"...233,234,235,236..." kısık sesim karanlık boş dört duvar arasında yankılanırken delirmiş gibi ileri-geri sallanıyordum. Oturduğum yerde saniyeleri saymaya devam ederken daha da küçüldüm. Karanlık... Nefesim daralıyordu,sanki büyük bir karadeliğe hapsolmuşumda gittikçe yok oluyordum. Parçalara ayrılmama gerek yoktu zaten paramparçaydım. Hem fiziken hem ruhen. Karnımdaki yaradan ince ince akan kan çıplak tenimde ince bir şerit halini alıyordu.Dudaklarım aldığım darbelerin sonucunda patlamıştı. Yüzüm büyük ihtimal morluk içerisindeydi,bilmiyordum. Bir kez olsun saçımı okşamamış eller bana her zaman kırbaç olmuştu. Acımasızca ettiği kelimeler kulaklarımda çınlayınca ellerimle kulaklarıma büyük bir baskı uyguladım.
"510,511,512..." geniş odadının diğer ucundan duyduğum çıtırtıyla sıçradım. Gözlerim sesin kaynağına döndüğünde fareler olduğunu gördüm.Gözyaşlarım hızlandı. 18ime gelmiştim hâlâ çocuk gibi ağlıyorum diye kendime kızmak biran bile geçmemişti aklımdan,çünkü 50 yaşıma gelsem bile kabuslarımı süsleyecek anları asla unutamayacaktım. Farelere bakarken eski bir anımı hatırladım.
Daha 6 yaşındaydım,tek suçum çocuk olmaktı. Dışarıda arkadaşlarımla top oynuyordum. Babamla birlikte dışarı çıkmıştık,ilk kez ve son kez. Oynarken arkadaşım düşmüştü babası öyle bir telaşla koşmuştu ki yanına,içim acımıştı. Daha küçüktüm... Belki babamda böyle telaşlanır diye kendimi yere attığımı hatırlıyorum. Babamın hiddetle kalkıp yanıma gelmesini,endişelendi diye sevinmemi. Gülümseyip iyi olduğumu söyleyecekken yediğim tokatı. Ve eve döndüğümüzde bunun on katını yaşamamı. Daha küçüktüm...Bende hiç kapanmayacak yaralar bırakan babamı masumca severken küçüktüm. Annem beni koruyacak sanarken küçüktüm. Zorbalığa uğrarken küçüktüm.Aşağılanırken küçüktüm.Acımasızca tenime basılan sigaralardan kaçarmak için çırpınırkende küçüktüm.Ben çok küçüktüm.
Şiddetle büyütülen çocuklar ya içine kapanıp korkak olurdu ya da öfkesinin nelere sebep olacağını bilmediğimiz birisi. Bunu çok önceden babannem,babamın beni döverken gördüğünde babamı azarlerken söylemişti. Sonra o da gitmişti zaten.
Ve ben belirsizlikle kalmıştım. Korkaktım ama öfkemi de kontrol edemezdim. Ben hep araftaydım...
"679,700,701..."
Kapı açıldı,
Annem.. Ya da yabancı bir kadın. Hangisiydi bilmiyordum. Ne çok şey bilmiyordum öyle,acınası..
Önüme koyduğu ufak tasta yemek vardı. Histerik bir şekilde gülüp anneme baktım. Bir anlık sinirle yemeğe geçirecekken durdum. Ceza günlerinde getirilen yemek dışında hiçbir şey verilmezdi. Hastaydım,fazla hasarım vardı bunu yapmak aptallıktan başka bir şey değildi.
"Oğlum... Hadi ye bunu." ardından cebinden bir şey çıkardı. Ekmeği elime tutuşturup,
"Gizlice getirdim zaten kötü haldesin güçsüz düşme iyice." kurduğu cümleyle yüksek şiddette kahkaham boş zindanda yankılandı. İrkilen annem korkuyla geri çekildi.
"Bu mu anne? Beni düşünmen gözlerimi yaşarttı,nasıl sevindim nasıl anlatamam yani" alayımla ağlamaya başlayan annem ellerimi tuttu.
"Bilmiyor musun evladım bu babanı.. Ona karşılık verseydim seni öldürürdü
Daha fazla zarar görmeni istemiyorum" titrek sesiyle konuşması içimi daha fazla kanatmıştı.Ona fazla yükleniyordum. Ben en azından özgür bir hayat yaşamaya çalışıyordum. O yıllardır bir evde köle gibi çalıştırılıyordu.Ona yaklaşıp ellerimle yanaklarındaki yaşları sildim. Bu hareketim daha fazla ağlamasını sağlamıştı çünkü o asla yaşlarımı silmeye cesaret edemezdi. O hep korkak olmuştu. Geri çekilip sırtımı duvara yasladım.
Hareketlerimi izleyen annem iç çekip ayaklandı."Yemeğini ye.Çıkmana az kaldı ama yinede daha erken çıkman için babanı ikna etmeye çalışacağım." baba kelimesini duyunca histerik bir gülüş oluştu. Kafamı salladığımda zindan mı depo mu belirsiz yerde beni yalnız bıraktı. Ufak pencereden gözüken gökyüzünü izlerken saymaya devam ettim. Hâlâ karanlıktı içerisi ve aklımı dağıtmam şarttı.
Geçen iki saatte binlere ulaşmış,yemeğimi yemiş,kanayan yaramı durdurmaya çalışmıştım. Fakat geç kaldığım için ufaktan gözüm kararıyordu ama sorun değildi. Eh daha kötülerini de görmüştük. Gözümün tekrar kararmasıyla kendimi yere bıraktım.
Bu gece ikinci defa açılan kapıyla gözlerimi kapadım. Rahat rahat geberemiyorduk bile. Her gün aynı cümleleri kurmamda ayrı ironiydi.
Koluma dokunan ince elle gözlerimi açtım. Annemle gözgöze geldiğimizde,
"Kalk çıkalım şu pis yerden." yeni ağladığını gösteren kırmızı gözleri ve yanağındaki kızarıklıkla gözlerim doldu. Orospu çocuğu ona vurmuştu.
Ayağa kalktığımda koluma girip beni zindandan çıkardı. Bu rezil yer onlarca yıldır var olan aile evimizin kütüphanesinde bulunuyordu. Başta hiçbirimizin haberi yoktu ama tesadüfen bulunduğundan beri babamın hastalıklı zihnini mutlu etmişti. Fazlasıyla sevdiği bu yer benim sürekli ziyaret ettiğim bir yerdi.Kütüphaneden çıktığımızda sağa dönüp benim odama ilerledik. Pis halimle yatağa yatmak istemediğim için kendimi koltuğa bıraktım. Annem ilk yardım çantasını getirip yaralarıma pansuman yaparken hiç konuşmadı. 20 dakika 32 saniye boyunca boş boş sessizliği dinledim.
Sonunda pansumanı bitirdiğinde eşyaları toplamaya başladı. Onu izlediğimi fark edince duraksayıp bana döndü."Onun sana vurmasından nefret ediyorum." dediğim şeyle titrek bir nefes aldı. Gülümseyip,
"Ben de sana vurmasından nefret ediyorum ama görüyorsun. Bizi mahvediyor..." ayağa kalkıp yanağımdan öptükten sonra iyi geceler dileyerek odadan çıktı.
Eşofmanımı değiştirip yatağa girdim. Sonunda huzurla uyuyabilecektim.
Bu pezevenk babadan nefret ediyorum aq
saka maka böyle delilerin oldugu bir dünyadayız korkunc
kontrol etmeden atiyorum yazim hatasi varsa artik yok
Neyse opuyorum en guzel yerlerinizden muck
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLÂ ➳ bxb
De Todo[TAMAMLANDI] "Saymayı bırak." yumuşak sesiyle ona baktım. "İsteyerek olmuyor." derin nefes alıp beni göğsüne bastırdı.Sevgisini en çok hissettiğim anlardan birisindeydik. Gülümseyip konuşmaya devam etti. "Sakinleşmen için sana şarkı söylememi ister...