[chapter 9] together

1.3K 159 60
                                    

Hyunjin bu ufak sarılma seansını artık yemeklerinin soğumaya başladığını fark etmesiyle böldü. "Ay üzgünüm bir an duygusal anıma denk geldi. Hadi yiyelim artık." dedi Hyunjin ve hamburgerinin ambalajını açtı. Jeongin de sırtını düzleştirip aynı şeyi yaptı. Fakat az önce ne yaptını düşündüğünde garip hissetti. Ne demişti? Ah doğru 'Sadece rahat ol bebeğim'
"Bebeğim mi! Bunu derken aklında ne vardı Yang Jeongin? Gerizekalı mısın of rezil oldum kaç yıllık dostuma. Ama o anlamda demedim ki ay ne oluyor tamam sus ve unut!" diye düşündü içinden Jeongin. Ama Hyunjin'in pek bir tepki vermediğini görünce belki de umrunda olmamıştır deyip hamburgerini yemeye başladı.

Arada hafiften konuşurken 30 dakika sonunda yemeklerini bitirdiler. Jeongin için talihsiz olan bu durum ise hiç yaşanmamış gibi oldu. Birkaç dakika sonra Hyunjin, "Ben tuvalete gidip geliyorum." deyip restoranın lavabosuna yöneldi.
Jeongin de kafasını sallayıp ellerini ıslak mendille silmeye başladı.

Tam o sırada ise Hyunjin'in masada duran telefonu çalmaya başlamıştı. Jeongin gelen zil sesiyle telefonun ekranına baktı. Ekranda 'Pd-nim ya da adı her neyse' yazıyordu ve bu yazıdan arayan kişinin patronu olduğunu anlamıştı. Jeongin, hemen arkasında duran lavabo kapısına baktı. Önemli bir şey olduğunu düşündüğü için Hyunjin'in tuvaletten çıkıp çıkmadığına bakıyordu. Zil sesi sustuktan 30 saniye sonra Hyunjin sonunda çıkmıştı. Jeongin "Hyung hyung patronun aradı!" diye atladı bir anda. Hyunjin'in gözleri kocaman açılmıştı. "Nerde, ne zaman?" diye telaşla eline telefonunu aldı ve derin bir nefes alarak onu geri aradı.

"Alo... Evet... Aaa... Nasıl yani?..Yarın mı?..Tamam... Hıhı... İyi günler." Hyunjin bunları diyerek aramayı sonlandırdı. Telefonu cebine koyarkenki yüz ifadesinden bir şey anlayamayan Jeongin "Ne oldu? Ne dedi, bir gelişme mi var yoksa?" diye sordu. Hyunjin, elini alnına götürerek "Yarın Seoul'e dönmem gerek, şirketin olayla ilgili iletişime geçtiği kişilerle konuşmam için çağırıyorlar." dedi.

Jeongin "A aa o zaman yarın gidecek misin? Ne konuşacaksınız peki tam olarak?" diye sordu. Hyunjin "Evet o yüzden eve gidip birkaç eşya toplamam lazım ve ne konuşacağımız hakkında pek bir fikrim yok ama büyük ihtimalle ufak bir kavga çıkacak. Sonuçta bir tarafta bana iftira atan kişi, bir tarafta beni koruyan kişi, bir tarafta da beni gram umursamayan canım Pd-nim'im. Ya ne yapacağım ben of Innie yardım et." dedi dramatik bir ses tonuyla.

Jeongin ne yapacağını bilmiyordu. Şu anda işinden dolayı Hyunjin ile gidemezdi ama onu yalnız bırakmakta istemiyordu. Avcuyla gözünü ovaladıktan sonra konuştu. "Hyung maalesef seninle gelemem ancak bir şey olursa her zaman yanında olacağım, bir şekilde seni korumaya çalışacağım. Sen sadece önceden de dediğim gibi paniklememeye çalış ve mantıklı cevaplar ver. Konuşmadan önce dikkatlice düşün çünkü her şey olabilir. Ayrıca bir gelişme olursa hemen beni ara tamam mı?" Hyunjin başını evet anlamında salladı ve "Deneyeceğim Jeongin, yine de sağol desteğin için." dedi.

Jeongin tebessüm etti ve Hyunjin'in omzunu tuttu. Sonra "Ee hadi o zaman artık evlerimize dönelim senin hazırlanman lazım. Burdan eve kendin gidebilir misin yoksa seni bırakayım mı?" diye sordu. Hyunjin, dudağını büzerek "Ama ben tek başıma kalmak istemiyorum." diye mızmızlandı. Jeongin kaşlarını çattı. "Nasıl yani?"
Hyunjin dudaklarını birleştirip sırıttı ve gözlerini biraz kıstı. Masum mu görünmeye çalışıyordu yoksa muzip bir ifade mi takınıyordu belli değildi. "Yani diyorum ki yarın benim için zor bir gün olacak ve yalnız olmak istemiyorum. Bugün benim evimde kalsan olmaz mı? Bak mesela anaokulunda hiç birlikte uyumamıştık ama ben çok isterdim pijama partisi yapmak. Hadi bugün yapalım nasıl fikir?" diye sordu birden Hyunjin.

Jeongin gözlerini irileştirdi, böyle bir teklif beklemiyordu. Ama yine de 'Ah peki olur' diyerek teklifini kabul etti. Bunu duyan Hyunjin ise ellerini çırpmıştı. "O zaman sen eve git önce bence benim diş fırçamı, pijamamı falan almam lazım." dedi Jeongin. Ama Hyunjin "Of iki saat onu mu bekleyeceğim. Bende yedek fırça var, pijamayı da ödünç veririm, hem ne gerek var pijamaya. Hava sıcak cıbıldak yatarsın." dedi son cümleyi fısıltıyla söylerken. Jeongin bu duyduğuyla önce cıklayıp sonra kıkırdadı. "Tamam tamam hadi gidelim artık bir çıkamadık şuradan" dedi Jeongin ve sonunda adımlarını Hyunjin'in evine çevirdiler.

Eve yürürken Hyunjin biraz düşünceli duruyordu. O yüzden pek konuşmadılar. Jeongin ise o akşam yapabilecekleri şeyleri kafasında listeliyordu. Daha önce bir defa pijama partisine katılmıştı. Onda da orada olan diğer kişiler ile kavga ettiği için gecenin 1'inde annesini onu alması için aramıştı. Pijamalarıyla evden çıkıp birkaç metre yürümek zorunda kalmıştı.

Sonunda eve ulaştıklarında ellerini yıkayıp salona yerleştiler. Saat nerdeyse 4'e geliyordu ve hava daha kararmamıştı bile. Hyunjin o yüzden vakit geçsin diye yarın Seoul'e gideceği için eşyalarını toplamaya karar verdi. "Jeongin bir gardrobumu kurcalasana belki yarın giyebileceğim güzel bir şeyler bulursun." dedi Hyunjin. Jeongin "Ben niye kurcalıyorum kendin giyecek şey bulamaz mısın?" diye sordu. Ama Hyunjin "Karar veremem ki ben." diye itiraz etti. "Alt tarafı görüşmeye gideceksin niye kıyafet senin için önemli ki?" diye sordu Jeongin. Hyunjin uzun saçlarının bir tutamını kulağının arkasına atarak bacak bacak üstüne oturdu ve "Çünkü her zaman güzel görünmem gerek. Kavgaya giderken bile." dedi hanım hanımcık bir ses tonuyla.

Jeongin de göz devirip benzer bir sesle "Ah tabi efendim nasıl isterseniz. Şimdi size harika bir kombin yapacağım; size iftira atan kişi sözünü geri alacak, patronunuz size aşık olacak." dedi. Hyunjin ellerini sağa sola sallayarak "Aman aman patron olmaz yok sağ olun kalsın." dedi gülerek. Jeongin de kahkaha attı ve Hyunjin'in kıyafetlerine bakmaya devam etti.

Daha sonra bulduğu kombin fikriyle bir 'Uuu' sesi çıkararak kıyafetleri askıdan çıkardı ve Hyunjin'e verdi. Verdiği şeyler siyah bir ceket, bol bir tişört, siyah pantolon ve dolaptaki ufak kutudaki uyumlu kolyelerdi. Ayrıca daha zeki göstermesi için gözlük de vermişti. "Basit görünüyor olabilir ama sende bomba gibi duracak." dedi Jeongin hayran hayran çıkan sesi tonuyla.
"Diyosun?" dedi Hyunjin. "Ee görelim o zaman seni minik fanboy." diye devam etti ve kıyafetleri katlayıp yatağının kenarına koydu.

Jeongin "Ne fanboyu be gerçeği söylüyorum alt tarafı." diye çıkıştı. "He he kesin öyledir her gece ağlayarak fancamlerimi izlediğine eminim." dedi Hyunjin muzipçe sırıtarak. Jeongin göz yuvarlarını bir sağ bir sola hızlıca hareket ettirerek "Görevim açığa çıktı!" dedi. Hyunjin gülerek "Tamam sakin ol çocuk, ama eğer imza falan istersen sana hayır demem. Neyse teşekkür ederim stilist bey seçiminizi beğendim." dedi kafa sallayarak.

Jeongin "Ne demek efendim her zaman ama karşılığını da almam lazım." dedi. "Neymiş karşılığı?" diye sordu Hyunjin bir kaşını kaldırarak. Jeongin baş parmağını diğer parmaklarının üstünden geçirerek para istediğini gösterdi. Hyunjin "Yok efendim öyle olmaz ama başka bir şey verebilirim." dedi. Jeongin, Hyunjin'in 'Neymiş o?' diyişini taklit etti ve Hyunjin'in cevap vermesini beklemeye başladı. Ama Jeongin beklenmedik bir şekilde Hyunjin'in kalkıp ona yaklaştığını fark etti. Jeongin'in bedeninin soluna geçince, Hyunjin kafasını eğdi ve aniden Jeongin'in yanağına bir öpücük kondurdu. Geri çekilirken de gülümsedi.

Jeongin ufak bir şok yaşamıştı. Hyunjin'in böyle bir şey yapmasını beklemiyordu ve neden yaptığını da anlamamıştı. Hyunjin ile uzun zamandır arkadaşlardı ve her zaman yakın davranmışlardı. Bu yüzden kendisine karşı böyle temasta bulunmasının normal bir şey olduğunu düşünüyordu. Ama yine de bir duygu içini kemirip duruyordu. Şakacıktan flörtleşirken bile içinde oluşan o garip duygu. Nitekim bunu bastırmaya çalışıyordu çünkü bunun sadece bir saçmalık olduğunu düşünüyordu. Neden en yakın arkadaşına karşı böyle hissedesin ki? Sadece uzun zamandır görüşmedikleri için özlemden kaynaklı bir duygu olduğuna inanıyordu. Ki zaten Hyunjin de onu sadece özlediği ve kendisini onun ufak dostu olarak gördüğü için öptüğünü biliyordu. Zaten şuan da oyun oynuyorlardı yani fazladan düşünmesine gerek yoktu.

Jeongin şakacı bir tavırla eliyle yanağını silerek "Ne yapıyorsun be?" diye sordu. Hyunjin ise sadece "İçimden geldi." demekle yetindi.

rumor % hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin