraktığını merak etti. Görmesini mi istemişti? Buraya geleceğini biliyor olamazdı. Belli ki unutmuştu.

Sayfanın ortalarını okurken duraksadı.

 ''Andy'e ihanet etmedim. Sadece yardım etmesini istemiştim. Şu an bu odada bir 'casus' daha yoksa onun için ağladığımı kimse bilemeyecek. Kuzeninin önünde nasıl açıklama yapabilirdim ki? Zaten her şeyi biliyor gibi sormuştu o soruyu. Ona istediği cevabı verdim. Başka bir suçum yoktu. 

Onun Prens Andy olduğunu bilmeden soylu sandığım ilk günkü gibi olmasını ne çok isterdim. Ama şimdi beni ona ihanet etmekle suçluyor. Ve ona ihanet eden birine yardım ediyor. Ne kadar da kendiyle çelişen birisi.. Eğer benden nefret etmediğini bilseydim beni önemsediğini sanardım. Önemsiyor mudur? O beni önemsemese bile ağladığım için onu önemsiyor olmalıyım. ''

Defteri kapattığı gibi masaya fırlattı. Bunları hangi gün yazmıştı? Onu gözünün altında morluklarla gördüğü gün birisinin dövdüğünü sanmıştı.'Aptal!' diye bağırdı yeniden. Sessizce girdiği odada gürültü yapmasıyla yine kendiyle çeliştiğinin farkına vardı. Defterde de öyle yazıyordu.Samira onu nasıl bu kadar kısa sürede tanıyabilmişti? Kendisi bile tanıyamamışken...

Onu sinirlendiren bunları yazmış olması değildi. Onu sinirlendiren kendisi için ağlamış olmasıydı. Ama kendisinin de Samira'dan farkı yoktu. İhanetini öğrendiği gün o da Samira için ağlamıştı. 

Zihnini meşgul eden sorunlar yüzünden kolyeyi aramayı unutmuştu. Onun için çok önemliyse hiç boynundan çıkarmayacağını bildiği için yatağa bakmak istedi önce. Yastığı kaldırdığında kolyenin zincirini ve hemen ardından tamamını görmüştü. Kolyenin özelliği sadece Samira'yla annesinin resminin olmasıydı. Babasının resmi neden yoktu? 

Kolyeyi alır almaz çıkacakti ki geri döndü ve defteri de kolunun altına sıkıştırdı. Kim'in odasına geldiğinde genç kızın hala gözlerinin kurumamış olduğunu gördü. Ona doğru yürüdüğünde genç kız kendini korumak istercesine bacaklarını karnına daha çok çekti ve dizlerini sımsıkı tutmaya başladı.

''Kolyen bu mu?'' 

Prens Andy, elindeki kolyeyi sallarken Samira ona inanamıyormuş gibi bakıyordu. Elini uzattığında kolye ondan uzaklaştı. 

''Söylemek istediğin bir şey yok mu?'' 

''Beni dinliyor musun ki?'' dedi genç kız sitemle. Ona bakmıyordu.

''Dinliyorum.'' 

Genç kız onun bu haline şaşırmıştı. Birdenbire bunu sorması garipti.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin