Medya: Efsa Turan
•••••••••••••••••••••••••🌺
••••*Bugün benim efkarım var zarım var
Bugün benim efkarım var zarım var
Değme felek değme değme telime benim
Değme felek değme değme telime benim
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Efsa'dan:
••••••••••••••Üzerimde sanki hunharca yük varmış gibi hissediyordum şu an. Ağrımayan tek bir noktam bile yoktu... Ruhum bile acıyordu. Ruhumu bedenimden çekip alıyorlardı sanki bilmediğim eller.
Aslında şu an yaşamamam gerekiyordu benim, ne acılarımı hissetmeli, ne de düşüncelerimle savaşmalıydım.
Ölüler acıyı hissetmez ki? Yoksa hisseder miydi de ben mi bilmiyordum? Hayır hissetmezlerdi, o zaman ben ölmemiştim, intihar girişimim başarısız sonuçlanmıştı demek ki.
Peki ya bebeğim? Bebeğim ölmüş müydü acaba? Hayır onun ölmesine dayanamazdım. Sırf onun ölümünü görmemek için intihar etmemiş miydim zaten?
Ona bir şey olmuştuysa bu veballe nasıl yaşayacaktım ben? Bir şey olmamışsaydı da bu işin içinden nasıl çıkacaktım?
Öyle çaresiz bir durumdayım ki, göğe danışsam derdimi günlerce gözyaşı gibi yağmur yağdırır halime dayanamayarak, öyle çaresiz bir durumdayım ki, toprağa danışsam derdimi göğsünde bitirdiği tüm çiçekleri tek gecede soldurur halime dayanamayarak, öyle çaresiz bir durumdayım ki, yıldızlara danışsam derdimi bir bir kayarak ferleri söner halime dayanamayarak... Ay ağlar çaresizliğime, güneş şafak saçmaz derdime, akan sular durur durumuma...
Gözümden usul usul dökülen yaşlarla birlikte göz kapaklarımı da araladım yavaşça. Gözümün önünde oluşan siyah noktalar, dönen başım yüzünden hareket eder gibi gözüken oda yüzünden bakış açım iyice bulanıklaşmıştı.
Bir süre gözlerimi kırpıştırarak kendime geldikten sonra gözlerimi tamamen açmayı başarmıştım.
Etrafıma bakındığımda tahmin ettiğim gibi bir hastaane odasında olduğumu anlamam uzun sürmemişti.
Allah kahretsin ki ölmemiştim, toprak bile kabul etmemişti kirlenmiş bedenimi.
Sessiz sessiz döktüğüm gözyaşlarımın altında kocaman çığlıklarım saklanıyordu. O çığlıklar ki acımasızca mahvolmuş hayatıma olan isyanımdı, o çığlıklar ki kirlenmiş benliğime olan isyanımdı.
O çığlıklar derdi boyundan büyük olan yaralı Efsa'nın acı dolu haykırışlarıydı....Usul usul akan yaşların bulanıklaştırdığı bakış açımı açılan kapıya doğru çevirdim. İçeri giren hemşire beni gördüğünde adımlarını hızlandırarak yanıma geldi.
"İyi misiniz? Neden ağlıyorsunuz? Canınız mı yanıyor?" Telaşlı ses tonuyla peş peşe sorular sorarak koluma takılan serumu kontrol eden hemşireye cevap vermedim, veremedim. İyi olmadığımı diyemedim, ağlama nedenimi söyleyemedim, evet canım çok fazla yanıyor diye haykıramadım.
"En iyisi doktoru çağırmak" cevap vermeyeceğimi anlayan hemşire geldiği gibi de dışarı çıkmıştı.
Beş dakika kadar vakit geçtikten sonra, kapı açılmış içeri az önce dışarı çıkan hemşire, bir kadın doktor ve tanımadığım iri bedenli bir erkek girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Masal (Tamamlandı🍃)
General Fiction"Sana yardım edeceğim" sert ve erkeksi sesiyle konuşmuştu adam. Kelimeler ağzından hangi ara çıkmıştı hiç fark etmemişti. "Nasıl?" diye sordu kadın masmavi gözlerinden umut kırıntıları geçerken. Deli gibi merak ediyordu karşısında oturan daha bugün...