2

230 121 223
                                    

"Umut belki de yaşanmaya değer bir hayata bağışlanmıştı..."

2

Uyum sağlamak gerekirdi bir yerde hayata. Durup düşünürdüm ve ilerledim hayatta adım adım. Bakışlarım vardı, duygularım vardı. Neden mi? Hissetmek ve gerçekten de bu dünyada yaşamak için. Ve yaşamak için yanında senin varlığını hissetip duygularını gözeten birisi olması lazımdı. Sana canından can verebilecek birisi olması gerekti.

O kişi şuan da tam da yerde dizinin üzerinde başını tüm hissizlikle koymuş annemdi. Bana canından canı bir kez daha verecek olan kadın buydu. Benim annemdi. Güzel sarı saçları omuzlarına dökülmüş ve kalbine isabet eden o kurşunun vurgun verdiği iz nedeniyle kanının ortaya çıkardığı kızıllıgın üzerine bir örtü misali örtülmüştü. Gözleri kapanmıştı ve teninde ki beyazlık artarak en solgun görünümünü almıştı.

Tamamen bir ölü misali yatıyordu dizimde. Göğsünden karnına sızan kan saç uçlarını boyarken kulaklarıma hala ateş edilme sesleri doluyordu. Babam neredeydi? Bilmiyordum. Amcam neredeydi? Onu da bilmiyordum. Ya Feris...o neredeydi? Gitmişler miydi yoksa saklanıyorlar mıydı? Ölmüş de olabilirlerdi. Ama bu ihtimal artık o kadar hissizlik yaratıyordu ki kalbimde...belki de şuan içim çıkana dek aglamalı ve acımı haykırmalıydım.

Ama gözlerimde ki yaşlar sadece annem için dökülmüştü. Kavramıştım. Annem...benim biricigim hayata gözlerini yummuştu. Bu ateşler bilerek mi yoksa tesadüfen mi oldu bir fikrim olmasa da annemin öümünün sebebini veren kişilerin kim olduğunu merak ediyordum. Merakımı giderdigimde ise baş vuracağım kişi kesinlikle polis merkezi olacaktı.

Kulaklarıma uğultu şeklinde gelen ateş sesleri artık çoğalmaya ve netleşmeye başlarken bakışlarımı annemin bedeninden çekip ölü bedenlerin üzerinde gezdirdim. Bizim bulunduğumuz alanın bir yarım metra filan ötesinde ölü bedenlerin yığılmış görüntüsü belli oluyordu. Çatışma tamamen o bölgede olmuştu ama sesler çok net geliyordu.

Kafamda takılan o soru ise şuydu; Çatışma bizden yarım metre kadar uzaktayken o kurşun annemin kalbine nasıl da tam isabet ederek onu öldürmüştü?

Bu sorunun cevabını verecek şuan için kimse yoktu. Kafamda ki küçük çatışmayı bölen ise elinde ki tek silahla karşı tarafa bir araba arkasından karşılık veren adamdı. Siyah bir giyimi ve iri bir bedeni vardı. Çatık kaşları ve dik duruşu bile bir adamı öldürecek kadar sert duruyordu. Ancak bu adamı bir yerden hatırlıyorum.

Arkamızdan uçak parçalara bürünürken bedenimi saran kişi yere yapışarak yuvarlanmamızı sağladı. Yere sürtünmemi engellemeye çalışsa da belim yere sürtünerek bir yanma hissi bırakmıştı. Neler oluyordu böyle?

Sırtım yerle buluşurken bakışlarım ilk önce mavi hareleri ile buluştu ama sonra bakışlarım hızla uçağa döndü. Her yer yanıyordu ve ben biraz önce annemlerle oradaydım. Kırmızı alarm buydu. Kötü olay!

Bakışlarım tekrar karşımda beni altına alan adama değdiğinde sertçe yutkundum. Aklıma annemin ismimi seslenişi gelirken, "Anne..." diye mırıldanırken buldum kendimi.

Evet. Bu o adamdı. Beni uçakla beraber yanmaktan kurtaran adam. Onu tanımıyordum ve ismini de bilmiyordum ama annemin onunla kısa seslenişini hatırladım. Ona Aral demişti.

GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin