14. Permission

81 12 0
                                    

"Şu anda iyi. Yani hayati tehlikesi yok. Bazı sorunlarla karşılaştık ama toparladı. İki ünite kan verdik."

Luke bir adım daha öne çıktı. Geldiğimizden beri ilk defa yüzünde gerçek bir gülümseme vardı.

"Kan vermeli miyiz? Kan hakları -2'ye düşmüş olmalı."

"Hayır. Hastanın dedesinin +4 kan hakkı varmış. Onu kullandık."

"Dedesinin ihtiyacı olmayacak mı?"

Doktor kafasını olumsuz anlamda sallayıp ilerledi. Birkaç adımdan sonra arkasına baktı.

"Dikişleri tamamlanır tamamlanmaz odaya alacağız. Bu arada kesiklerde neden toprak olduğunu öğrenmeye çalışın. Kan kaybı değil ama iltihaplanma onu öldürebilirdi."

Elim kolyeme gitti. Minik kırlangıçları elimde yuvarladım. Doktor gülümsedi.

"Gryffindor işe yaramış."

Ben de ona gülümsedim ve Ron'un kolları altına girdim. Luke hızlı hızlı yürüyor, sonra geri dönüyor ve gülüyordu. Cam kapıya yaklaştım. Kafamı yasladım.

Onu görebiliyordum. Bir görevli yatağının arkasına geçti ve tekerlek mandalını kaldırdı. İtmeye başladı.

"Geliyor!"

Dışarı çıktıklarında yarı baygındı. Luke atıldı ve elini tuttu. Saatlerdir yumruk olarak kalan ellerini kolayca araladı. Avucundan bir şey düştü. Luke ince parmakları diğer eline aldı.

Luke'un büyük elleri arasında kalan beyaz parmaklar kıpırdadı ve onunki gibi beyaz elleri kavradı.

Sargıların biraz üstünü tuttum. Yavaşça kafasını bana döndürdü. Yarı açık gözleriyle bana baktı. Dudakları kıpırdadı.

"Özür dilerim."

Onunla odaya kadar yürüdük. Luke ve Ronald'a baktım. Kafalarıyla beni onayladılar. Sakince odaya girdim.

Bir süre sadece kapıda dikilip kendini toparlaması için takılan serumun damlalarını dinledim. Bu bekleyişi kırık ve çatallı bir ses böldü.

"Pişman değilim."

4 adımda yanına ulaştım ve yatağın kenarına oturdum.

"Bu ne demek oluyor?"

"Amy, ölüme yaklaşmak o kadar güzeldi ki. Bu huzurlu. Hiç tatmadığım kadar."

Elini tuttum.

"Izzy bu yanlış. Hem de çok. Arkanda bıraktıklarını düşünmeden çekip gidemezsin."

"Bana bencil olmadığını söyle."

Durdum ve sadece açıklamasını bekledim.

"Ben ölürsem şu an kalbindekileri bilen tek kişinin de gideceğini bilmenin seni korkutmadığını söyle."

Gözlerimi duvara kilitledim ve ona bakmadan neler hissettiğimi tarttım.

"Bencilim."

"İşte bu yüzden beni gerçekten kalbinde hissettiğinde arkadaş olacağız."

Elini avuçlarımın arasından yavaşça çekti. Zaten daha fazlasını yapacak gücü yoktu.

"Şu anda sadece yabancıyım. Gereğinden fazla şeyler bilen bir yabancı."

Durduramadığım iki damla arka arkaya yanağıma ulaştı. Ayağa kalktım. 2 adım attım.

"Ron biliyor. Ve sanırım beraberiz."

"Biliyorum. Baygınken düşündüğünden daha çok şey duyuyor ve hissediyorsun. Azrail kulağıma bir şeyler fısıldamış da olabilir."

Kapıya ulaştım ve kendime çektim. Dışarı adım attım. Tamamen odadan çıkmadan ona döndüm.

"Biliyor musun, bencilliğimi kabul ediyorum. Gerçekten o duygular bir an için kalbimden geçti. Ama asıl içimi parçalayan kalbimdeki bir yerin zamansızca boşalacağı korkusuydu."

"İşte bu yüzden normal bir yabancı değilim. Çok şey bilen bir yabancıyım."

*  *  *

-Luke-

Amy çıktığında ağlıyordu ve bu beni korkuttu. Isabella o kadar mı kötü durumdaydı?

Gerçi odaya geçerken iyi görünüyordu. Amy içerideyken gelen doktor bileklerini dikmek için ona narkoz verdiklerini söyledi. Henüz uyanık olması imkansızmış. Ancak ben ona onun sadece sersemlemiş olduğunu ama yine de uyanık olduğunu söylediğimde o, bunu anestezist ve hemşirelerle konuşacağını ve bize haber vereceğini söyledi.

5 dakika sonra geri döndüğünde hemşirelerin, dikim esnasında hiç tepki vermediğini, kolunu bile kıpırdatmadığını, anestezi doktorunun ise boyu ve kilosuyla doğru orantılı olarak tedavi uyguladığını söyledi. Onun uyanık olamayacağını da cümlelerinin sonuna ekledi.

Ron da uyanık olduğunu söyleyince doktor içeri girmek istedi. Ondan Amy dışarı çıkana kadar beklemesini rica ettim.

Üzerinden çok geçmeden de Amelia dışarı çıktı. Doktor girdi ve bilincinin yerinde olup olmadığını kontrol etti. Birkaç soru sordu. Izzy hepsine doğru cevap verdi.

Dışarı çıktığımızda bununla ilgileneceğini ve istersek dilekçe verebileceğimizi söyledi. Buna gerek olmadığını söyledik.

"Peki, canı yanmış mıdır?"

"Muhtemelen."

Bu bir süredir yüzüme hakim olan gülümsememin solmasına ve ona olan özlemimin artmasına neden oldu. Doktor gitti. Ronald içeri girdi. En son da ben girecektim.

Odaya getirilirken avucundan düşen plastiğe baktım. Bir hastane bilekliğiydi. Renginden bir erkeğe ait olduğu anlaşılıyordu. Ağlamaktan hasar görmüş gözlerim ismi okuyamadı. Sadece hasta numarasını ayırt edebildim.

201... Demek ki bu yüzden 2201'de kendini öldürmeye çalışmıştı. Ama kimin için?

Yazıyı okuyabilmek için ışığa doğru kaldırdım ve tam arkamdan bir ses duydum.

"Benim hastamdı."

-Ronald-

"Neden bunu yaptın Izzy?"

"Anlayabilir misin?"

Kafamı olumsuz anlamda salladım. Yatağın çarşaflarına odaklandım.

"Peki, neden toprak vardı?"

"Ben sadece izin aldım."

Bu da artık tatildeki son bölümdür büyük ihtimalle. Yine de yazmaya çalışacağım.

Seneye YoksunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin