Hyunjin telefonunun alarm sesiyle yavaşça gözlerini araladı. Biraz kollarını esnetti ve yan tarafta duran telefondan alarmı kapattı. Jeongin'in bacakları kendisinin üstünde durduğu için başta kalkamamıştı bu yüzden sırtını dikleştirip Jeongin'in bacaklarını elleriyle ittirmeye çalıştı. Uyanmasını istemediği için hafifçe bacaklarını çekecekti ama gücü yetmediği için istemese de Jeongin'i uyandırmaya karar verdi.
Eliyle onu dürtüklerken fısıldayarak "Innie uyan." dedi. İşe yaramayınca Hyunjin kendi bacaklarını yukarı kaldırdı böylece Jeongin'in bacakları da kalkmıştı. Jeongin sonunda bunu hissedip uyandı. Uykulu sesiyle "Ne oluyor?" diye sordu. Hyunjin ise "Sabah oldu Jeongin kalkmam lazım ama tüm bedenin üstüme yığıldığı için buradan çıkamadım." dedi. Jeongin hafiften gülüp Hyunjin'e geçmesi için yer verdi.
Hyunjin kalkıp lavaboya gittiğinde Jeongin ise hala koltukta oyalanıyordu. Bir o yana bir bu yana dönüp dururken dün gece yaşanılanları düşündü. 'Biz dün birlikte sarılarak uyumuşuz. Sarılarak diyorum Yang Jeongin. Hem de onun çıplak bedenine değerek. Sen aklını mı kaçırdın niye böyle davranmaya başladın?' diye yine içinden konuşmaya başladı. Jeongin'in iç sesi hep tuhaf olayları sonradan fark ederdi. Bunları fark edince de kendini azarlardı.
Ama tuhaf bir şekilde Hyunjin ile uyuması hoşuna gitmişti. Kolları arasında kendini çok güvende hissetmişti. Ve gayet rahat uyumuştu. Sanırım Hyunjin o geçen zamanda gerçekten çok özlemişti çünkü bu kadar yakın davranmaları onun için farklı bir şeydi. Jeongin her zaman insanlara karşı biraz soğuk durmuştu. Bunda eskiden yaşadığı talihsiz olaylarım etkisi de büyüktü tabi. Ama işte Hyunjin'de kimsede görmediği bir şey vardı ve bu şey onu kendine çekiyordu.Jeongin hayal dünyasından çıkıp artık onun da eve gitmek için hazırlanması gerektiğini hatırlayınca ayağa kalktı. Salondan çıkıp o da tuvalete yöneldi ve kapının dibinde Hyunjin'in çıkmasını bekledi. Birkaç dakika geçse de Hyunjin hala çıkmamıştı. Jeongin çok sıkıştığı için kapıyı tıktıklamaya başladı ama sonra içerideki su sesini duyunca Hyunjin'in duşta olduğunu anladı. Jeongin'in aklı yine yanlış yerlere kayarken gözlerini sıkıca yumup 'Ne yapıyorsun sen Yang Jeongin?' diye azarladı yine kendini.
Hyunjin hala duş alırken en azından başka şeyler yapmak için Hyunjin'in odasına gitti ve oradan dün değiştirdiği giysilerini bulup görünür bir yere koydu. Sonra da mutfağa gitti ve çaydanlığa su doldurup kaynaması için çalıştırdı. Artık Hyunjin çıkmıştır diye tekrar tuvalete yöneldiğinde hala kapının kapalı olduğunu ama su sesi gelmediğini fark etti. Jeongin kafası kapıya yaslanmış bir şekilde beklerken Hyunjin sonunda kapıyı açtı.
Bu ani hareket yüzünden Jeongin az daha dengesini kaybedip düşmenin şokunu daha yeni atlatırken; karşısında ıslak uzun saçlı ve ıslak bedenli (Y.N:Altı kapalı merak etmeyin) bir Hyunjin görmesiyle bir şok daha yaşadı. "Az yavaş ya düşüyordum." dedi Jeongin nereye bakacağını bilemeyerek. Hyunjin "Sen niye kapının dibindesin peki, sapık mısın yoksa ha?" diye sordu sırıtarak. Jeongin kaşlarını çatarak "Ne alakası var be iki saattir çıkamadın benim de girmem gerekiyor." dedi ve koşa koşa tuvalete girip kapıyı kapattı. Hyunjin ise arkasından Jeongin'in duyacağı bir sesle "Dikkat et de seni basmayayım." dedi. Jeongin duyduğuyla korkarak eliyle yavaşça kapıyı kilitledi. Hyunjin kilidin sesini duyunca bir kahkaha daha patlattı ve saçını havluyla kurulamaya devam ederek odasına yöneldi.
Hyunjin üstünü değiştirmeyi bitirip saçını at kuyruğu yaptı ve mutfağa gitti. Jeongin de o sırada işini bitirip tuvaletten çıkmıştı. Hala pijamaları üstünde paytak paytak yürüyerek geldiğinde Hyunjin, Jeongin'e "Jeongin bu çaydanlığı sen mi doldurdun?" diye sordu.
Jeongin "Ha evet sen tuvaletteyken su doldurdum kahvaltı için. Zaten 5 dakika sürüyor kaynaması sen çıktığında direkt kullan diye. Neden ki?" dedi. Hyunjin "Hiç öylesine sordum bu kadar uzun bir cevaba gerek yoktu yani." diye cevap verdi kıkırdayarak.Jeongin göz devirdikten sonra Hyunjin ona ne yemek istediğini sordu. Jeongin 'Fark etmez sen ne yersen ben de onu yerim.' diye cevap verdiği için Hyunjin dört tane minik ekmek, iki domates, 4 dilim peynir ve 4 dilim salam çıkardı. Ekmekleri ikiye böldü ve aralarına birer domates dilimi koydu. Onun üstüne de salam ile peynirleri koydu ve mikrodalga fırına koydu. Bu yaptığı sandviçler ısınırken Jeongin de çay yapmıştı. Hyunjin sandviçleri mikrodalgadan çıkarıp tabaklara yerleştirdi ve ikisi de yemek masasına oturdular.
Hyunjin sandviçini yerken boğuk bir sesle "Ya ben şimdi ne yapacağım ki?" diye sordu. Jeongin de lokmasını yutunca "Ne demek istedin?" dedi. Hyunjin derin bir nefes alıp "Yani şimdi şirkete gideceğim o kıza ne diyeceğim 'niye bana iftira attın' mı? Ya da Pd-nim kimin yalancı kimin dürüst olacağını nereden anlayacak?" dedi. Bu konuda endişelenmekte haklıydı. Sonuçta şuan Hyunjin'e karşı büyük ve yersiz bir nefret vardı ve şuanki görüşmeleri Hyunjin'in itibarını büyük ölçüde etkileyecekti. Jeongin ise ne söyleyeceğini bilemiyordu. Artık aklına gelen her destekleyici sözü zaten ona söylemişti. Nitekim gerçekçi bakacak olursak Hyunjin'in kendisinin suçsuz olduğunu nasıl konuşarak herkesi ikna edebileceğini tam olarak bilmiyordu.Sonuçta burada ancak kanıtlar konuşurdu.
Sonunda yemeklerini bitirdiklerinde sırayla ellerini yıkadılar ve Hyunjin evden çıkmadan önceki son kontrollerini yaparken, Jeongin ise üstünü değiştiriyordu. Tabi bu sefer tuvalette çünkü tekrar bir Hyunjin istilasına dayanamazdı. Jeongin tuvaletten çıkıp elindeki mavi ayıcıklı pijamalarıyla Hyunjin'in odasına geldi. Hyunjin, Jeongin'i görünce "Hazır mısın?" diye sordu. Jeongin de elindeki pijamaları Hyunjin'e doğru uzattı ve şakacıktan burun çekip "Görüşürüz canım pijamalar sizi özleyeceğim." dedi. Hyunjin gülüp "Eğer istersen sende kalabilir zaten bana küçük geliyor." dedi. Jeongin 'Gerçekten mi?' diye sorunca Hyunjin de başını evet anlamında salladı. "Çok sevmişsin belli ki. Heh hem sana yakışıyor o mükemmel kaslı bedenin bu pijamanın içinde minnacık duruyor." dedi Hyunjin. Jeongin sinirlenip "Ya başlama yine!" dedi ve Hyunjin'e hafifçe vurdu. Hyunjin dramatikliğini devreye sokarak 'Ayy çok acıdı ne yapıyorsun' derken Jeongin de 'Hadi len ordan' deyip elini Hyunjin'e çevirdi. "Neyse çok oyalandık hadi artık gidelim." dedi Jeongin ve ikisi de eşyalarını alıp evden çıktılar.
Hyunjin "Eh buraya kadarmış ben gidiyorum." dedi yine kendini role fazla kaptırırken. Jeongin ise gülerek "Yolun açık olsun paşam." dedi ve Hyunjin'in omzunu patpatladı. "Hyung kendine dikkat et tamam mı ve korkma, sen suçsuz olduğunu biliyorsun o yüzden net cevaplar ver. İyi şanslar." dedi Jeongin. Hyunjin "Evet şansa ihtiyacım olacak. Ve deneyeceğim Innie, deneyeceğim." diyerek etrafa bakındı. Jeongin, telefondan saate baktı. Saat nerdeyse 9 olmuştu. Bu yüzden "O zaman sen git artık geç kalma." dedi. Hyunjin de "Haklısın zaten otobüs durağına ulaşana kadar..." diye cevap verdi.
Jeongin ise eve arabasıyla dönecekti. Bu yüzden çantasından arabanın anahtarlarını çıkardı ve Hyunjin'e dönerek "Ben artık gidiyorum görüşürüz" dedi ve ona sarıldı. Hyunjin de kollarını Jeongin'in minik bedenine sardı. Hyunjin "Görüşürüz, sen de kendine iyi bak. Seni sık sık ararım ona göre aç telefonlarımı, bir bakarsın karakola gidiyorum." dedi Hyunjin geri çekilirken. Jeongin "Bak yine saçmalıyor." dedi ve dizine vurdu. Hyunjin 'tamam pardon' diyerek sonunda bu uzun vedalaşmalarını sonlandırdı. Harbi neden bu kadar uzun sürmüştü?
Jeongin, arabasına bindi ve artık yolun karşısına geçen Hyunjin'e son olarak el salladı. Hyunjin de karşılık olarak el salladığında, Jeongin arabasını çalıştırıp Hyunjin'in evinin bulunduğu sokaktan çıktı. Hyunjin ise otobüs durağına yürüyerek gidecekti. Aslında çok uzak değildi ve bir taksiyle giderek daha erken varabilirdi ama hem onun için egzersiz olur hem de hava alır diye böyle gitmeyi tercih etti. Sonunda oraya varmıştı. İnsanların onu tanıyabileceğinden korkup iyice yüzünü kapattı. Hyunjin, söz verdiği gibi Jeongin'in onun için seçtiği kombini giymişti. Jeongin'in ona verdiği gözlüğü de takınca artık daha iyi kamufle olduğunu düşünüyordu. Seçtiği kıyafetler de pek hoştu.
Hyunjin biletini alıp otobüsü beklemeye başladı.10 dakika sonra otobüs gelince Hyunjin çantasını alarak oraya bindi. Oturacağı koltuğa geçip kafasını cama yasladı. Telefonunu çıkarıp saate baktı. Görüş açısına Jeongin'in ona yaptığı bilezik girmişti."Bu çocuk beni hiç yalnız bırakmayacak galiba." dedi içinden. Otobüs sonunda yola çıktığında ise düşüncelerini yarın olacak şeylerin senaryolarına bıraktı. Ve tabi ki Jeongin'in dediklerine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rumor % hyunin
FanfictionÜnlü solo sanatçı Hwang Hyunjin kendisine atılan iftiradan sonra büyük bir çöküş yaşıyordu. Ancak bir gün çocukluk arkadaşı ve oyuncu olan Yang Jeongin kapısına geldi... 18.03.21 Not: Arada yemek unsurları olacak, hikaye çok uzamasın ve karışmasın d...