20

71 50 33
                                    

"Acılara dokunmak kanatırdı ve biz acının tam üzerinde duruyorduk."

20

Sessizliğin içinde ki bir rüzgarın ortaya çıkardığı fısıltılı tını gibiydim. Sesimi duyurmaya çalışıyor ancak sesim ancak içimde bir çığlık olarak yükseliyordu semaya. Sesimi çıkaramıyordum. Zifir'in en koyu tonuydu bu...korku bağlarını tüm bedenime salarken tir tir titriyordum. Koca bir odanın içinde hapistim ben.

Duvara bağlı olan ellerimi hareket ettirmiyordum. Deponun küf kokusu miğdemi bulandırırken, gözlerim geriye doğru kayıyordu. Ayaklarımın parmak uçları ancak yere yetişiyor ve yerde ki kirli su akıntılarını hissediyordu. Ağzım kurumuş ve kafam acıyordu.

Önümde beni bekleyen kocaman bir yol varken, karşıma çıkan ufak bir engel ile yola çakılmıştım. Gördüklerime de duyduklarıma da inanmak istemiyordu zihnim. Acıyordu kalbim. Uyku ile uynıklık arasında kalıyordu zihnim ve bana tehlike uyarıları veriyordu. Acının içinde ki tatlı uykudaydım. Uyanmak bilmiyordum.

Gözlerimin alıştığı zifirlik bir ışık kaynağıyla kaybolurken, gözlerim yavaşça aralandı. Mavi gözlerim kapıyı tutan bir adama değindi ve ardından başım öne düştü. Aklımın ucundan binlerce düşünce geçerken dün geceyi düşündüm. O gördüğüm kişi Azelya'ydı ya da ben deliriyordum.

"Nasıl hissediyorsun?"

Dudaklarım kendiliğinden sola kıvrıldı. "Bok gibi."

Gözlerimi adama çevirdiğimde ise onun da gülümsediğini gördüm ancak gözleri yaralı bedenime çevrildiğinde gülümsemesi acıya eşlik etti.

"Bileklerin morarmış." dedi gözleri kelepçelerinden sıkılığına değerken. Dudaklarını birbirine bastırdı ve yanıma gelmeye başladı. "Cani kadın..."

"Galiba benden korkmuyorsun." dedim o ellerini kelepçelere uzatırken. Göz ucuyla bana baktı ve,"Neden korkayım ki?"diye sordu bana.

"Beni duvara bağlayıp ardından kapıyı üzerime kitlemesinin başka bir nedeni olamaz." dedim burda ki en uzun cümlemi kurarak.

"Senden uzak mı durayım?" Dudakları konuşurken sürekli gülüyordu. Bu adam iyiye benziyordu ancak ona kanmamam gerekiyordu. Bir yanıltmaca bile olabilirdi.

"Ben kimseye sebepsiz yere zarar vermem." Kekepçelerin sıkılığını azaltırken bileklerimde hatrı sayılır bir rahatlama hissi oluşmuştu. Bakışlarım adama değdiğinde ise gözlerim kısıldı.

"İçimden soruyorum. Bunu neden yapıyorsun?"

"O halde o soru içinde kalmalı çünkü sana bunun cevabını vereceğimi düşünmüyorum." Elinin tersini kolumdan bileğime dek sürterken bedenim titredi.

"Dokunma!" diye hırladım.

Sesim yükseldiği sırada elini hızla tenimden ayırdı. Kahverenginin en açık rengi olan sarı gözleri gözlerime çarptı. "Azel'in neden seni alı koyduğunu merak ediyorum. Gerçekten ona fiziksel olarak benziyorsun..."

"Onu tanımıyorum..."

Geri çekildi ve kalın kollarını kaslı göğsünde birleştirdi. "Bence tanımamalısın. Çünkü o sandığından daha tehlikeli...bu arada ismin neydi senin?"

GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin