Hyunjin hala şok içindeydi. Hakkında çok az şey hatırladığı anaokulu arkadaşı bir anda karşısında belirmişti. Jeongin ise ellerini göğsünde kavuşturmuş bir ifadeyle ona bakıyordu. "Gerçekten unuttuğuna inanamıyorum Jinnie."
Jinnie mi? İşte bu her şeyi değiştirir. Hyunjin sadece kendine çok yakın hissettiği kişilerin ona bu ismi kullanmasına izin verirdi.
Anılarını depreştirmek için Jeongin'i eve alıp kapıyı kapattı. "Evet Jeongin öncelikle gerçekten özür dilerim ama uzun zaman geçti ve çoğu şeyi unuttum. Acaba biraz bahseder misin?"
Jeongin bunları unuttuğuna hala inanamıyordu. Çünkü Hyunjin onun için en önemli insanlardan birisi olmuştu ve Hyunjin'in de hala aynı düşündüğünü sanmıştı."Ha birde ilk şunu soracağım. Sen benim evimi nerden buldun?!" Hyunjin şüpheyle konuştu.
Jeongin "Iıı annen söyledi." diye cevap verdi. Sonra devam etti "Hatırlıyor musun bilmiyorum ama sen Busan'a ilk geldiğin vakit annen de yanındaymış. Sonra ben senin şu iftira haberlerini gördüm. Gerçekten çok üzgünüm ayrıca senin için. Her neyse ve bu yüzden anneni aradım. Dedim işte Hyunjin nasıl. O da daha yeni senin evinden çıktığını söyleyince sana sürpriz bir ziyaret yapmak istedim ama anlaşılan fazla sürpriz oldu."
Hyunjin 'haa' diye bir ses çıkartıp anladığını belirtti. Aslında gayet mantıklı bir cevaptı çünkü annesinin evden çıkarken telefonunun çaldığını hatırlıyordu.
"İyi yapmışsın ne diyeyim." dedi Hyunjin. "Ee şimdi anlat bakalım madem o kadar önemliymişsin benim için ben neden hatırlayamıyorum. Herhalde nerdeyse 15 yıl geçtiği içindir. Ama hatırlamam lazım çok garip."Jeongin derin bir nefes aldı ve "Evet bana da garip geldi ama belki anlatırsam hatırlayabilirsin. Gerçekten güzel zamanlar geçirmiştik ve... açıkçası tekrar o kadar yakın olmamızı isterdim." dedi.
Hyunjin hafif bir şekilde gülümsedi. Jeongin de ona karşılık gülümsedi ve ona anaokulu anılarını anlatmaya başladı.Jeongin; onunla nasıl tanıştıklarını, yaşadıkları komik anları, nasıl yemekhanede kuşburnu çayı içerken elinden bardağı düşürüp Hyunjin'in yeni kıyafetini kirlettiğini, yeni yılı kutladıkları sırada dans ederken yılbaşı ağacına çarpıp kırdıklarını (Y.N: Bunu anasınıfında yaşadığım için eklemek istedim mslcma) ve diğer anılarını anlattı. Hyunjin ise anlattıklarına katıla katıla gülüyordu.
Ama sonra Jeongin işin duygusal tarafına geçti. "Busan'dayken hiç arkadaşım yoktu. Küçük olduğum için de daha çabuk sıkılıyordum. Bana garip çocuk muamelesi bile yapıyorlardı. Ama Seoul'e taşındığımda senin gibi biriyle tanışması hiç beklemiyordum. Anaokulu o yüzden benim için en güzel geçen zamandı. Tabii o zaman omuzlarımızda hiç yük olmaması da büyük bir etkendi ama sen anladın beni yani. Ve demek istediğim sonradan Busan'a geri döndüğümde Seoul'e taşınmadan önceki anaokulumdaki kişilerle aynı ilkokula gittiğimi öğrendim ve bana biraz kaba davranıyorlardı ama orada beni koruyacak bir Hyunjin yoktu ya da beni mutlu edecek. Sonra ortaokula geçtim o zaman işler daha da kötü oldu. Artık ergenliğin etkisinden midir bilmem..." Jeongin biraz duraksadı. Sonra dudağını dişledi ve anlatmaya devam etti.
"Zorbalığa uğradım. Neden benden bu kadar nefret ettiklerini anlamadım. Güçsüzdüm evet ama yine de bilmiyorum işte. Hep bana sataştılar, elimde olmayan özelliklerimle dalga geçtiler, eşyalarımı kırdılar. Ha birde 8. sınıfta diş teli taktırdım. O zaman da bana çirkin dediler. Haklıydılar."
"Hayır değildiler!" diye araya girdi birden Hyunjin. "Ne cürretle sana bunu yaparlar tilkim. Sen gayet harika bir insansın, sana böyle davranmalarına neden izin verdin."
"Dediğim gibi güçsüzdüm Jinnie. Onlara ters cevap veririm ve kalplerini kırarım diye susmayı tercih ettim. Tabii bunun hata olduğunu artık en son raddeye geldiğinde fark ettim."Hyunjin alt dudağını kıvırıp Jeongin'in başını okşadı. "Senin kalbini yerler. Ama keşke sana böyle yaptıkları zaman umrunda olmadan cevap verseydin. Ne demek onlar seni kırabiliyor da sen bir şey diyemiyorsun. Ah keşke orada olsaydım. Peki hiç mi kimsen yoktu?" diye sordu Hyunjin.
"Şeey aslında Beomgyu adında bir arkadaşım vardı. Kendisi karşı sınıftaydı gerçi ama arada görürsem onunla takılıyordum. Birde Yedam ile Juyeon diye arkadaşları vardı o onlarla kanka olduğu için ben Beomgyu'yla takılırken onlarla da konuştuğumuz olurdu. Ya öyle işte."
"Ama neyseki artık mezun olduk." dedi Hyunjin. "Bu arada sen üniversiteye mi gidiyorsun yoksa işin var mı?" diye sordu.
"Şey ben aslında oyuncuyum." diye cevapladı Jeongin. "Hatta yeni bir dizi çekiyoruz." Hyunjin buna da şaşırmıştı. Vay be küçük dostu da kendisi gibi ünlüymüş ha..."Oha benim niye hiçbir şeyden haberim yok ya! Yazıklar olsun bana üzgünüm Jeonginie." dedi Hyunjin. Jeongin ise gülerek "Hiç sıkıntı değik canım, zaten sen de çok meşgulsün bunlara vakit ayıramaman doğal." dedi.
Kısa bir sessizliğin ardından "Ama ne olursa olsun tekrar buluşmamıza sevindim." dedi Hyunjin. "Birde şu anki durumumu da biliyorsun. Of nasıl çıkacağın bu işin içinden.
Şirketimin de bir bok yaptığı yok."
Jeongin elini güven verircesine Hyunjin'in onzuna koyarak "Merak etme hyung sen her şeyin üstesinden gelebilirsin.""Ama bu pek benim elimde olan bir şey değil ki, şirketin ne yaptığını bile bilmiyorum yani. Ve artık kafamda senaryo kurmaktan bıktım. İtiraf olduğu apaçık belli olduğu halde neden hala benden nefret ediyorlar."
"Evet seni anlıyorum ama sakin ol. Ben her zaman senin yanında olacağım. Ve elimden geldiğinde sana yardım edeceğim. Belki şirketinle konuşur seni savunurum belki o iftirayı atan kişiye rüşvet teklif ederim." dedi Jeongin biraz ortamı yumuşatmaya çalışırken.
Jeongin'in bu yardımsever tavırları Hyunjin'in çok hoşuna gitmişti ve birlikte oldukları bu süre içinde Jeongin'i daha çok hatırlamıştı. O zamanlardaki gibi hala çok şirindi. Ve içinden bir his Jeongin'in bu zor zamanlarında ona çok iyi geleceğini söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rumor % hyunin
FanfictionÜnlü solo sanatçı Hwang Hyunjin kendisine atılan iftiradan sonra büyük bir çöküş yaşıyordu. Ancak bir gün çocukluk arkadaşı ve oyuncu olan Yang Jeongin kapısına geldi... 18.03.21 Not: Arada yemek unsurları olacak, hikaye çok uzamasın ve karışmasın d...