🍃Bölüm~26🍃

7.5K 419 154
                                    

Medya: Perdenin Ardındakiler & Mark Eliyahu - Uzaklara savrulalım
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

🌺
•••••

*İnsan insana iyi gelmeli, iyi gelmeyecekse hiç gelmemeli...
                                         (Nazım Hikmet)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Efsa'dan:  (2 ay sonra)
••••••••••••••••••••••••••••••••••

Kulaklarıma dolan bebek ağlama sesiyle, gözlerim benden bağımsız açıldığında gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalışıyordum. Koala misali karnıma sarılan Yaman'ın elini usulca kendimden uzaklaştırarak yatağa bıraktıktan sonra, hiç vakit kaybetmeden yataktan kalkmıştım.

"Acıkmış mı annesinin çiçeği?" kızımın geceleri uyandığını, genelde de acıktığını bildiğimden dolayı, soluğu odamızın içine yerleştirdiğimiz beşiğin yanında almış, dikkatli bir şekilde kızımı kucağıma almıştım.

"Annesi şimdi doyuracak bebeğini" gülümseyerek dudaklarımı minicik yanağı boyunca sürttüğümde ağlaması azalmıştı, bunu sürekli yaptığım için alışmıştı galiba.

"Aferin kızıma, ağlama ki, babayı uyandırmayalım" burnuma dolan mis gibi bebeksi kokusunu içime çekerken, bir yandan da odada olan tekli koltuğa kurularak, yerimi rahatlamıştım.

"Güzelim, yardıma ihtiyacın var mı?" sesinden buram buram uyku akan kocam, başını hafifçe kaldırarak sorduğunda gülümseyerek başımı olumsuzca sallamıştım loş ortamda görmeyeceğini bile bile.

"Hayır sevgilim, yorgunsun uyu sen, miniğin karnı doysun geliyorum ben de" hamileliğimin son ayları, hastanede geçirdiğimiz günler derken işini baya aksatmıştı ve şimdi çok yoğun oluyordu. Haliyle de çok yoruluyordu.

Sanki dediklerimi bekliyormuş gibi bir şey mırıldanmış, burnunu yastığıma gömerek uykusuna kaldığı yerden devam etmişti.

Bense bu esnada sol göğsümü açmış, kızımın dudaklarıyla göğüs ucumu kavramasına yardımcı olmuştum.
Aşırı tatlı bir edayla hapur hupur göğsümü kavrayan Masal, yarı açık mavilikleriyle bana bakıyordu.

"Annesine mi bakıyor benim minik civcivim, oy kurban olur annen sana" parmağımı eline uzattığım gibi parmağıma tutunması yüzümü kocaman gülümsetmişti. Onunla kısa sürede aramızda oluşan bağa hayran kalmıştım. Mimiklerine kadar ezberlemiş, nasıl davrandığında ne istediğini kolayca buluyordum.

"Obur mu olacaksın kızım sen?" bir yandan gülüyor, diğer yandan iştahla sütümü içen miniğimi seyrediyordum...

Takvimin yaprakları bir bir dökülürken, zaman akıp gidiyordu. Acılarıyla, tatlılarıyla geçiyordu zaman. Saatler günlere, günler haftalara karışıyor, insan da bu akıma kapılırken buluyor kendini.

Zaman aktıkça, elbette hayat olduğu gibi kalmıyordu, bir sürü değişiklikler getiriyordu bize. Şöyle ki her geçen saat yeni bir olay olabilir, hayatının akışı büsbütün değişebilirdi.

Akıp giden zaman çerçevesinde dile kolay değişiklikler olmuştu hayatımızda. En önemlisiyse hastaneden çıkmamızdı.
Kızım, Masal'ım tıpkı annesi gibi inatçı ve güçlü duruşuyla hayata tutunmuş, kısa sürede toparlanmayı başarmıştı.

Saklı Masal (Tamamlandı🍃)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin