Medya: Efsa Turan
•••••••••••••••••••••••••🌺
••••*Bir fidandım derildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nereden bileceksiniz?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Efsa'dan:
•••••••••••••Acımasız hayat bundan daha kötü ne yapabilir dediğim her günün sabahı öyle bir şey geliyordu ki başıma, dün olanlar bir hiçmiş gibi gözüküyordu gözlerime...
Şu an küçük banyomuzun klozeti üzerinde kapağı indirerek oturmuş, elimde çift hat gösteren çubuğa bakıyordum dolu dolu olan gözlerimle.
Ne yapacaktım ben, başımdan geçen olayları bile yutamamışken, sindirememişken daha...
Kadınlara sizin için bu dünyada en özel duygu hangisi diye sorsalar, birçok kadın hiç düşünmeden annelik duygusu der...
Anne olacağını, hamile olduğunu öğrendiğinde karalar bağlayarak, çaresiz bir duruma düşen çok az kadın vardır bu dünyada...
Allah kahretsin ki ben de onlardan biriydim. Şu an ne yapacağımı, nasıl yaşayacağımı, daha geçmeyen yaralarımın yeniden kanamasını nasıl durduracağımı hiç ama hiç bilmiyordum.
Dudaklarımın arasından firar eden hıçkırığımın duyulmaması için elimle ağzımı kapattım. Allahtan ümit kesilmez derler ya. Fakat ben öyle bir durumdaydım ki ümit istemeye yüzüm bile yoktu. Biliyordum, çaresizdim, bilmiyordum ne yapacağımı.
"Efsa, kızım yarım saattir ne yapıyorsun orada?" sitem ederek kapıyı çalan halamın sesi beni düşüncelerimden şimdilik ayırmıştı.
"Çıkıyorum, halacığım" dedim sesimin düz çıkmasına aşırı efor sarf ederek.
"Halit amcan aramıştı, Yiğit hastalanmış, benim gitmem gerek baban için çorba koydum sehpaya, hayde çabuk çık da soğumadan yesin adam" babam...Aldığı nefes için bile şükrettiğim adam. Zaten bakmaya utandığım yüzüne, nasıl bakacaktım şimdi?
"Tamam hala, git sen çıkıyorum ben" diyerek klozetin üzerinden kalktım. Elimde duran o uğursuz çubuğu elbisemin cebine atarak, musluğu açtım. Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerime iyi gelmesini umarak, soğuk sudan avuç içlerime doldurarak yüzümü yıkadım.
Başımı kaldırarak ayna da kendime baktığımda kocaman bir enkazla karşılaşmıştım. Mavi gözlerimin içi kıpkırmızı, altları mosmordu. Sırtımda taşıdığım yüklerin ağırlığı yüzüme yansımıştı sanki.
O kadar solgun, ruhsuz gözüküyordum ki, ölüden farkım yoktu... Hoş yaşayan ölüydüm ben... Bedeni burada ruhu toprağın yedi kat dibinde...Banyodan çıktığımda halamın gitmiş olduğunu gördüm. Fazla oyalanmadan salona geçtiğimde halamın hazırladığı tepsi girmişti bakış açıma.
Koltukta uzanan babamın yanına yaklaşarak diz çöktüm. Her zaman yaptığım gibi kırışmış ellerine öpücükler sıraladım ilk önce.
Hafif işlek olan sağ elini kaldırdığında gülümseyerek kafamı aşağı eğdim. Böylelikle de saçlarımı okşamasına izin verdim."Ağla...dın...mı... sen?" kesik kesik, kekeleyerek konuşan babama baktım.
"Yok babam, ne ağlaması soğan doğruyordum mutfakta ondan olmuştur her halde" tane tane konuştum anlayabilmesi için. Ben çocukken babamın bana baktığı gibi şimdi de ben ona bakıyordum, asla bıkmadan, asla of bile demeden. İnsan canından çok sevdiğinden, kıymetlisinden bıkar mı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Masal (Tamamlandı🍃)
Fiction générale"Sana yardım edeceğim" sert ve erkeksi sesiyle konuşmuştu adam. Kelimeler ağzından hangi ara çıkmıştı hiç fark etmemişti. "Nasıl?" diye sordu kadın masmavi gözlerinden umut kırıntıları geçerken. Deli gibi merak ediyordu karşısında oturan daha bugün...