Isabella.
"Göz ardı edemediğin şeylerle savaşmayı dene."
Gözlerim birkaç saniyeliğine kapandı. Tekrar görmeye başladığımda gelen kutuma geri döndüm. Ronald'a tıkladım. Gerekli harflere dokunarak mesajımı yazdım.
"Güvensizlik vazgeçmek demektir. Senden vazgeçemiyorum."
* * *
Sabah gözlerimi kolumdaki sızıyla açtım. Üstüne yatmıştım ve bu fazlasıyla canımı yakmıştı. Birkaç dakika yatakta oyalandım. Sonra yorganımı üzerimden attım ve ayağa kalktım.
Yerde duran ince penye montuma anlamayan gözlerle baktım. Kaşlarım çatılmıştı. Ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.
Yatağa geri oturdum. Kafamı ellerim arasına aldım. Hala monta bakıyordum ancak kolumun acısıyla yüzüm buruştu.
Bu acı üstüne yatmış gibi değildi. Daha keskindi. Koluma baktığımda bir el izi gibi olan morarıklıkları gördüm. Parmağımı ilk önce avuç bölgesinde gezdirdim. Daha sonra her bir parmak izine teker teker dokundum.
Dün olanlar kafama bir tokmak gibi çarptı. Gözlerim irileşti. Hemen telefonuma uzandım.
Tanrım, Tanrım! O mesajı gerçekten atmıştım. Kendime lanet ettim. Resmen her şeyi itiraf etmiştim.
Saate baktım. Kursa iki saat vardı. Onunla yüzleşmekten kaçamazdım. Bu yüzden vakit kaybetmeden hazırlanmaya başladım. Nasıl olsa o mesaj gitmişti ve kesinlikle o, mesajı okumuştu. Ve ne tesadüfse artık kaybedecek bir şeyim kalmamıştı.
* * *
Sınıfa girip en arkaya geçtim. Sadece Atlantis gelmişti. Selam verdim.
Çantamı açtım ve Cadıların Keşfi'ni çıkardım. Kitaplar kafamı dağıtmamı, biraz olsun uzaklaşmamı sağlıyordu.
Çok geçmeden Percy geldi. Direkt Atlantis'in yanına gitti. Percy, Atlantis'in erkek arkadışıydı. Onlar göz dolduran örnek bir çiftti.
Kitabımı kapattım ve onlarla muhabbet etmeye başladım. İkisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdandı.
Luke geldi. Muhabbet koyulaştı. Dersin başlamasına yarım saat vardı.
Cecilia da geldi ve yalnız başına önden ikinci sıraya oturdu. Çok geçmeden de Izzy geldi. Sondan 3. sıraya oturdu. Yanına gittim. Dün yaptığım salaklığı anlattım. O da bana yine açık uçlu bir cevapla karşılık verdi.
"Öfke anında yapılan şeyler bazen olumlu, bazen olumsuzdur."
"Tamam. Peki bu olumlu mu olumsuz mu? Ah ama dur. Kesinlikle olumsuz. Bu düpedüz salaklık!"
Bana doğru eğildi. Sinirli görünüyordu.
"Peki Amy söyle bana. Bunu o an yapmasaydın bir daha yapabilir miydin? Kötü başlayıp iyi giden bir gün geçirmişsin ve son anları da iyi bitmiş. Bunun Ronald üzerindeki etkisini bilemezsin. Belki de bu onu sana yaklaştıracak."
"Tam tersi de olabilir."
"Bunun açıklaması ilk sözümdür."
Ronald sınıfa girdi. Cecilia acı dolu gözlerini ona dikmişti. Ron ona hiç bakmadı. Çantasını benimkinin yanına koydu.
Dönüp Izzzy'e baktım. O da aynı anda bana döndü. Gözlerinin içi gülüyordu. Ayağa kalkmak üzere hareketlendim. Kolumu tutup beni durdurdu.
"Kendin ol."
Daha sonra elini çekti. Ona son kez bakıp yerime döndüm. Ronald kalkıp bana geçmem için izin verdi. Sandalyeye oturdum ve duvara yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seneye Yoksun
Romansa"Şşş. Sadece sessiz ol. Sükûtun bir toprak gibi bütün olumsuzlukları yok etsin Amy. Sessizliğin bile iyi gelsin. Yanımda olduğunu bilmek bana yetsin. Sadece sen kollarımın altındayken, buram buram kokunu hissederken rahatlamama izin ver. Birkaç daki...