13

78 57 1
                                    


"Her kazancın altında bulunan bedeli ödemek boynumuza dayanan ölümcül bir bıçak gibiydi. ya bedel ödemek ya da kan akacaktı..."

13

Kulaklarıma uğultulu sesler doluyordu sürekli. Etraf karanlıktı ve nerede olduğumu henüz tam seçebilmiş değildim. Canım acıyordu. Ayaklarım çıplaktı, bunu ayaklarıma batan şeylerin acısıyla hissediyordum. Neredeydim ben? Etraf çok karanlıktı.

Sagıma ve soluma dönüp etrafta koşuşturdum. Bu ayağımda sadece derin bir sancı bırakırken nerde olduğumu kavramak istedim. Bazı şeyleri görüyordum ancak net değildi. Ben bilinmezlikleri sevmezdim.

Koşturmam sert bir ağaç gövdesine toslamam ile son buldu. Cılız bedenim yere düşerken acıyla inledim. Üzerimde beyaz bir elbise vardı. Yere düşmenin etkisi ile kirlenmişti. Ellerim altında ki küçük dal kırıklarını ve kuru yaprakları hissettim. Ormandaydım.

Hadi ama.

Yere iki kere sertçe yumruk geçirdim. Soğuk hava açıkta kalan tenime ve ince kumaşın üzerinden varlığıma acımasızca vuruyordu. Ağaçlar rüzgarın şiddetini azaltmıyordu. Böyle bir yerde ne işimin olduğu hakkında minicik bir düşüncem yoktu.

Yerden destek alarak ayağa kalktım. İlk başta bacağımda ki acıyla tökezledim ancak yürümeyi başarabildim. Ormanın içinde dört dönüyordum. Gözlerim ağaçları görebiliyor ve kararan semanın güzeliğini ortaya çıkaran ay ve yıldızların aydınlık kapasitesine yeni yeni alışıyordu gözlerim.

Aynı yerlerden geçtiğimi fark ediyordum. Sola, sağa, önüme ya da arkama. Ne tarafa gidersem gideyim sürekli aynı noktada duraksıyordum. Sanki bir şey beni bu alana çekiyordu. Gitmemi istemiyordu bir şey. Ama ne? Neler oluyordu böyle?

Gözümü alan keskin bir ışık elimi gözlerime engel tutmamı sağladı. Aralık parmaklarım arasından baktım gözlerimi alan ışığa. Kocaman ormanın ortasında iri gövdeli bir agacın önünde sarışın bir kız vardı. Elinde ise bir madalyon. Madalyon iki taraflıydı.

Kızın saç rengi tıpkı benimki gibiydi. Güneş sarısı saçları vardı. Yüzünü tam seçemiyordum. Zaten odaklandıgım şey madalyondu. Kızın ayaklarında ayakkabı yoktu. Beyaz bir elbise vardı onun da üzerinde benim gibi. Benim tenime aksin teni bugdaydı.

Kıza doğru adımladım. Üçüncü adımımda madalyonu zincirinden tutarak bana seri bir hareket ile attı. Madalyon yere düşmeden havada zincirinden tutarak yakaladım. Kıza şaşkınlıkla balsam da yüzünü seçemedim. Kıza bakmaya çalışmak yerine madalyonu inceledim.

Çok değerli bir şeye benziyordu. Yere düşse de zarar görebileceğini sanmazdım. Çok sağlam bir demirden yapılmıştı. Değerli işlemelere sahipti. Kız konuşmadı ve ben madalyonun çıkıntılı yerine tırnagımı geçirdim. Madalyon ikiye açıldı ve karşıma iki fotoğraf çıktı. İki kız.

Biri bendim.

Diğeri de bendim.

Sol tarafta ki görünüm de saçlarım kıvırcıktı. Ama bir fark vardı. Sağ bölmedeki halim de saçlarım dalgalı olsa da gözlerim maviydi benim. Ancak sol tarafta ki halimde ki gözlerim yeşil idi. Mavi değildi. Bu dikkatimden kaçmamıştı.

GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin