Isabella'ya kıyafetlerini giymesinde yardım ettim. Acilde çıkarılan ve bize iade edilen kanlı elbiseyi kenara koydum. Kursa gelirken giydiği pantalon ve swetshirtü giydirdim.
Ayakta durmakta zorlanıyordu. Dengesi çabuk bozuluyordu. Ne kadar kan verilmiş olsa da vücudunun kendini toparlması için zamana ihtiyacı vardı. Kollarını hareket ettirmek canını yakıyordu ancak bunu belli etmiyordu.
Koluma girdi ve dışarı çıktık. Ronald elinde Izzy'nin hastane kayıtları ile yanımıza geliyordu. Luke hemen önümüzde duruyordu. Bizi görünce yanımıza geldi.
Isabella bir adım daha atmak için kapının pervazına tutunduğunda Luke'un gözlerindeki titremeyi gördüm. Ron da görmüş olmalı ki Luke'un yanına gelip omzunu tuttu. Kulağına bir şeyler fısıldadı. Luke kafa salladı ama gözleri hala üzgün bakıyordu.
Sert bir nefes verdi. Tek hareketle Izzy'i kucağına aldı. Luke onu iyice yukarı kaldırdı ve kafasını saçlarına gömdü. Isabella ellerini Luke'un yanaklarına yerleştirdi. Kafasını kaldırmasını sağladı. Biraz okşadı. Bu sefer o kafasını Luke'un boynuna gömdü.
Biraz ilerledim ve Ron'un koluna girdim. Deri ceketinin avuçlarımın içinde olması hoştu. Bu, içinde bulunduğumuz duruma rağmen bana huzur verdi.
Hareketimden dolayı irkildi ve koluna koyduğum elimi tuttu. Yavaşça kolunu bırakmamı sağladı.
Gözlerimin nasıl şaşkınlık ve korkuyla açıldığını hissedebiliyordum. Kalbimin binlerce parçaya ayrılıp dağılmasını izledim. Bütün kaslarımın acıyla kasıldığını anlayabiliyordum. Gözlerim batmaya başladı. Ve ben bunlardan kurtulmak için hiçbir şey yapmadım. Sadece bekledim ve acıyı hissettim.
Boşta ve havada kalan elime baktım. Yavaşça yere indirdim. Beni izliyordu. Bunu biliyordum. Ancak kafamı kaldırmadım ve Izzy'nin yanına gittim.
Isabella her şeyi görmüştü. Bunu anlamak zordu ama biliyordum işte. Yüzü hiçbir şeyi ele vermiyordu. Ancak bakışları her şeyi anlatırdı. Gözlerinin anlattığını anlamak için de onu çok iyi tanımak gerekirdi.
"Beni yere indir."
Bunu bana bakarak Luke'a söylemişti.
"Isabella ayakta duramıyorsun bile."
Yorgunluğunun ve uyuşukluğunun izin verdiği en hızlı şekilde Luke'a baktı.
Luke bu bakışlar karşısında sert bir nefes verip onu bıraktı. Tamamen yardımsız kaldığında başı döndü ve sendeledi.
Ronald onu tutmaya çalıştı ancak durumuna rağmen onun elini itti. Sinirini belli eden bakışlar attı. Sonra kendini meşhur lacivert sandalyelerden birine bıraktı.
Birden bakışları bana kilitlendi.
"Gidin."
Ronald konuşmaya çalıştı ama Izzy buna izin vermedi. Luke onu götürdü.
Son 5 dakikadır kırılmayan sert bakışları yumuşadı ve elime uzandı. Bunun onun canını yaktığını biliyordum. Yanına oturdum.
"Amy, sen iyi misin? Yani Ronald..."
"İyiyim Izzy. Gerçekten. Zaten kesin bir şey yoktu. Ben sadece... fazla kendime güvendim."
"O... Beklemelisiniz. Bir süre ona izin ver. Ben... benim yüzümden. En güzel gününde bunların yaşanmasına izin verdim. Üzgünüm Amy."
"Hiçbir şey senin yüzünden değil Izzy. Tabii ki yaptıklarına kızdım ama onun kabahatini sen üstlenemezsin."
Koridorun sonundan bağırış sesleri gelmeye başladığında durduk. Ron'un sesini duyduğumda ayağa fırladım. Izzy'de sandalyelerden destek alarak kalktı.
Ben seslere doğru koşarken Isabella duvara tutunarak arkamdan geliyordu. Olay yerine ulaştığımda iki öfkeli insan ve bir endişeli Luke buldum.
Oldukça iri bir adam alçakça gülüyor ve dudağından akan kanı elinin tersiyle siliyordu. Ron'un yumruğu gerilmişti ve Luke onu zar zor tutuyordu. Adam bana baktı.
"Ah işte bahçe güzeli gelmiş. Biz de senden konuşuyorduk güzelim."
Bana doğru bir adım attığında Ron haykırdı.
"Ona sakın dokunma pislik herif!"
Birkaç adımda Luke ve Ronald'ın yanına geldim.
"Luke ne oluyor? Onun bu hali ne böyle?"
Konuşurken bir kez bile Ron'a bakmamıştım.
Ben hiçbir şey anlamadan birden elimi biri kavradı ve çekildim. Tek yapabildiğim arkama bakmak oldu. Sadece yeni gelmiş Isabella ve ona yardım etmeye giden Luke'u gördüm.
Dışarı çıktığımızda sertçe elimi çektim ve Ron'a bağırdım.
"Ne yapıyorsun sen?! Ne hakla beni götürürsün!"
"Seni orada bırakamazdım. O adam..! O adam senin hakkında iyi şeyler düşünmüyordu! Benim kız arkadaşıma böyle bir saygısızlık yapamaz!"
Kasılmış kollarımı yere indirmek için kendimi zorladım. Beynim kelimeleri teker teker idrak etmeye başladığında sevinçten kaşlarım havaya kalkmak istedi ama çehremi korudum.
"Ne kız arkadaşından bahsediyorsun sen? Sana ne benden!"
Siniri yüzünden okunuyordu. Elleri titriyordu. Tek hareketle üzerime geldi ve beni kaldırdı. Omzuna attı ve çığlığıma kulak asmadı. Yürümeye başladı.
Onu durdurmak için sırtını yumruklamaya başladım. Tepki vermedi.
"Amelia rahat dur!"
"Bırak beni Ronald!"
İki dakika sonra artık daha fazla ona direnecek gücüm kalmadı ve ne isterse yapmasına izin verdim.
Ne kadar yürüdüğünü bilmiyorum ama güzel müstakil evlerin olduğu bir sokağa girdiğimizde soldan 4. evde durdu. Cebinden bir anahtar çıkardı. Tek hareketle kapıyı açtı.
İçeri girer girmez kapıyı kapattı ve salona geçti. En sonunda beni yere bıraktı.
"Sen ne yaptığını zannediyorsun!"
"Amy kendine gel! Daha bu sabah birbirimize sarılıp pasta yaptık. Şimdi ise bana kız arkadaşım olmadığını söylüyorsun."
"Hastanede koluna girdiğimde bunu engelleyen ben değildim Ronald!"
"Elini tutacaktım! Sadece böyle bir duruma ne tepki verirsin öğrenmek istedim. Ama her şey çok hızlı gelişti. Izzy ve Luke da yapmak istediğim şeyi bilmeden engelledi. Luke'a her şeyi anlattım. Amelia gerçek bu. Sadece avuçlarımın içinde sıcaklığını hissetmek istedim."
Elimle alnımı ovuşturdum.
"Beni çok ama çok üzdün Ronald."
İki adımda yanıma geldi ve büyük elleri yüzümü kavradı.
"Biliyorum, biliyorum. Üzgünüm. Seni kıracağım aklıma gelmedi. Gerçekten özür dilerim bebeğim. Böyle bir şey olmasını istemezdim."
20-25 saniye kadar düşündüm. Kafam karışmıştı dese bile kabul ederdim. Çünkü gerçekten çok şey olmuştu ve ikimizin de tüm çabası başka şeyler üzerindeydi. Elimi tutması ve "kız arkadaşım" demesi bile ilk kavga için yeterli bir özürdü.
Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Loş ortamda kaybolan kahverengi gözleri içinde bir şeyler görmek istedim. Binlerce duygunun aktığını bilmek ise güzeldi.
Eli çeneme kaydı ve kafamı yukarı kaldırdı. Bana nefesini hissedebilecek kadar yaklaştığında ise sırf onunla biraz oynamak için fısıltıyla konuştum. Nefesimin dudaklarına çarpmasına izin verdim.
"Isabella ve Luke'u bulmalıyız."
Düşen omuzları ve kalkan kaşları onu şirin bir erkek çocuğu gibi göstermişti. Bir adım geri çekildi.
Kızmamıştı sadece ne yaptığımı anlamıştı ve bozuntuya vermemeye çalışmıştı.
"Bir sorun mu var Ron?"
Yüzüme inatla yerleşmek isteyen gülümsemeyi engelledim ve ifademi sabit tuttum.
"Hayır, hayır. Luke'u arayalım bakalım ne yapmışlar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seneye Yoksun
Roman d'amour"Şşş. Sadece sessiz ol. Sükûtun bir toprak gibi bütün olumsuzlukları yok etsin Amy. Sessizliğin bile iyi gelsin. Yanımda olduğunu bilmek bana yetsin. Sadece sen kollarımın altındayken, buram buram kokunu hissederken rahatlamama izin ver. Birkaç daki...