Beraber yürümeye devam ettik. Sanırım artık kendini suçlamaktan vazgeçmişti. Eskisi gibi davranıyordu. 25 dakika önce aşık olduğum Ronald gibi...
Sahile yaklaştığımızı bize bildiren martı seslerini duyduğumuzda yüzümde oluşan gülümsemeyi engelleyemedim. O da bunu yakaladı ve benim gibi güldü.
En sonunda deniz kenarına vardığımızda sahil boyunca yürümeye devam ettik. Sadece yürüyor ve konuşuyorduk.
Biraz ileride öpüşen bir çift olduğunu fark ettim. Saatin erken olmasından dolayı burası boştu ve onlar çok tatlı duruyorlardı.
İlerlemek üzere olan Ron'un kolunu tuttum.
"Burada duralım."
"Niye?"
Gözlerim istemsizce çifte kaydığında o da neye baktığımı anlamak için arkasına baktı. Neye baktığımı da anlamıştı.
Önüne döndüğünde yüzünde onaylayan ve şirin bir gülümseme vardı. Eliyle kayalıkları gösterdi. Bir basamak görevi gören küçük taşa bastım. O da benimkine nazaran daha yüksek olan diğer taşa kolaylıkla çıktı.
Etrafımdaki bütün kayalar yüksekti ve benim bir yerden destek almadan çıkmam imkansız gibiydi. Etrafımda ise bu konuda yardım alabileceğim hiçbir şey yoktu. Ronald hariç.
Benim bir şey dememi beklemeden bir taş daha uzaklaşıp elini uzattı. Mutluluğumu gizleyerek eline kenetlendim. Yüksek taşlardan birine çıktım.
2-3 kayayı da böyle geçtik. En son oturacağımız yere geldiğimizde elimi bıraktı. Bu oldukça büyük bir kayaydı. 3 kişi yan yana üzerine yatabilirdi.
İlk önce o oturdu. Ancak hesaba katmadığı bir şey vardı. Ben tam olarak yerimi almak için bir adım daha attığımda bir yosuna bastım.
Tabii ki kaydım. Kayanın son hızla bana gelmekte olduğunu fark ettiğimde düşüyor olduğumu da anladım.
Saçlarım benden önce kayaya deydiğinde biraz sonra kafama gelecek darbenin acısını düşünmeye başlamıştım. Ancak tam kafamla taş arasında bir santim kaldığında çekildiğimi fark ettim.
Tüm vücudum yumuşak bir şeyle temas ettiğinde cesaret ederek gözlerimi açtım. Ronald bana sarılmıştı. Aman Tanrım Ronald bana sarılmıştı!
Beni öyle sıkı tutuyordu ki deri montundan sızan kokusunu bolca hissetmiştim. Elleri belimden ve sırtımdan tam olarak beni desteklemişti. Resmen şu an üstündeydim.
Yavaşça üstünden taşa kaydım. Tek kolu hala altımdaydı. Bel boşluğuma yerleşmişti.
Gülmeye başladım. Kahkahalar atarak gülüyordum. Düşmüş olmama seviniyordum.
O da gülmeye başladı. Hem de kahkahalarla.
O an ikimizde sırt üstü taşa uzanıyorduk. Gülme seansımız bittiğinde gökyüzünü incelemeye başladım. Sakin bir şekilde bana doğru yan döndü. Konuşmaya başladık.
Saatler kum gibi ellerimizden kayarken biz halimizden gayet memnunduk. Hala onun koluna yatıyordum.
Konuşmaya biraz ara verdiğimizde sordu.
" Eee peki aşk hayatın nasıl gidiyor?"
Gözlerimi birkaç defa kırpıştırarak ona baktım. Yüzünde bana güven veren bir gülümseme vardı.
"Biri var aslında. Ama onun bundan haberi yok."
"Acı çekiyorsun."
"Parçalanırcasına."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seneye Yoksun
Romance"Şşş. Sadece sessiz ol. Sükûtun bir toprak gibi bütün olumsuzlukları yok etsin Amy. Sessizliğin bile iyi gelsin. Yanımda olduğunu bilmek bana yetsin. Sadece sen kollarımın altındayken, buram buram kokunu hissederken rahatlamama izin ver. Birkaç daki...