Hyunjin, Jeongin ile olan bu uzun konuşmalarından sonra rahatladığını hissetmişti. Çünkü artık güvenebileceği biri daha vardı. Jeongin de onun için en değerli insanlardan birini tekrar kazandığı için çok mutluydu.
Saat 14'e geliyordu. İkisi de acıkmıştı. Jeongin 'Eğer istiyorsan burada yakınlarda bir hamburgerci var oraya gidebiliriz." diye teklifte bulundu. Hyunjin 'olur' dedikten sonra üstünü değiştirmek için odasına çıktı ve beyaz gömleğiyle mavi kot pantolonunu giydi. Gömleğinin birkaç düğmesini açık bırakıp uzun siyah saçlarını taradı.
Jeongin ise açık mavi sweatshirtü ve siyah pantolonuyla salonda onu bekliyordu. Hyunjin sonunda odasından çıkıp Jeongin'in yanına geldi. Hyunjin zahmetsizce çok güzel görünüyordu. Hyunjin salona ilerlerken Jeongin bile bir an ona baka kalmıştı. Yıl geçtikçe daha da yakışıklılaştığını düşündüğüne şüphe yoktu.
Kendisine baktığını hisseden Hyunjin, Jeongin'le göz teması kurarak kıkırdadı. "Ne oldu Innie?"
Jeongin hayal dünyasından çıkıp "Yok bir şey dalmışım sadece." diye geçiştirdi ve sonra birlikte o hamburgerciye gitmek üzere evden çıktılar.Birlikte bir yerlere gitmeyeli çok uzun zaman olmuştu. En son anaokulunda sınıfça bir geziye gitmişlerdi. Çikolata fabrikası gezisine. Öğretmenleri de çocukları sıraya sokup peşlerinden götürürken Hyunjin ve Jeongin sıradan ayrılıp çikolata şelalesini bulmaya gitmişlerdi. Jeongin nereye gittiklerini bilir gibi önde yürürken, Hyunjin de arkasından minik minik ilerliyordu. Tabii sonra koskoca fabrikada kaybolmuşlardı ve sonra çalışanlardan anons ettirerek öğretmenlerinin onları bulmalarını beklemişlerdi.
Şu anda da o zamanki gibi Jeongin önde, Hyunjin arkada yürüyorlardı. Hyunjin ikidebir "Geldik mi? Geldik mi?" diye sorarken Jeongin" Hayır az kaldı. Bekle şimdi yakınız." diye diye sonunda oraya ulaştılar. Hyunjin kurt gibi acıkmıştı. Ama maalesef şanslarına kasada çok sıra vardı.
"Oof şimdi iki saat bekleyeceğiz. Kaynak mı yapsak acaba."dedi Hyunjin. Jeongin kafasını hayır anlamında sallayarken " Biraz beklemekten zarar gelmez. Sende o sırada şey yapabilirsin... Çocuk menüsündeki oyuncaklara bakabilirsin."Hyunjin Jeongin'e göz devirdi ve sessizce bekleyeme devam etti. Artık sıra yavaş yavaş onlara geliyordu. Ama Hyunjin çok acıktığı için biraz elleri titremeye başlamıştı. O sırada Jeongin'in arkasına geçip ağırlığını sırtına bıraktı. Elleriyle de onun boynuna sarılıyordu. Jeongin sırtına pat diye bir ağırlık düştüğü için bir an ne olduğunu anlamamıştı.
Jeongin kafasını sağa çevirip "Ne oldu koca bebek yoruldun mu?" diye sordu. Hyunjin hafiften kıkırdayıp "Koca bebek miyim cidden?" diye soruyla cevap verdi. Jeongin 'tch' sesi çıkarıp "Buna mı takıldın cidden? Kalk hadi insanlar bakıyor."diyip onu biraz itekledi.
Hyunjin "Aman ne olacak baksalar. Desene rahatsız oluyorum diye kalkardım." dedi ve ikiletmeden kollarını Jeongin'den çekti."Yok rahatsız olmadım ne bileyim ortalık yerde öyle durunca ne bileyim... Neyse bak sıra bize gelecek." dedi Jeongin ve sipariş vermek istediğ hamburgere kasanın arkasındaki tablodan bakmaya başladı. Hyunjin de onu takip edip hamburger resimlerine bakmaya başladığı sırada sıra onlara gelmişti.
İkisi de yiyecek ve içeceklerini sipariş ettikten sonra parasını ödeyip hazır olana kadar beklemek için bir masaya geçtiler. Hyunjin cebinden telefonunu çıkarıp bir şeylere bakarken Jeongin'de içerdeki insanları inceliyordu.
Hyunjin telefonunu geri cebine koymadan önce bir defa ofladı.Jeongin bunu fark edince "Ne oldu hyung?" diye sordu. Hyunjin elini sallayıp "Yok bir şey her şey aynı yani. Benim olaylar var ya." dedi. Jeongin anladığını belirten bir hmm sesi çıkarıp "Bir şey yapmayı planlıyor musun? Yani dava falan açsan olmaz mı ya da ne bileyim." diye sordu. Hyunjin elini saçlarından geçirip "Olmuyor işte şirket halledecekmiş birde sözde mağdurlar ile konuşacaklarını söylediler ama herhalde birkaç güne beni de çağırırlar. O zaman tekrar Seul'e dönmem gerekecek." dedi.
Jeongin arkadaşının böyle zamanlar geçirdiğine çok üzülmüştü ve elinden bir şey gelmediği gerçeği onu daha da üzüyordu. Hyunjin'in asla böyle bir şey yapmayacağını biliyordu ama insanların hala bu yalana inanması içler acısıydı aynı zamanda da onu kızdırıyordu.
Bir on dakika kadar sonra sonunda siparişleri hazırlanmıştı ve Jeongin kalkıp iki tepsiyi ellerine alarak, geri Hyunjin'in oturduğu masaya dönmüştü. Jeongin önce ufak bir ıslık çalıp "Vay vay Jeongin bey bakıyorum güçlenmişsiniz. İki elde iki tepsi taşımak falan noluyor?" diye dalga geçti. Jeongin kıkırdadı "E yapıyoruz bir şeyler spor falan. Birde son oynadığım dizi itibariyle akrobasi dersleri alıyorum." dedi.
Hyunjin şaşırmış bir ifadeyle "Oha akrobasi mi' diziyle ne ilgisi var ki?" diye sordu. "Dizide ünlü bir performansçı rolünü oynuyorum. Gelecek bölümde de bir sahne sergilemem lazım. İstersen yayınlandığında birlikte izleyebiliriz." diye cevap verdi Jeongin.
Jeongin işini çok seviyordu. Dizilerde farklı kişiliklere bürünerek izleyicilere yeteneklerini göstermek onun tutkusuydu. Tabii birde başarılı olunca daha da mutlu oluyordu. Maaşı da iyiydi. Resmen hayallerini yaşıyordu. Ne çok popüler ne de az bilinirdi fakat Jeongin yine de bundan memnundu.
"Sana iftira falan atıp kariyerini de mahvetmiyorlardır." diye dalgın dalgın konuştu bir anda Hyunjin. "Sana tabi ki bir şey demiyorum ama neden bana oluyor. Sen de iyi bir insansın ben de öyleyim. Sanırım. Ama neden sen rahat rahat dizilerini çekebilirken ben saklanmak zorundayım." diye devam etti. Jeongin 'yine başlıyoruz' dercesine bir yüz ifadesi takındı. Hyunjin'in yaşadıklarını az çok anlayabiliyordu ancak neden bekleyip neler olacağını görmek yerine hep surat astığını anlayamıyordu.
"Bak Hyunjin, evet şuan zor bir zamandan geçiyorsun. Herkesin o iftiraya inanıp seni bıraktığını düşünüyorsun. Hatta belki de direk her şeyin bittiğini, şirketin seni atacağını düşünüyorsun ama yanılıyorsun. Ben onlarca iftiraya uğramış oyuncu, idol tanıdım. Hepsi başlarda çok sıkıntı çekti. Kimsenin onları desteklemediğini düşündüler. Ama bir mucize geeçekleşti ve bunlar geçip gitti. Eğer suçsuzsan kader senin önünü aydınlatacaktır. Haksızlığa uğradın, insanlar sana inanmadı ama bunlar bir şekilde dönüp dolaşıp onların başına gelecek. Olaylar sakinleşince öyle bir geri döneceksin ki sana sırtını dönen herkes pişman olacak. Ama şöyle de düşün olay daha yeni başladı. Herkesin kafası karışık. Hatta kendin bile dedin araştırıyorlar diye. Biraz bekle şuan ara verdiğin için insanlar kendi hatanı düşünüp akıllanmışsın diye düşünebilir. Ve hayır hata yapmadın ama anladın demek istediğimi. Kısaca demek istediğim negatif düşünme. Her şeyin bir gün sona ereceğini, güneş gibi doğup geri döneceğini düşün. Çünkü ne olursa olsun seni destekleyen hayranların var. Hiç görmemiş olamazsın? Ben bile gördüm. Instagram gönderinin altı kalpli yorumlar ve paragraflarla kaplı. Onlar da illaki senin haklı olduğunu kanıtlamak için bir şeyler yapıyordur. Bilmiyorum şirkete mail atabilirler veya senin zorba olduğunu düşünenlere aksini kanıtlamaya çalışabilirler. Ve en önemlisi sana inanan ailen ve dostların var... Ben varım. Ben ne olursa olsun seni savunacağım ve birkaç aya her şey geçecek tamam mı?"
Jeongin sonunda bu uzun soluklu konuşmasını bitirince Hyunjin nasıl bu kadar çok konuştuğunu anlayamamıştı. Bu güzel konuşması ona sevildiğini hissettirmişti. Hatta nerdeyse gözlerim dolmuştu. Bu yüzden ani bir kararla çaprazında oturan Jeongin'e yanaşıp onun boynuna sarıldı. Kafasını boynu ile omzu arasındaki boşluğa gömüp "Çok teşekkür ederim Innie. İyi ki varsın, seni seviyorum." diye fısıldadı. Jeongin de kollarını büyüğünün beline sararken "Ne demek Hyunnie her zaman, ben de seni seviyorum. Sadece rahat ol bebeğim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rumor % hyunin
FanfictionÜnlü solo sanatçı Hwang Hyunjin kendisine atılan iftiradan sonra büyük bir çöküş yaşıyordu. Ancak bir gün çocukluk arkadaşı ve oyuncu olan Yang Jeongin kapısına geldi... 18.03.21 Not: Arada yemek unsurları olacak, hikaye çok uzamasın ve karışmasın d...