O kol Isabella'nındı. Bunu hepimiz anlamıştık. Yarım açılmış pencerenin ucundan sarkıyor ve resmen rüzgarla sarsılıyordu. Kahverengi saatinin kırmızıya bulandığını görüyordum. Kan, damarlarından durmadan fışkırıyordu.
Sanki dünya durmuştu. Birden etraftaki bütün arabalar durmuş ve yok olmuştu. Üstünde durduğumuz kaldırım bir hayal bulutuydu. Bina bir kum gibi dağıldı. Onun cam kenarına yığılmış bedenini gördüm. Kanlar damlayan ellerini...
Dünyam, etrafta hiçbir şey kalmayana kadar bulutlarla kaplandı. Sadece Luke, Ronald ve Izzy'nin yığılmış bedenini görüyordum. Kronos uyanmış ve benim için tüm zamanı durdurmuştu.
Durmuş hayatımda bir sarsılma oldu. Şaşkın gözlerimi zorla aşağı indirdim. Luke titriyordu. Ancak bu en fazla 3-4 saniye sürdü.
Sonra Luke bir hiçliğe dalıp kayboldu. Birden şekiller belirmeye başladı. Luke hiçliğe girmemişti. O şu anda sınıfa doğru koşuyordu.
Arkasından en güçlü deparımla fırladım. Ron benden bir adım öndeydi.
2201'e ulaştığımda tam da hayalimdeki manzara önümdeydi. Güçsüzlükten kırılmış bedeni mermere yığılmıştı. Bir sıranın üzerindeki telefonundan "Lost Control"ün sesi duyuluyordu. Aynı sıranın üzerine aceleyle bir şey karalanmıştı.
"Seni dinledim."
Kafamı çevirdiğimde Luke çoktan onu kucağına almıştı. Kapıya yöneldi. Arkasından koştum. Ronald onun eşyalarını toparlıyordu. Bana yetişti.
Tam çıkış kapısına ulaştığımız sırada gözüme bir damla yaş doldu. Görüşüm bozuldu. Elması andıran damla yanağıma ulaşır ulaşmaz ağlamaya başladım. Bütün kaslarımın boşaldığını hissettim. Kendimi tamamen bıraktım.
Ben yere düşmeden Ron beni yakaladı. Kollarına hapsetti. Saçlarımı tuttu ve ona bakmamı sağladı.
Korkmuşluğu esmer teninden anlaşılıyordu. Resmen kanı çekilmişti. Gözleri büyümüştü, beni kendine kilitliyorlardı.
"Amy, Isabella'nın yanında olmalısın. O, senin yerinde olsaydı bu kadar kolay düşmezdi. Şimdi gideceğiz ve onu kurtaracağız tamam mı? Ona bir şey olmayacak."
En sonunda ayaklarımın üzerine kalktığımda karşısına geçip ona bağırdım:
"O benim yerimde olamaz tamam mı? O sadece bir korkak! Hayatından vazgeçebilecek kadar bencil! Etrafındakilere ne olacağını düşünmeden giden bir vurdumduymaz!"
Karşısında akan gözyaşlarıma rağmen içimdekileri haykırıyordum. Bana doğru bir adım attı.
"Yine de senin arkadaşın."
Bir gözyaşı dalgasıyla daha sarsıldım. Onun yanına gittim ve kafamı göğsüne gömdüm.
"Arkadaşım."
Bu lafı defalarca tekrarlayarak hıçkırıklara boğuldum. Daha sonra öfkeyle kapıya koştum.
Nasıl bu kadar kötü olabilirdim!? O, orada can çekişirken ben ona kızıyordum ve zamanını kaybetmesine neden oluyordum.
Dışarı çıktığımda Luke yol kenarında durmuş araba bekliyordu. Mavi gözleri yaşlarla dolmuştu. Ronald bize yetiştiğinde bağırdı:
"Yol kapalı Luke! Caddenin girişlerinde çalışma var."
Luke yürümeye başladı. Çok hızlıydı. Ona yetişmek zordu.
Yürürken çantamı açtım ve atkımı çıkardım. Biraz daha hızlanarak onlara yetiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seneye Yoksun
Romance"Şşş. Sadece sessiz ol. Sükûtun bir toprak gibi bütün olumsuzlukları yok etsin Amy. Sessizliğin bile iyi gelsin. Yanımda olduğunu bilmek bana yetsin. Sadece sen kollarımın altındayken, buram buram kokunu hissederken rahatlamama izin ver. Birkaç daki...