Bölüm 27

822 31 3
                                    

Henry, dudaklarını genç kızdan çektiğinde zihninde oluşan birtakım görüntülere anlam veremedi. Samira'yı daha önce de öpmüştü demek ki.. Sadece onu öptükten sonra ağladığı canlanmıştı zihninde. Ve şimdi de yeniden aynısı olacak mı diye düşünmekten kendini alamıyordu. 

Tüm bu düşünceler içinden sıyrılması ona sinirle bakan bir çift göz sayesinde olmuştu. Farkında olmadan gözleri boşluğa dalmıştı, onun için zaman kavramı sadece birkaç dakikalığına ortadan kalkmıştı. 

Samira'yı her ne kadar bırakmak istemese de ondan ayrıldı ve aralarında biraz mesafe bıraktı. Genç kızın tepkisini merak ediyordu. Aslında eskiden ağladığı gibi ağlamasını da istemiyordu. Ona vursun, bağırsın çağırsın ama ağlamasındı. Tek isteği bu olmuştu. 

Genç kız, öpücükle afallamış ve sinirlenmişti. Oysa ki Henry, onu öpmeyeceğini söylemişti. Ona güvenerek hata yaptığının farkına varmış oldu. Prens Andy, onları bu şekilde görmüş olsaydı herhalde bir açıklama yapamazdı. Başkalarının da onları görmemiş olmasını umuyordu.

Uzun süre sessizce bakıştılar. Bu, her ikisi içinde tuhaf bir andı. Henry onu sevmiş olduğuna hala anlam veremiyordu. Samira, Henry'le bu durumdayken başkaları tarafından görünmemek istiyordu. Gitmek için öne doğru bir adım attığında karşısında genç adamı buldu. 

''Öylece gidecek misin?''

''Doğru,'' dedi Samira. ''Unutmuşum.'' İpek elbisesinin koluyla dudaklarını sertçe silmeye başlamıştı. Henry, sadece onu izlemekle kalıyordu. Ne engellemek için bir çaba sarfediyor ne de tek kelime ediyordu. Çünkü biliyordu, onu durdurmaya çalışsa Samira buna engel olacaktı.

Tepkisizce onun yüzünde değişen ifadeleri izliyordu. Genç kızın her hareketinden  acı çektiğini görebiliyordu. Ama Samira'nın durmaya niyeti yok gibiydi. Bir şey gizliyordu. Henry bu sefer onu durdurmak için eliyle genç kızın kolunu kavradığında buğulu gözlerle karşılaştı. Samira'nın neden böyle davrandığı ortaya çıkmıştı. Samira, Henry ile göz göze gelince yüzünü başka tarafa çevirdi.

''Hey, bana bak.'' 

Samira yüzünü çevirmemekte ısrar edince Henry çenesinden tutup zorda olsa çevirmeyi başardı. 

''Sen ağlıyor musun?'' 

Henry, şefkat dolu gözlerle genç kıza bakarken az önceki merakını giderdiğini düşündü. Onu öptükten sonra Samira yine ağlamıştı. Henry'nin içi acıdı. 

''Özür dilerim.'' 

Genç kız şaşırarak ona baktı. Henry ondan ilk defa özür dilemiyordu gerçi. Ama bu durum tuhafına gitmişti.

''Geçmişte buna benzer bir durum daha olmuştu.'' dedi Samira titrek sesle. ''İşte yine ağlıyorum.'' Gözlerini hızlıca kurulamaya çalıştı. Henry, bu manzaraya daha fazla dayanamayarak genç kızı kendine çekti ve incitmekten çekinir bir tavırla ona sarıldı.  Samira daha ne olduğunu anlayamadan kendini Henry'nin kollarında bulmuştu. Henry'nin ani hareketlerde bulunması onu şaşırtsa da aynı zamanda güven vericiydi. 

''Bana neden yalan söylediğini anlayabiliyorum. Ama benden kaçma. Bir daha bana yalan söyleme.''

Henry, genç kızın saçını kaplayan kar tanelerini tek tek yere silkelediği sırada Samira huzursuzca kıpırdandı.

''Üşümüş olmalısın. Gidelim mi?'' 

Samira'dan cevap gelmeyince Henry bıkkınlıkla sordu.

''Neden cevap vermiyorsun?'' 

Samira o an bambaşka şeyler düşünmekle meşguldü.  Daldığının farkında bile değildi. Henry'nin sorusunu yinelemesiyle kendine geldi ve başını olumlu manada salladı. Konuşmaktan korkuyordu çünkü sesinin titremesi olasıydı. 

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin