Luke ayağa kalkmak istedi. Sendeledi. Izzy onu tuttu ve gayet dengeli bir şekilde ayaklarının üzerine dikildi. Luke çoktan uçmuşken Izzy hiç başlamamış gibiydi. Onu arka tarafa götürdü.
Onlar giderken devrilip Ron'un koluna yaslandım. Daha iyisini yaptı ve beni kuvvetli kanatları altına aldı. Saçlarımı okşadı.
"İyi misin bebeğim?"
Kafa salladım.
"Alkole alışık değilim. Ama hep hayalimdi böyle bir şey yapmak." El ele gelen Luke ve Izzy'i gösterdim. "Arkadaşlarımla..." elini tuttum. "sevdiğim adamla..." gülümsemesinden öptüm ve devam ettim. "biraz olsun eğlenebilmek. Adımı unutacak kadar sarhoş olmak. Güzel."
"Sana hayallerini bir bir gerçekleştirme sözü veriyorum. İster adını unutmuşken, ister hatırlarken."
Luke ve Izzy'de sehpanın etrafındaki yerlerini almışlardı. Ron tuza uzandı. İşaret parmağımın ucunu öptü, tuzu döktü. Sakince emdi. Tekilasını içti. Limonu ısırırken bana bakıyordu. Onun yaptıklarını tekrarladım.
Herkes birer shot attıktan sonra oyun devam etti. Bu sefer şişenin ucu Ron'u, arkası Izzy'yi gösteriyordu.
"Ron! Güzel. Doğruluk mu cesaret mi?"
"Cesaret."
"Tamam... Birini ara ve işlet."
"Bu saatte mi?"
"İşin olayı orada zaten."
Gözlerini devirdi ve telefonuna uzandı. Arayan bilgisini kapattı. Bir numara yazdı. Bir haneyi unuttu. Onun yerine ben 5'e bastım. Gülümsedi. Hoparlöre aldı.
Telefon 4 defa çaldı. Açan yoktu. 5. sesin sonuna doğru uykulu bir erkek sesi duyuldu.
"Alo?"
"Merheba beyefendi. 'Şanslı Sizsiniz' telefon yarışmasından arıyorum. Size bir sorum olacak."
Ses çok uykulu ve boğuktu. Kelimeler seçiliyordu ama net değildi. Ron'da oldukça farklı görünüyordu. Sesi gereğinden daha inceydi. İşini biliyordu.
"Bu saatte bir yarışma için aramak pek akıl karı değil."
"Öyle demeyin. Ucunda dondurma makinesi var."
Ses sert bir nefes vermeyle pürüzlendi.
"Hemen sorsanız iyi edersiniz çünkü saat sabahın 4'ü!"
Şaşkınlıkla saatime baktım. Gerçekti. Zaman fazla hızlı akmıştı. Bunu film de sağlamış olabilirdi.
"Tamam, hemen soruyorum! Bana Katar'ın bayrağının renkelerini söyleyebilir misiniz?"
"Mor ve beyaz."
Izzy ve Luke katıla katıla gülerken ben kendimi tutmaya çalışıyordum. Yine de olmadı ve ben de kahkaha atmaya başladım.
"Ah, doğru! Şimdi, size kargo göndermem için adınızı ve soyadınızı söyler misiniz?"
"Percy Green."
Ronald sesini normale döndürdü.
"Percy!"
"Ronald! Kahretsin beni işlettiniz mi?"
Gülmemiz iyice artmıştı. Izzy yere uzanmış ve kafasını Luke'un bacaklarına koymuştu. Karnını tutarak gülüyordu. Luke geriye yaslanmış kahkahalar atıyordu. Ben de öyle.
Ron durumu izah etti ve telefonu kapattı. Birden herkes sustu. Birbirimize baktık. Sonra Ronald gülmeye başladı. Ona katıldık.
Bir shot daha attım ve ayağa kalktım
"Bu kadar yeter. Ron, bence biz gidelim."
Isabella da ayağa dikilmişti. Yanımıza geldi. Kolumdan tuttu.
"Hayır çocuklar hiçbir yere gitmiyorsunuz. Fazla içtik. Bu gece bizde kalın."
Sarhoş olduğumu hissediyordum. Başım dönüyordu ve sanki üzerinde bulunduğum halı devamlı kayıyordu. Ron benden farksız değildi. Sadece biraz daha iyi halimdi.
Ama şüphesiz en kötümüz Luke'tu. Henüz ayağa kalkamamıştı. Ama uğraşıyordu. Gözüm yanındaki şişelere kaydı. Bitmiş olan yan yatmıştı. Luke en sonunda kalkınca yuvarlandı. Miyobuma rağmen onun Altos olduğunu anladım. Diğeri Silver'dı. İçinde en fazla 3 shotlık tekila vardı.
Ron'a baktım. Kafasını salladı. Izzy'e döndüm.
"Bu taraftan çocuklar."
Bizi hoş bir odaya getirdi. Klasik hava buraya da hakimdi. Ortada tahta işlemeli geniş ve sağlam görünen bir yatak vardı. İki yanına baş ucu lambaları iliştirilmişti. Bir şifonyer kenarda bekliyordu. Üstünde parfümler ve birkaç oje vardı.
Odanın ortasına ilerledik. Izzy içeri girmedi.
"Bekleyin. Size rahat kıyafetler getireyim."
Ortadan kayboldu. Ron'a döndüm. İki elim de avuçlarındaydı. Kafasını eğdi ve alnımdan öptü. Gülümsedim. Kafasını daha da çok eğdi ve saçlarımın arasına gömüldü.
Çok sakin ve olabildiğince yapılmamaya uğraşılmış kapı sesiyle irkildik. Arkamızı döndüğümüzde şifonyerin üzerinde eşyalar vardı. Izzy yoktu.
Gülümsememize engel olamadık ve birbirimize baktık. Kıyafetlere ilerlerken Ron, yüzündeki gülümsemeyi bozmadan konuştu:
"O iyi bir arkadaş."
Gururla konuştum.
"Evet, iyi bir arkadaş. Benim dostum, kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seneye Yoksun
Romance"Şşş. Sadece sessiz ol. Sükûtun bir toprak gibi bütün olumsuzlukları yok etsin Amy. Sessizliğin bile iyi gelsin. Yanımda olduğunu bilmek bana yetsin. Sadece sen kollarımın altındayken, buram buram kokunu hissederken rahatlamama izin ver. Birkaç daki...