Ayağa kalktığımda o da benimle birlikte ayaklandı. Montumu giymeme yardımcı oldu ve çantamı omzuna taktı. Onu almak için atıldığımda ise itiraz etti.
Ancak çantam fazla ağırdı ve yaklaşık 20 dakika önce, kendi kendime, karşımdaki çocuğu sevdiğimi kabul etmiştim. Bu çantayı taşımasına gönlüm el vermemişti.
Tekrar almak için kolumu uzattığımda bu sefer reddedemeyeceğim bir konuşma yaptı.
"Amy bunu taşıyamayacak hale gelmenin nedeni benim. Benim aptallığım. Sen beni affetmiş olabilirsin, ancak ben kendimi hala suçlu hissediyorum. Gerçek bir salağım ve bir kez olsun sana yardım ederek centilmence bir şey yapmama izin ver."
Bu sözler üzerine daha fazla konuşamazdım. Sadece kafamı salladım.
Saçlarım beni bunaltmıştı ve onlara daha fazla katlanamazdım. Bileğimdeki tokayı elime aldım. Saçlarıma ulaşmak için kolumu kaldırdığımda acı dolu bir inleme ile moraran yeri tuttum.
"Hey! İyi misin Amy?"
"Evet. Evet, sadece saçımı toplamak istemiştim."
Derin bir nefes verdi. Ne yapacağını anlamamıştım.
Elimdeki tokaya uzandı. Sadece şaşkınca onu izliyordum. Ne yani saçımı o mu toplayacaktı!
Arkama geçti ve yana topladığım saçlarımı arkaya aldı. Daha sonra perde aralarar gibi onları yana çekti ve ellerini omuzlarımın biraz aşağısındaki sırt bölümümde gezdirdi.
"Morarmış."
Gözlerim fal taşı gibi açılırken yavaşça ona doğru döndüm. Yılgın ve üzgün görünüyordu.
"Bu... sorun değil Ron."
"Amelia sana gerçekten zarar verdim. Kendime inanamıyorum. Bir kız bana zarar verdi diye başka bir kızı incitmek... Bu düpedüz alçaklık."
"Ronald böyle düşünme. Sinirliydin ve en yakınındaki..."
"Her şey fazla ortada değil mi? Öfkemi kontrol edemediğim için senin sırtında ve kolunda morarıklıklar var."
"Gerçekten sorun değil."
Kafasını çevirdi. Dudaklarını sıktı. Şu an sinirliydi. Kendine.
Onu, bu acıyan kolla saramayacağım için kollarımı kendime çekip göğsüne sokuldum. Hiç vakit kaybetmeden kollarını etrafıma sardı.
"Özür dilerim Amy. Gerçekten üzgünüm."
"Tamam. Ben seni affettim. Ve biliyor musun? Burada kolumu kırsan bile seni affederdim."
Yüzümü görebilmek için hafifçe çekildi.
"Niye?"
" O da bana kalsın."
Gülümseyip bana tekrar sarıldı.
"Hadi. Seni evine bırakayım."
"Gerek yok bence."
"Amy..."
"Vazgeçmeyeceksin değil mi?"
Olumsuz anlmada kafa salladı. Yürümeye başladık. 5-6 adımdan sonra yeterli cesareti topladım.
"Aslında eve gitmek istemiyorum."
"Ama yaralı sayılırsın."
"Bunlar basit şeyler ve eğer eve gidersem hasta gibi yatağa yığılırım ve tüm gün kendime gelemem. O moda girmek istemiyorum. Bu yüzden sen git. Ben de yapacak bir şeyler bulayım."
"Aslında... günüm boş. Beraber bir şeyler yapabiliriz."
"Peki. Ama ne?"
Aman Tanrım heyecandan ölüyordum! Onunlaydım. Bu da yetmezmiş gibi beraber bir şeyler yapacaktık. Hiç acı hissetmiyordum. Sadece neşe. Bolca sevinç.
"Bilmem. Sen seç. Minik hastamız sensin."
"Hmm. Tamam o zaman. Lunaparka gidelim."
"Bu kol ve sırt ile mi? Kesinlikle hayır. Hem senin acı çekiyor, üzgün yada sinirli olman gerekir. Lunapark fazla neşeli."
Ah Ronald! Şu anda sevinçten uçtuğumu sana anlatamadığım için üzgünüm. Ama gerçekten kurstan çıkarken yürüyen ölü gibi olan ben, şu anda çok güçlü ve enerjik hissediyorum. Öyle ki dönme dolap en tepedeyken "Seni seviyorum!" diye bağırabilirim. Ya da bu fazla cesaretli oldu.
Ama aşk acısını çok uzun süre yaşayabilecek bir insan değildim. Kendime, en fazla 1 hafta zaman veriyordum. Daha fazlası imkansız gibiydi.
"Sen seç o zaman nereye gideceğimizi."
"Tamam. Bugünlük sakin bir yer olsun. Ama sana söz veriyorum. 3-4 gün sonra kolun iyileştiğinde seni lunaparka götüreceğim. Bugün... sahile gidelim."
"Tamam. Ama bu sözünü hatırlatırım."
"Unutacağımı sanmıyorum."
Güldük ve yürümeye başladık. Bu minik sahil gezisi onu daha iyi tanımamı sağlardı herhalde.
Şu ankli halimiz gibi onunla sonsuzluğa yürüyebilirdim. Sadece tek bir şey değişmeliydi. Ellerimiz birbirinin olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seneye Yoksun
Roman d'amour"Şşş. Sadece sessiz ol. Sükûtun bir toprak gibi bütün olumsuzlukları yok etsin Amy. Sessizliğin bile iyi gelsin. Yanımda olduğunu bilmek bana yetsin. Sadece sen kollarımın altındayken, buram buram kokunu hissederken rahatlamama izin ver. Birkaç daki...