"Amy!"
Çimenlerin diğer tarafında duran Isabella'yı gördüğümde yaşlı yüzüme aldırmadan ona baktım. Yanıma kadar geldi. Tek dizinin üzerine çöktü. Elleriyle kafamı kendine çekip göğsüne bastırdı.
"Tamam güzelim. Sakin ol."
Artık hıçkırarak ağlıyordum. Izzy bir yandan saçlarımı okşarken diğer yandan beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Anlat bana."
"Be-Ben..."
Hıçkırıklarımdan konuşamayacak duruma gelince benden ayrıldı. Başım döndü. Kafamı yere eğdim.
Bir en fazla iki saniye sonra Izzy'e bakmak için kafamı kaldırdığımda onun orada olmadığını gördüm. Etrafa bakındım. Yoktu.
Bir yumru boğazıma takıldı. Kendimi tekrar ortada bırakılmış gibi hissettim. Bir kaç hıçkırık ve 5-6 damla gözyaşıma da mani olamadım.
"Amelia."
Hıçkırıklarım da, gözyaşım da birden durdu. Sesim kesildi.
Ron... gelmişti.
Yerden destek alarak ayağa kalktım. Titreyen dizlerimi olabildiğince ihmal ettim.
"Amy... ben ne demeliyim bilmiyorum."
"Bana bir şey demen gerekmiyor Ron. Bir şeyler söylemen gereken kişi Cecila."
"Bitti Amy. Sana yemin ederim ki asla ona geri dönmem."
Histerik bir kahkaha attım.
"Ben bile öyle ağlayan, yıpranmış bir kızı görmezden gelemem."
"Öyleyse doğru yerdeyim. Sen böyle ağlarken ona gidemem."
"Niye burdasın?"
Eli yanaklarına gitti. Çenesini ovuşturdu. Mırıldanma gibi bir sesle konuştu.
"Bilmiyorum. "
Onu son kez görüyormuş gibi baktım. Arkamı döndüm. Sakin ve yılgın adımlarla uzaklaşmaya başladım.
* * *
Eve girdim ve kendimi odama kapattım. Yeni dinmiş göz yaşlarımın tekrar akmasına izin verdim. Birkaç damla yanaklarıma ulaştı.
Üzerimdeki montu hışımla attım. Kolumdaki artık rengi iyiden iyiye oturmuş morluk gözüme çarptı.
Ne yaptığımı bilemez halde yatağa uzandım. Tanrım daha 20 dakika önce Ron ile aynı kayada yatıyordum! Şiddetli bir hıçkırık dudaklarımdan döküldü.
Son bir gayretle pantalonumun cebine uzandım. Telefonumu aldım.
2 mesaj. Okumak ve okumamak arasında sıkıştım. Kendimden beklemediğim bir çeviklikle gelen kutusuna tıkladım.
Isabella ve Ronald.
İlk önce Izzy'nin mesajını okudum.
"Amy bana kızma lütfen. Ayağa kalktığımda Ronald'ın yaklaştığını gördüm. İkinizin konuşması için sizi yalnız bırakmam gerektiğini düşündüm. Bir şey söyleyecek zaman da yoktu. Üzgünüm. "
Onun gördüğünü ve bu yüzden gittiğini hiç düşünmemiştim. Bu ihtimal aklıma gelmemişti. Kurumuş dudaklarım hafifçe kıvrıldı.
"Peki nasıl o kadar hızlı ortadan kayboldun?"
Cevabın gelmesini beklemedim. Diğer mesaja geçtim.
"Hey Amy! Daha az gözyaşı olan bir lunapark gezisine var mısın? Bugün cumartesi ve salıya kolun toparlanmış olur bence. Seni gondolda hayal ediyorum da. Tanrım çok güzel olacak!"
Kararsızca gözlerimi önümdeki duvara diktim. Ona bir cevap vermeliydim. Tekrar telefona döndüm. Bu mesaj bana ulaşalı 8 dakika olmuştu.
" Numaramı nereden buldun?"
"Isabella iyi bir arkadaş. Lunapark mevzusu için ne diyorsun?"
"Ben bilmiyorum Ron."
"Bana güvenmiyor musun?"
Telefonu kilitledim ve yatağa bıraktım.
Onu seviyor muydum? Başka biri olduğunu bildiğim halde ona güveniyor muydum? Ya da vazgeçebilir miydim? Cecilia ondan vazgeçecek miydi?
Onsuzluğu düşündüm. Ya da Cecilia'nın kolunda gördüğümü. 2205'te. Ben en arkada otururken. Sadece onlara baktığımı.
Kalbimin bir atışı o denli sertti ki sanki göğüs kafesime çarptı. Bütün organlarım dışarı çıkmak istercesine karnıma baskı yaptı. Gözlerim acıyla açıldı.
Olamazdı. Olamıyordu. Vazgeçemiyordum işte.
Telefonum titredi. Yine mesaj gelmişti. Açıp açmamak konusunda kararsız kaldım. En sonunda telefonuma uzandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seneye Yoksun
Romance"Şşş. Sadece sessiz ol. Sükûtun bir toprak gibi bütün olumsuzlukları yok etsin Amy. Sessizliğin bile iyi gelsin. Yanımda olduğunu bilmek bana yetsin. Sadece sen kollarımın altındayken, buram buram kokunu hissederken rahatlamama izin ver. Birkaç daki...