8. Maybe...

126 11 13
                                    

Ronald'ın anlatımından

"Beni her zaman tutamazsın."

"Tutarım. Yanında olduğum sürece."

Bunları söylediğime inanamıyordum. Telafi etmek istedim. Bir şeyler söylemek için dudaklarımı araladım.

Sesim çıkmadı. Hem ne söyleyecektim ki? Yanlış anlama hep senin yanında olmayacağım tabii ki mi? Onu daha fazla kıramazdım.

Hep yanında olmak... Kulağa çok cazip geliyordu. Dinlendiren bir sesi, çılgınca fikirleri vardı. Beni eğlendiriyordu. Güldürüyordu.

Belki de bu yüzden kolumu hiç çekmemiştim. Bel oyuntusuna yerleştirdiğim elimi oradan çekersem kayıp gidecek gibi hissettim. Korktum. Kaybetmekten.

Niye? Daha yeni tanıdığım bir insanı kaybetmekten niye korkayım?

Sonuç olarak o lafımın üzerine bir şey söyleyemedim. Çünkü Cecilia geldi.

Ahmak Cecilia. Beni terk etti. Geri istedi. Bana bir oyuncak muamelesi yapıyordu.

Hem son bir haftadır onun eksikliğini hissetmiyordum. Onu aramıyordum. Hayatım onun yerini çabuk kapatmıştı. O gereksizdi.

Biz onunla tartışırken tek fark ettiğim şey Amelia'nın yanımdan kayıp gitmiş olduğuydu. Kendimi yalnız hissettim. Korktum. Panikledim birden.

Kolumu hiç çekmemeliydim. Cecilia ile konuşurken de onu tutabilirdim. Gitti. Canım yandı.

Sanki evrende bir boşluğun içindeydim. Hiçbir şey bana somut gelmiyordu. Neye dokunsam elimde kalacak gibiydi.

Donduğumu hissettim. Kıpırdayamadım. Bakışlarım bir yere kilitlendi. Gözlerimi kırpamaz oldum.

Belki... Aşık olmuş olabilir miydim? İlk defa böyle hissediyordum. Boşlukta. Yalnız.

Daha önce de ilişkilerim olmuştu. Ama bunların sevginin ötesine geçmediğini biliyordum. En azından şu anki halimle karşılaştırdığımda mazi anlamsız geliyordu. Yine boş. Boşlukta.

Yanağımda bir el hissettim.

"Bebeğim..."

Cecilia olduğunu anladığımda o kadar hızlı eline vurdum ki bir şey oldu mu diye düşünmeden edemedim. Bir adım geri çıktım.

Yine gözleri dolmuş bir halde bana bakıyordu. O kurnazlık barındıran mavi gözlere yine aldanmayacaktım. Uzaklaştım.

Ağladığını anladım. Ama içimde hiç bir kıpırdanma olmadı. Acıma duygusu dahi yoktu.

Kendimden beklemediğim bir çeviklikle taşlarda ilerledim. Yola çıktığımda onun gittiği yöne doğru koşmaya başladım.

Bulmalıyım dedim kendi kendime. Yapacağım son şey olsa da bulmalıyım. Beni tamamladığını hissediyordum. Ve bir kez daha bunu tatmak istiyordum.

Tek düşündüğüm şey nereye gittiğiydi. Koşarken herkesi ona benzetiyordum. Gücümün son damlasına kadar koşmaya hazırdım.

Tek bilmediğim şey ise onu bulduğumda ne diyeceğim idi... 

Seneye YoksunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin