15

78 58 24
                                    


" Acı, acıya en iyi gelen ilaçtır aslında."

15

Kuşkusuz en büyük suçtu yaşam için yaşam çalmak. Her yerimiz kanla kaplanmıştı, yine de lekelenmeyi bırakmıyorduk. Ne içindi bu bedeller? Neden kurban ediliyordu insanlar? Adalet için mi? Yeni bir direnişçi toplum için mi?

Kötülüğü dünyaya daha iyi yayabilmek için.

Karanlığın içine hapsolan bedenlerimiz acı çekiyordu. İlaç yoktu. Ölüme makumduk. Ölümü insanlara esir ettiğimiz gibi biz de ölecektik onların kanlı görüntüleriyle. Olay anı zihninden silinmiyordu. Sürekli yenileniyordu. En büyük kayıp buydu aslında. Merhamet. Bu eksiliyordu. Ve merhamet olmadan duygular da olmazdı.

Köreliyordu kalplerimiz yavaş yavaş. Kan gölü içinde kalana kadar veriliyordu emir. Ve o göl olmaktan çıkmış koca bir denize dönüşüyordu. İçinde balık yoktu o denizin, cansız insan bedenleri vardı. İnfaz ettiğimiz kişilerin bedenleri.

"Bu harika bir şey." Karşısında ki tabloya hayranlıkla baktı.

Diğerine geçerken de aynı tepkiyi verdi ve diğerine bakarken de. Çizimlerimi sevmişti anlaşılan. Sessiz kalırken, "Bunları bir galeride satışa sunmalısın." dedi.

"Hobi olarak yapıyorum. Begendiysen sana hediye edebilirim."

Arhan Karaca.

Misto adı başlığında görüntüsüne aksin yüzünün altında yatan bir katil vardı. Bilğime göre mistolar kalabalık bir toplumdu. Başlarında ki kişiler de İtalyan kişilerdi ancak araya türk üyeler de alınmıştı. Koltuğa oturan baş üyeler ise öldürülmesi imkansızlaşılacak kadar iyi korunuyordu.

Bu adam ise koltuğa oturan kişilerden olabilme potansiyeline sahip iyi bir avcıydı. Avını çok yakından görebilirdi ancak eline silahı almadığı zamanlar iyi süt dökmüş kediye dönüyordu. Dudaklarında ki o gülümseme her an silinebilir her an üzerime çullanabilirdi.

Siyah saçları ve yapılı bir vücuda sahipti. Şuan avcıya karşı avcı durumundaydık. Tabii onun benim de bir av değil avcı olduğumu bilmesine hiç gerek yoktu. O ceketinin altında gizlediği silahı her an eline alıp bana karşı dogrultabilirdi. Zamanı kollamalıydım.

Yanına doğru en kışkırtıcı yürüyüşüm ile yürüdüm. Yanına vardığımda ise sadece tabloyu göstermek niyetine girerek elimi kalın kolu üzerine yerleştirdim. Elimin altında ki kolu gerildi. Bunu hissettim.

"Küçük bir çocukken başladım aslında çizime. Öğretmenlerim hep söylerdi yeteneğimin olduğunu da ben yeni farkına varıyorum. Bunlardan tonlarca var. İstediğini alabilirsin." Sesimi değiştirirken boğazımda bir acı hissettim. Ama bu çok uzun sürmedi. Role alıştım.

"Bunları da alabilirim elbet..." Ellerini belime sararak beni kendine doğru çekti. "Ama ben eserin sahibiyle ilğileniyorum daha çok. Onu ne yapacağız?"

Senin götüne sokacagız!

Bozuntuya vermeden ona karşılık verdim. Ellerim kalın kolları üzerinde gezinmeye başlarken bedenimi ona sürttüm. "Dikkat et ama. Her kazancın sonunda bir bedel vardır. O bedel ben olmayayım."

GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin