"Aşkın pusu kurduğu kalbim yeniden canlanmaya başlıyordu. Aşkın beraberinde getirdiği acı ise kor ateş gibiydi."25
Birbiri sıra ardına saklanmış gizli duygular yüreğimizde barizdi. Bazen o duyguları yansıtmayı beceremeyen bizler hayatın akışına uyardık. Hayat bizi istediğimiz ya da istemediğimiz yerlere sürgün ederdi. Kötünün iyisi bir hayat ne kadar muhteşem olabilirdi diyordum. Ama iyiydi. Her şeye rağmen nefes alabilmek bir lütuftu.
Karanlık bir kuyunun içine düşen hep yalnız bir çocuk gibiydim. Bu durum her an değişiyordu. Bazen elinde bir oyuncak olan ve bazen de onu kurtulmasını ümit eden bir çocuk. Ama hikayenin en başından beri oradaydı. Çocuk o kuyunun içinde hapisti.
Galiba artık kurtulma vaktiydi.
Çocuğa bir yardım eli uzatılmıştı. Çaresizdi çocuk. Eli kabullendi ve yeni bir yaşama doğru yol aldı. Ona uzatılan elin kime ait olduğunu bile bilmiyordu. Çocuğun tek umudu oradan çıkmak ve evine ulaşmaktı. Başına kötü olaylar gelmişti. Çocuk umudunu keserken ise artık mutluluğu hissedecekti. Bu ne yüce duyguydu.
O çocuk bendim. Ve en başından itibaren bana yardım eli uzatan sevdiğim adamdı. Aral'dı. Kötü şeyler olmuştu. Hala oluyordu ve ben mutluluk basamaklarını bir bir tırmanıyordum. Hikayenin sonuna ulaşıyordum ve sonum da ne olacak bilmiyordum. Bu duyguların beni uçurumdan itişi çok oluyordu.
Gözlerim aynadan yansıyan yüzüme değdi. Saçlarımın kapattığı boynumu açtım ve iz de gezindi bakışlarım. Gölgesinde. Bu yazının anlamı çok büyüktü. Aral, Gölgeydi ve ben onun himayesindeydim. Liva ve ben. Onun korumasındaydık.
Parmak uçlarım yazı üzerinde gezinirken tebessüm ettim. Tenime kazınan bu yazının sebebi olan adamı çok seviyordum. Kaçmak zamanı değildi bugün. Bugün savaşma zamanıydı. Ellerimize tutuşturulan o duyguları yaşama zamanıydı. Bugün çok özel bir gündü. Beraberinde hayatın mutluluğuna kurban gideceğim günlerin habercisi.
Sarı saçlarımın yazıyı kapatmasını izlerken elbisemi düzelttim. Kalın ceketimi giyip kendime son kez bakarken, masanın üzerinde ki telefonum çoktan çalmaya başlamıştı bile. Uzanıp telefonu aldım ve ekranda ki isime baktım.
Aral arıyor...
"Geldin mi?" diye sordum.
Bugün beni evlerine götürecekti. Kendi evine değil, ailesinin yaşadığı eve. Liva ve babası vardı. Anneleri ne yazık ki vefat etmişti. Bir kurban daha gitmişti. Annemin kaderine benzer bir durum daha var olmuştu. Bu elbette beni üzmüştü.
"Kapıdayım güzelim."
Gözlerim cama yansırken sırıttım. "Ben hazırım. Hemen geliyorum."
"Bekliyorum."
Aramayı sonlandırıp çantamı elime alırken seri adımlarla odadan çıktım. Evim çok fazla büyük olmadığından dolayı kısa sürede evden çıktım. Arkamı dönüp bahçe kapısına yürürken ise evin önünde ki arabasına yaslanmış adamı gördüm. Güzel gözleri yanına gelişimi izliyordu.
Yanına vardığımda ona gülümsedim. "Nasılsın?"
"Şuan çok iyiyim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGESİNDE
Mystery / ThrillerBilinmeyen bir geçmiş yaşanılmamış bir geçmiş değildi. Efra sıradan hayatında yaşanmaya başlayan anı değişimlerle, annesinin ölümünün hemen ardından onu canı pahasına korumakla görevlendirilen Aral Gökay ile geçmişin peşine düşecekti. Geçmişin kanlı...