''Randevuya devam etmemizi ister misin?'' Genç kız gülümseyerek başını salladı.Onu tekrar uysal gördüğüne seviniyordu.
''Evet, isterim.''
...
Uzun bir süre bahçede dolaştılar.Birbirlerine sırayla soru soruyor, gülüşüyorlardı. Samira ise bu yaptığının yanlış olduğunu bile bile düşmanını sevmeye başlamıştı. Bir gün onun sevgisine ihanet edecek, onu kullanacaktı. İstediği bu değildi ama burada daha fazla kalırsa bu durumun kendi ülkesinin aleyhine olacağını çok iyi biliyordu. Buradan kaçmasına yardım edecek kişi de Prens Andy'den başkası olamazdı.
''Hava kararıyor, dönsek iyi olur.'' dedi genç kıza dönerek. Samira başıyla onayladı. Prens Andy elini uzatmıştı ama genç kız kabul etmedi. Ona şimdiden bağlanmayı istemiyordu. Prens Andy de hayal kırıklığını belli etmemeye çalışarak saraya doğru yürümeye devam etti.
Saraya girdiklerinde Prens Andy'nin kuzeniyle karşılaştılar.
''Demek bensiz geziyordunuz ha, bunu unutmayacağım.'' dedi yarı şakayla. Gözleri Samira'ya kaymıştı. ''Seninle biraz konuşabilir miyiz? Adın neyd-''
''Samira.'' diye yanıtladı hemen Prens Andy. ''Eğer konuşacaksanız bu konuşmada ben de yer almak istiyorum.'' Sesi emir verir gibi çıkmıştı.
Kuzeni ona 'öyle olsun' bakışı attıktan sonra onları konuşacakları odaya götürmek için önden yürümeye başladı. Geldikleri oda her zamanki gibi çok geniş bir odaydı ve Samira'nın odası pencere yönünden fakirlik çekerken bu oda onun aksine birçok pencereyle döşenmişti. Samira böyle bir odada tutsak kalmayı tercih ederdi.
''Oturun.'' dedi, bu sefer emir verme sırası Prens Andy'nin kuzenine gelmişti. Kendisi de tam karşılarına geçerken, Samira'dan gözünü ayırmıyordu. Genç kız bunun farkında olmasına rağmen sesini çıkarmıyordu.Yanında Prens Andy olduğu için şanslıydı.
''Adın Samira'ydı değil mi?'' Prens Andy tam cevap verecekti ki onu durdurdu. ''Sen bu konuşmaya hiç katılmayacaksın Andy. Kızın kendi ağzı var öyle değil mi?''
Prens Andy kendinden dört yaş büyük kuzeninin böyle konuşmasına sinirlenmişti. Ama onun Samira'yı incitecek bir şey yapmasına asla göz yummayacaktı. Samira onu sakinleştirmek için 'önemli değil' bakışı atarak içten bir gülümseme sundu.
''Evet adım Samira.'' diye yanıtladı.Kuzeni soracaklarına odaklanmış gibi, ''Bu kraliyet soyundan değilsin herhalde?''
Samira yine başıyla onayladı. ''Bu ülkeden de değilim.''
''Casus musun?'' dedi gözlerini kısarak. Prens Andy bu suçlamayı daha fazla kaldıramayacakmış gibi araya girdi. ''O casus falan değil! Böyle konuşmayı keser misin?''
''Annenden birçok şeyi öğrendim Andy. Bu kızı kaçırmakla hiç iyi yapmadınız. Senin gibisini de bulmuşken ben bu kızın yerinde olsam kaçmak için seni kesinlikle kullanırdım.Başka şansım yok değil mi? Hazır yakında tahta geçecek birini bulmuşken arkam da sağlam, güvenini de kazanmışım kaçayım diyecek! Hatta şu an casusluk yapmadığı ne malum? ''
Prens Andy kuzenine cevap vermek için hazırlanmıştı ki bu sefer Samira onu durdurdu.
''Casus değilim,'' diye yanıtladı onu.
''Henüz casusluk yapacak zamanı da bulamadım. Çünkü senin kaldığın gibi lüks bir odada kalmıyorum. İstediğim gibi sarayda da dolaşamıyorum. İki hafta boyunca dışarıyla tüm bağlantım koptu.''
Prens Andy'den biraz uzaklaşarak söyleyeceği sözcükleri düşünmeye başladı. Prens Andy buradayken ve şu an bu konuşmayı yapıyorken düşüncelerini söylemek zorundaydı. Yoksa bir daha asla bunları tek başına Prens Andy'e söyleyebilecek kadar cesaretli olabileceğini sanmıyordu.
''Prens Andy'i kullanmak istediğim konusunda haklısın. Buradan kaçmak istememin bir nedeni var Sizin için nasıl bu ülke önemliyse benim için de kendi ülkem önemli. Hatta babam..'' söyleyecekleri bitmemişti ki Prens Andy onun kolunu kavradı ve gözlerini Samira'nın gözlerine sabitledi.
''Söylediklerin doğru mu ?!''
''Beni kullanıyor muydun ?!''
''Beni hiç mi sevmedin Samira ?!''
''İlk defa aşık olduğumu sanmıştım!''
''Sana yardım edebileceğimi düşünmüştüm!''
Samira her sözü karşısında kendini biraz daha aşağılık hissederken sadece susuyordu. Cevap vermeye çalışsa haksız çıkacağını biliyordu. İfadesizce Prens Andy'nin yüzüne bakıyordu. Prens Andy, Samira'nın cevap vermeyeceğini anladığında hışımla onun kolunu bıraktı ve kalkarak kapıyı en sert bir şekilde çarptı.
''En iyisini yaptın.'' dedi kuzeni. ''Eğer onu daha fazla kandırmaya devam etseydin o zaman senden daha çok nefret edecekti.''
Samira bu sözler üzerine sessizce ağlamaya başladı. En çok da kendisine ağlıyordu, düşmanına aşık olduğu için.
...
Prens Andy boş koridorlarda ayaklarını sürte sürte yürüyordu. Sanki tüm enerjisi çekilmişti. Yürümeye takati yoktu. İlk defa aşık olmuştu, daha doğrusu sanmıştı. Birine değer vermenin bu kadar acıtacağını hiç düşünmemişti. Hiç bu kadar güçsüz olmamıştı. Dayanamıyordu.
Samira o sözleri nasıl söylerdi? Hiç mi onu sevmemişti?
Daha düne kadar onun için endişelenirken o bugün neler söylüyordu. Sevilmenin çok güzel bir duygu olduğunu düşünürdü hep. Sevmenin de öyle. Ama bugün hiç sevilmediğini anladı. Onu ilk gördüğünde gülüşünün içini ısıttığını düşünmüştü. Ceketinden gömleğine kayan ılık sıvıyı hissetti.
''Aptal Andy!'' diye bağırdı boş koridorda. Sesi öyle güçlü çıkmıştı ki bunu Samira'nın duyduğunu hissetti o an. Artık Samira'yı ne görmek ne de düşünmek istiyordu. Tüm pişmanlıklarının içinde en kötüsüydü bu. Aşka olan inancını kaybetmişti, kandırıldığı için.
Nemli gözlerini kuruladı. Odasına girerken onu gören muhafızların tepkilerine ses çıkarmadı. Hiç kimsenin kendisiyle ilgilenmesini istemiyordu. Odaya girdi ve kapıyı kilitledi. Kapıya yaslandı ve yavaş yavaş kayarak dizlerinin üzerine çöktü. Bu odaya da gelmemeliydi. Onunla karşılaştığı ilk gün burada bir kutudan çıkmıştı. Ne kadar gülümsemeye çalışsa da kaslarının hareket etmeye niyeti yoktu. İçinden gülmek gelmiyordu.
Samira'nın son dileğini gerçekleştirecekti. Buradan gitmek istiyorsa gidecekti. Bunu sağlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Historical FictionSaraya tutsak edilmişken sarayın karizmatik prensiyle tanıştıktan sonra Samira'nın duygularında değişiklikler olmaya başlar. Ülkesine geri dönebilmesi için bu duygularından vazgeçmesi gerekmektedir. Prens Andy, sürekli onun kafasını karıştırırken da...