Medya: Yaman Eroğlu
•••••••••••••••••••••••••••••🌺
••••*İnsan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir.
Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Yaman'dan:
•••••••••••••••••Yeni bir güne daha başlamak için yataktan kalkmıştım. Komodinin üzerinde duran saate baktığımda saatin daha 6 buçuk olduğunu gördüğümde hiç şaşırmamıştım. Zira hep erken uyanırdım. Trabzon'da doğmuş, oranın havası, suyuyla büyümüş biri için erken kalmak normaldi zaten.
Banyo da rutin işlerimi hallettikten sonra takım elbiselerimin siyah olanlardan birini alarak giyindim. Hiçbir zaman sol kolumdan saat eksik etmediğim için siyah kemeri olan kol saatlerimden birini de alarak koluma bağladım.
Mutfağa geçtiğimde çalışanlardan birinin benim için hazırladığı sofraya oturdum. Zira emrim üzerine ben uyandığım zamana kahvaltı masada hazır olmalıydı.
Sevdiğim yemeklerden olan menemenimi yerken çalan telefona küfrettim. Sabahın köründe ne diye arıyorlarsa. Arayanın kim olduğunu gördüğümdeyse sesli bir şekilde oflamıştım.
"Ne var ağabey sabahın köründe" bıkkın çıkan sesime, bıkkınca koy verdiğim nefes de eklenmişti.
"Sana da günaydın kardeşim" diyen ağabeyime gözlerimi devirdim. Altı aydır Trabzon'dan kaçmış, İstanbul'a kafamı dinlemeye gelmiştim. Zırt pırt arayarak yokluklarını hissettirmiyorlardı sağ olsunlar(!)
"Günaydın. Oldu mu? Şimdi konuya geç" dedim sabırsızca. Aslında konuyu biliyordum. O yüzden sinirleniyordum ya.
"Ne zaman dönüyorsun sen? Bak annem iyice bunalttı beni. Her gün sorup duruyor, zaten seni de arıyordur. Dön artık. Ayrıca İstanbul'da olan işler de yoluna girmiş, bahanen de kalmadı" diyen ağabeyimle içimden koca bir siktir çektim içimden. Gerçekten de işler yoluna düşmüş ve benim bahanem kalmamıştı.
"Döneyim de bu kez benim kafa şişsin değil mi? Her gün yeni bir kız, yeni bir fotoğraf, yeni bir numara. Bu kız şöyle akıllı, yok helal süt emmiş. Yok ben 29 yaşına gelmişim. Evlenmek yaşım geçiyormuş. Daha neler neler. Bunlardan kaçtım ben biliyorsun. Şimdi yine başlanacak" Evet, annem benim bekar olmama takmıştı kafayı, sürekli bir evlilik baskısındaydı.
"Kadıncığaz da haklı bir yerlerde, neredeyse 30'una geldin. Sen de evlenmelisin artık" diyen ağabeyim şu an yanımda olsa kesin yumruğumun tadına bakacaktı. 36 yaşındaydı ama kendisi de geç evlenmişti benim gibi. Fakat o 27 yaşında evlenince annem beni daha da sıkıyordu.
"Bittiyse kapatıyorum" dedim, hiç evlilik masalları dinleyecek halde değilim.
"Eninde sonunda döneceksin zaten, fazla uzatmasan iyi olur" otoriter sesine geçiş yapan ağabeyim kahretmesin ki haklıydı.
"Tamam, birkaç güne döneceğim. Anneme söylersin artık. Bari şu iki üç günü rahat bırakın" dedim sitem karışık alayla. Sözde kafa dinlemeye gelmiştim, fakat Trabzon'da olan her olaydan haberim oluyor, ot bitse, kar yağsa beni arıyorlardı yahu.
"Tamam, tamam bu haber annemi sakinleştirir biraz. Yani umarım" dediğinde derince nefesler aldım. Ben de umarım sakinleştirir.
"Diyeceğin bittiyse, de hayde gelince görüşürüz. Ayaz ve Alin'i özledim. Onlar için erken döneceğim" gerçekten kerata ve prensesi özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Masal (Tamamlandı🍃)
Ficción General"Sana yardım edeceğim" sert ve erkeksi sesiyle konuşmuştu adam. Kelimeler ağzından hangi ara çıkmıştı hiç fark etmemişti. "Nasıl?" diye sordu kadın masmavi gözlerinden umut kırıntıları geçerken. Deli gibi merak ediyordu karşısında oturan daha bugün...